O ünlemin orada ne işi var?

O ünlemin manası ne? Ortada bir istismar var mı, ihmal mi var, kim, nereye, ne kadar süreliğine ve neden gitmiş? Bunlarla ilgili tatmin eden bir bilgi yok, ama çok gerekliymiş gibi “Ukrayna uyruklu” ayrıntısı özellikle belirtilmiş. Neden? Kadının Ukraynalı olmasının haber değeri nedir?

Google Haberlere Abone ol

Ceylan Akgün*

Çok sevdiğim ve her gün okuduğum bir internet gazetesinde**, bir haber başlığına ve sonundaki ünleme takıldım dün gece. Başlık şu şekilde: “Şişli’de balkondan düşen çocuğun annesi iş görüşmesine, anneannesi markete gitmiş!”

Şeytan ayrıntıda gizlidir misali, o başlığın sonunda, kendince manidar ama kanımca son derece iğreti ve sakil duran ünleme baka baka derin düşüncelere daldım. Empatiden yoksun o hoyrat üslupların bu zamana kadar kimlerin hayatlarına nasıl dokunduğunu düşündüm. Kimler gelmedi ki aklıma: Türk basınının amiral gemisinin attığı manşetler ve çok yakın zamanda yüreğimiz burkularak ve utanarak tekrar andığımız Hrant Dink… Sonra Ahmet Kaya ve tüm sayfayı kaplayan kocaman puntosuyla “Vay şerefsiz” manşeti beliriverdi gözlerimin önüne. Çağrışım bu; başladı mı durmuyor; “Selanik’te Atatürk’ün evi bombalandı” asparagasını ve ardından galeyana gelen güruhla başlayan 6-7 Eylül olaylarını düşündüm… Bitmedi, Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Kalkın Ey Ehli Vatan” diyen hamaset yüklü başlığı, ardından Tan Olayı ve Serteller’in gazetelerin arşiv sayfalarında kalan mahsun fotoğrafı… Toplumsal belleğimizdeki bu izler hedef gösterme geleneğimizin en bariz acı hatıraları. Bir de akıbetlerini bilmediğimiz üçüncü sayfadaki hayatlar var. Öyle çok ki…

Bir yandan çağrışımlar arasında mekik dokur ve bir yandan da karşımda duran “ünlemli annenin” ekrandaki görüntüsüne bakarken, bir şey daha fark ettim. Kadın çok güzel ve haberde önemli bir ayrıntı daha var, kadın Ukraynalı. Başlığın hemen altında da göz dolduran bir fotoğrafı var oğluyla birlikte çekilmiş. Gel de okuma! Tıklanma oranlarını ne kadar artıracak bir sunum değil mi? İç gıcıklayan, meraklara gark eden doksanlar model bir üçüncü sayfa haberi…

Elbette ben de, orada öylece, fallik bir abide gibi duran ünlemin gölgesi altında haberin içeriğini okuyuverdim bir çırpıda. O ünlemin neden orada olduğuna dair hiçbir bilgi yok. Kadın iş görüşmesine gitmiş, giderken de sekiz yaşındaki oğlunu anneannesine bırakmış. Anneanne de bakkala gitmiş ve o sırada çocuk balkondan düşeyazmış da parmaklıklara takılmış ve komşular kurtarmış. Anne ve anneanneye soruşturma açılmış. İçerik budur! Şimdi şunu baştan kabul ediyorum, tarafsız gazetecilik diye bir şey yok. Herkes bir yerden bakar ve haberini yapar. Anlam dünyandan, hayat görüşünden bağımsız kalabilmek çok zor. Ama be güzel kardeşim, sene olmuş 2020; artık buradan bakmayın yaşama, olaylara, insanların deneyimlerine… O ünlemin manası ne? Ortada bir istismar var mı, ihmal mi var, kim, nereye, ne kadar süreliğine ve neden gitmiş? Bunlarla ilgili tatmin eden bir bilgi yok, ama çok gerekliymiş gibi “Ukrayna uyruklu” ayrıntısı özellikle belirtilmiş. Neden? Kadının Ukraynalı olmasının haber değeri nedir? Haddimi azıcık aşarak şunu söylemek isterim: Diyelim bir gazeteci olarak çok ilginizi çekti bu haber. O zaman keşke gidip araştırsanız, ne olmuş bitmiş öğrenseniz. Çocuk ihmalini gösteren rasyonel bir kanıt var ise, o zaman o ünlemi yerleştirirsiniz çok istiyorsanız. Ama bir de, o ihmali ortaya çıkaran hikayeyi anlatsanız keşke. Hangi bağlam, hangi ekonomik ve sosyal koşullar var arka planda? Mesela, anneanne ve babaannelerin torunlarına bakım verme yükümlülüğü göz kırpıyor o hikayeden. Kadınların görünmeyen emeği değil midir ev içinde bakım verme işleri? Hem de duygusal saiklerle, kazanılmış bir rıza ile, vicdanla, sevgiyle sanki çok doğal bir görevmişçesine yaparsınız bu işi. Diğer ev içi emek ve yeniden üretim işleri gibi ücretlendirilmeyen, sömürülen ve değersiz bir emek türüdür bu. Üstelik emeklilik diye bir şey de yok! Her yaştan kadını kapsayan biteviye bir bakım verme hakikati var orada. Velhasıl, sopa gibi sallanan ünlemde biraz önyargı ve ayrımcılık görüyorum ben. Bir de şunu düşünüyorum biraz duyguları ve onların kültürel/politik boyutunu hesaba katarak: O haberi bir şekilde okuyan ve çocuklarını çok güvendikleri annelerine bırakıp giden kadınlar ne hissettiler? Hangi evhamlar, vesveseler ve suçluluk hisleri sardı bünyelerini? Özetle, haber dilinin, cinsiyetçi işbölümünü dönüştürecek ve bakımın değerini görünür kılacak şekilde düzenlenmesi önemli diyorum. Çünkü, dil bir çağrı, bir mübadele, insanı insanla yan yana tutan bir eylem biçimi… Yani biz dile tutsağız bir anlamda… İçine doğduğumuz dilin sınırları içinde düşünüp, hareket ederiz. Dil ve onun içinden gelen söz bizi toplumun bir parçası haline getiriyor. Bu söz, sesin sahibinden azade değil ama, sahibinin tekelinde de değil. Yani dil senin ve benim değil. Hele ki, güçlünün, sesi daha fazla duyulan ve görülenin kullandığı dil çok daha önemli. Tıpkı medyanın dili gibi… Haberin dili bir söylem oluşturuyor, farkında olmadan içselleştirdiğimiz bir kültür inşa ediyor. Tık avcılığı peşinde pornografik haber başlıklarının, cinsiyetçi ifadelerin, sadece söz konusu haberin öznesini değil, diğerlerini de bir biçimde etkilediğini hatırda tutsak daha iyi olur sanki diyerek sözlerimi bitiriyorum.

Ha bu arada aklıma gelmişken, o çocuğun babası neredeymiş, ne yapıyormuş o sırada acaba?

**Yazıda bahsi geçen site ünlemi kaldırdı ama başka sitelerde ünlem duruyor.

*Psikolog