Araba imalatı mı rızanın imalatı mı?

İmalatı sağlanan araba, kanal veyahut başka bir şey değildir. İmalatı sağlanan şey rızamızdır. Ve bu rıza bizi seçmen profilinden çıkartıp taraftar profiline yaklaştırmaktadır. Gerçekten kopmanın ve gerçek olmayan şeyin gerçekmiş gibi özümsenmesinin tehlikesi altında arayışlar içerisindeyiz.

Google Haberlere Abone ol

Halil Ecer*

Tarihin başlangıcından beri insanlar arası gelişen ilişkiler, hal ve eylemler tek bir nokta üzerinde açığa çıkmıştır. O da, “iktidar”dır. Buradaki iktidar salt siyasi olandan ziyade, yaşamın içerisinde yerleşmiş ve kabullerimize dayalı bir iktidar halidir. Foucault, iktidar, bir dağıtım sanatıdır dediğinde bilginin, kültürün ve yaşamın dağıtımından söz etmektedir. Foucault, iktidar kavramı üzerinde düşünüş gerçekleştirdiğinde Gramsci’nin ‘rızanın imalatı’ yaklaşımından etkilenmektedir. Gündelik yaşam pratiklerimizde bazı şeyleri görmezden gelip bazı şeyler karşısında ise toplumsal infilaklar diyebileceğimiz tepkiler vermemizin altında yatan sebepler, üretilen bir rıza anlayışımıza referans vardır. Hem Foucault hem de Gramsci'nin önümüze koyduğu iktidara göre, tüm baskı ve düzenleyici grupların elindeki gücün sahibi yönetilenler olmuştur. Gramsci bu noktada şu soruyu sokmaktadır: Kötülüğünden dem vurduğumuz iktidarlara karşı arzu ile itaat etmemizin sebebi nedir? Bu soruyu Türkiye’de sorduğumuzda karşımıza nasıl bir cevap çıkabilir? Yani ekonomik anlamda zayıflığın ön planda olduğu, siyasi anlamda keskin kutupların ortaya çıktığı bir atmosferde iktidarı veya muhalefeti savunma motivasyonunu nereden bulabiliyoruz? Foucault’nun söz ettiği iktidar bildiğimiz anlamda olan iktidarın dışına çıkmaktadır. Onun denklemine göre, muhalefet partilerinin kendi seçmenleri üzerine bir iktidar etkisi yaptığı ortaya çıkmaktadır. Yani, iktidar partisi olsun muhalefet partileri olsun fark etmeksizin karar alıcı mekanizmada yer alan tüm oluşumların hatalarına ve başarısızlıklarına parti seçmenlerinin koruma ve savunma güdüleri neden her zaman üst seviyededir.

Her ideolojinin, her teorinin taraftarlarının kendilerini var etmek için “biz” dediği grubun dışında kalan herkesi düşman olarak niteleyip “öteki” damgasını yapıştırması kolaylaşmaktadır. “Bizden” olanın günahları ile cehennemde yanmayı göze alabilmekteyiz. Bizim dışımızda kalan grup ve bireyleri açıkça düşmanlaştırabilmekteyiz. Eleştirel teorinin bu coğrafyada gelişmemesinin en önemli nedeni bu durumdur. Aslında iktidarın veya muhalefetin yaptığı hataların farkındayızdır fakat sırf bizden olduğu için onları hoş görme gibi bir gaflete sürüklenmekteyiz. Hal böyle olunca iktidardan muhalefetine karşı tüm kesimlerin aşılamaz hastalıklarla boğuştuğunu görmekteyiz. Aşılamaz hastalıkların sebebi yanlışa yanlış diyemeyen taraftarlardır, seçmenlerdir.

Söz gelimi “Kanal İstanbul” işlevlerinden, faydalarından ve zararlarından çok kim tarafından ortaya atılmış ve kim tarafından karşı çıkılmış mevzusunu ön plana çıkartmaktadır. İktidarın sevaplarını günah olarak gören muhalefete karşı, muhalefetin her söz ve eylemini ihanet ile suçlayan iktidar kanadı yer almaktadır. Sağı ile solu aynı popülist tavır içerisindedir. Durum böyle olunca ciddi meselelerin dahi içinin boşaltıldığını görmekteyiz. Kanal İstanbul’u destekleyenler için bunun engellenmesi  'Mason faaliyetleri' iken, muhalefetin arsa spekülasyonlarında sadece zengin Arapların ismini zikretmesi de aynı içi boşaltılmış bilgiye tekabül etmektedir. Aynı durum “yeri otomobil” olayında da ortaya çıkmaktadır. Ekranlarda büyük bir coşkuyla kutlanan “milli” duruşlar, bunun karşısında İtalya tasarım endüstrisinden çıkmış alelade bir girişim. Biz iktidar ve muhalefetin hamasete dayalı fikirlerine kulak verirken işin aslını kaçırıyoruz. O da şudur: Kitle iletişim araçlarını kullanan her parti ve her program rızayı inşa etmektedir. Yani iktidar kanadı destekçilerini bu tür projelerde savunma ve anlatma stratejisi geliştirirken yani onların savunulması gereken bir durum gibi inşasını sağlarken öte yandan bunun karşı çıkılması gereken bir olay olduğunun inşasını sağlamak muhalefetin işi olmaktadır.

Gerçekten yerli otomobil üretildi mi üretilmedi mi “bilinmese” de, üretilen rızanın inşası ile bir başarı hali ortada durmaktadır. İktidarı destekleyenler için arabanın var olup olmaması bir şey değiştirmiyor, asıl olan şey istenildiği gibi bir tavrın içine girilmiş olduğudur. Aynı durum muhalefet taraftarları için de geçerlidir. Arabanın varlığı bir mana taşımıyor asıl olan karşı çıkılması gereken bir fikir olduğu bilincinin yaratılmasıdır.

Sonuç olarak rızanın inşası popülizmin kuvveti ile paralel ilerlemektedir. İmalatı sağlanan araba, kanal veyahut başka bir şey değildir. İmalatı sağlanan şey rızamızdır. Ve bu rıza bizi seçmen profilinden çıkartıp taraftar profiline yaklaştırmaktadır. Gerçekten kopmanın ve gerçek olmayan şeyin gerçekmiş gibi özümsenmesinin tehlikesi altında arayışlar içerisindeyiz.

*Kent/Toplum Uzmanı