Taşınmıyoruz!-1915 Glasgow kira grevleri ve kadın hareketi

Parkhead mahallesindeki bir olayda, bir eve tahliye tebligatı gelmesi üzerine, grev komitesi o bölgede yaşayan bebekli her anneyi, bebek arabalarıyla birlikte tahliye saatinde orada olmaya çağırdı. Tahliye saati geldiğinde sokak, bebek arabalı kadınlarla dolmuştu. Tahliye memurları sokağa ulaştığında ise, sokaktaki insanların sayısı 5 bini bulmuştu.

Google Haberlere Abone ol

Bilge Serin*

Kira grevleri çok tanıdık olduğumuz bir kavram ya da eylem biçimi değil. Ancak, Britanya’nın son 100 yılında zaman zaman tekrarlanan, günümüzde de en son Londra’da öğrenci hareketinin yurt koşulları ve yüksek kiraları protesto amacıyla başvurduğu bir yöntem. Yer yer tekrarlansa da tarihe asıl efsanevi 1915 Glasgow kira grevleri ve bunun örgütleyicisi olan kadın hareketiyle geçtiğini görüyoruz.

1915 Glasgow kira grevleri, Birinci Dünya Savaşı koşullarında artan yaşam pahalılığı, Glasgow’a çalışmak için kırsal bölgelerden işçi göçü ve ev sahiplerinin bu durumdan çıkar sağlamak amacıyla kiraları işçi sınıfı ailelerinin ödeyemeyecekleri düzeylere çıkarmaları üzerine, Glasgow’un işçi mahallelerinde başlamış, buradan tüm ülkeye yayılmış bir hareket.

1900'lerin başında Glasgow, Clydeside gemi endüstrisi ve savaşla birlikte gelişen silah fabrikalarının yoğunlaştığı bölgelerden biri olarak hızla gelişti. Gelişme, beraberinde iş gücüne olan gereksinimi arttırdı ve dolayısıyla büyük bir işçi göçünü tetikledi. Beklendiği üzere, göç beraberinde artan konut gereksinimini getirdi. Müteahhitler eliyle işçilere kiralanmak üzere hızla konutlar yapıldı. Böylece günümüzde Glasgow’un çok önemli bir kısmını oluşturan taş apartmanlardan oluşan orta yoğunluklu mahalleler ortaya çıktı.

Savaşın çıkmasıyla bir yandan Glasgow’un ağır sanayi üretimi bu alana kayarken, diğer yandan yaşam gittikçe pahalanmaya başlamıştı. Süreci fırsat bilen ev sahipleri, kiraları yüzde 25’lere varan oranlarda arttırmaya başladılar. Oldukça yükselen kiraları ödeyemeyen işçi sınıfı aileleri evlerinden çıkartılıyor, yerlerine iş bulmak için kente gelmiş çaresiz aileler yerleştiriliyordu. Bu duruma karşı mahallelerdeki kadınlar örgütlendiler ve Glasgow kira grevlerinin başlattılar. Kiracıların itirazları savaşın başından itibaren yapılan artışlarıydı ve artışların geri alınmasını istiyorlardı. Hareket hızla yayıldı. 1925’in Eylül ayında kira grevlerine katılan aile sayısı yalnızca Glasgow’da 20 binleri aşmıştı.

.

Evlerin camlarına ‘Kira grevi. Taşınmıyoruz.’ pankartları asılsa da bu, zorla yerinden edilmeleri engelleyecek bir eylem değildi. Kira grevlerinin amacı bir yandan kira artışlarının geri alınmasını sağlamakken, diğer yandan zorla yerinden edilmeleri engellemekti. İlginç kısmı, kira grevleri devam ederken mahallelerde hayatın normal olarak akmasıydı. Günlük hayatın içinde, mahallelerdeki kadınlar farklı direniş yöntemleri geliştirdiler. Örneğin, tahliye memurlarının gelişini takip edebilmek için sokak başlarına dönüşümlü olarak bir nöbetçi bırakmak gibi. Bu nöbetçi, greve katılan kiracıyı evden atmak için gelen tahliye memurlarını gördüğünde, elindeki çanı çalıyor, çan sesini duyan kadınlar evdeki işlerini bırakıp hazırladıkları un veya bezelye doldurulmuş torbalarla sokağa iniyor, gelen görevlilere torbaları fırlatarak sokağa girmelerini engelliyordu. Bir diğer yöntem ise planlı evden atılmalar içindi. Örneğin, Parkhead mahallesindeki bir olayda, bir eve tahliye tebligatı gelmesi üzerine, grev komitesi o bölgede yaşayan bebekli her anneyi, bebek arabalarıyla birlikte tahliye saatinde orada olmaya çağırdı. Tahliye saati geldiğinde sokak, bebek arabalı kadınlarla dolmuştu. Tahliye memurları sokağa ulaştığında ise, sokaktaki insanların sayısı 5 bini bulmuştu. Kira toplamak için yetkilendirilen tahsilat şirketleri konuyu mahkemeye taşıdığında veya kiracıları ödeme için zorladığında, fabrikalarda grevler ilan edilmesi ya da fabrika işçilerinin grevci kadınlarla birlikte yürüyüşler düzenlenmesi de kira grevlerinin sürekliliğini sağladı.

Bu ve benzeri yaratıcı direniş örnekleriyle kadınlar kira grevlerini aylarca sürdürdüler. Grevleri sonlandıran olay ise taleplerin yerine getirilmesiydi. Britanya Parlamentosu Kasım 1915’te Kira Kısıtlama Yasası’nı çıkardı. Yasa kiraları savaş öncesi dönemdeki değerlerine çekti ve dondurdu. Düzenlemeyi 1919 Konut ve Kent Planlama Yasası izledi. Ardından çıkarılan biz dizi yasa ile birlikte yaşam kalitesinin iyileştirilmesi adına önemli adımlar atıldı. Britanya’da halen ayakta olan tarihi yapılar bu yüzden 1919 öncesi ve sonrası inşa edilenler olarak ikiye ayrılır. Bu ayrımın temelinde yasal düzenlemeler ile iyileştirilen yapı kalitesi farklılıkları yatar. Diğer bir değişle, kira grevlerinin etkisi yalnızca o dönemle sınırla kalmamış, günümüzde de halen bu yapılarda yaşayanların yaşam kalitelerini iyileştirmekte önemli bir rol oynamıştır.

Süreç içerisinde kadın hareketinin öne çıkan isimleri de oldu ve bunlardan en önemlilerinden biri Mary Barbour’du. Geçtiğimiz beş yılda Mary Barbour’u anmak amacıyla ‘Mary Barbour’u Hatırlamak’ isimli bir kampanya düzenlendi. Bu kampanyanın sonucunda heykeli o dönemde grevin gerçekleştiği ve hâlâ işçi sınıfı mahallesi olarak bilinen Govan’a dikildi. Sadece Mary Barbour’un silueti yerine, grevlere katılanları da simgeleyecek biçimde, arkasında yürüyenlerle birlikte tasarlanan heykel, kalabalık bir katılımla iki yıl önce 8 Mart’ta açıldı. Kira grevlerinden yüz yıl sonra, Britanya yeniden konut sorunu ve yüksek kiralarla boğuşurken, Mary Barbour ile kira grevlerinin hatırlanması ve onurlandırılması çok da şaşırtıcı olmasa gerek.

*Şehir plancısı, akademisyen, araştırmacı. Glasgow Üniversitesi’nde kentsel eşitsizlikler, konut ve kent mekanının üretimi üzerine çalışmaktadır.