Rakı içen kadın

Kabullenmemiz ve sevinmemiz lazım ki rakı artık bir "erkek içkisi" değil. Kadınıyla, erkeğiyle, kim kendisini nasıl tanımlanıyorsa onunla ama hep birlikte olmak kaydıyla, hatta kedilerle birlikte içilince demini bulan "çakırkeyif bir makamın" içkisidir rakı.

Google Haberlere Abone ol

Grand Korçi

"2015:293

2016:284

2017:348

2018:402

2019:407"

Yukarıdaki rakamlar antisayac.com sitesinden alındı. Yılların karşısındaki rakamlar, erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısını ifade ediyor. Rakamsallaştırmanın ve istatistiğin yabancılaştırıcı bir etkisi var. Ama her kadının isminin üzerine tıkladığınızda hikayesine erişebiliyorsunuz. Katillerin çoğu kocalardan oluşuyor. Sevgililer, akrabalar, hane içindeki en yakınlar ve tanımadıkları erkekler tarafından öldürülmüş geri kalanlar. Ateşli silah, kesici alet, boğma, tecavüz gibi yöntemlerle soldurulmuş binlerce hayat.

Uzun bir aradan sonra antisayac.com’a tekrar girmeme neden olan şey sosyal medyada karşılaştığım ve durumun vahametini aktaran bir ileti oldu. Kadınların son dönemde yükselttikleri mücadele sayesinde bu tür iletilerle karşılaşma sıklığımız arttı. Kadınlar başta olmak üzere ve LGBTİ+’lar dahil, yükselttikleri mücadele ile görünürlüklerini arttırıyor, meramlarını aktarıyorlar. Sosyal medya bir yandan da adalete duyulan güvensizlik sonucu sorun çözme, hak arama mecrası haline dönüşüyor bu kesimler için.

.

Öte yandan benim gibi rakı ve alkol özelinde yoğunlaşmış sosyal medya etkileşimi olan insanlar, kadınlarla ilgili yandaki gibi iletilere de maruz kalıyor. Geçtiğimiz günlerde, sorsanız kadınları taltif ettiğini zanneden ve üstelik buna da "Rakı içen kadın" gibi bir şiir yazmadığı halde Can Yücel’i alet eden bir erkeğin iletisi karşısında düşünmeden edemedim.

İlk düşündüğüm şey binlerce kadının canına kıyan erkeklerden kaçının rakı içtikten sonra bu cinayetleri işlediği, kaçının ‘‘rakı içen kadın’’ eğretilemeli bir iletiyi beğendiği oldu.

"Rakı içen kadın güzellemesinde" öznenin rakı olmadığı aşikâr ama "gizli öznenin" bir erkek olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Bu güzellemelerin çoğunda rakı içen kadın "bakışlarıyla konuşan, başka türlü seven, ağır, oturaklı, ‘erkek gibi’, gözleriyle sevişen, ‘sözünün eri’, net konuşan" gibi sıfat tamlamalarıyla anılıyor. Belki, çok fark edilmiyor ya da sorun edilmiyor ama bu oldukça eril bir dil. Bu dilin sahibi, kadınların nasıl olması gerektiğini tariflemeyi kendinde hak görüyor.

Bu tamlamaları belirleyen erkek bakış açısının, kadın cinayetleri, tecavüz ve tacizlerinden sonra, "o saatte ne iş varmış, su testisi su yolunda, mini etek mi giymiş" diyen erkek zihniyetinden ya da kadınları desteklediğini, anladığını, olaya öfke duyduğunu belirtmek için "şu sapıkları bize verin de tecavüz nasıl edilirmiş görsünler" diyen zihniyetten pek de farkı yok aslında. Dikkatli bakarsanız hepsi aynı kapıya çıkıyor.

Bu zihniyet kendisini, "dükkanın sahibi, norm koyan, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini, makbul olanla aşırı olanı belirleyen" kudrette gören bir zihniyet. Onun için ‘Bize rakı içen kadın lazım, latte ile falan yürümez o işler’’ gibi aforizmaları kolayca üretiveriyor. "Siz kimsiniz?" diye sorsak, "biz işte, erkekler yani"den başka yanıt çıkmayacağını biliyoruz artık. Bu zihniyet, rakı içen kadının zamanı geldiğinde şefkatli bir ana, mutfakta hamarat bir aşçı, yatakta bir femme fatale olmasını arzulayan, bu yönde de güzellemeler döktüren bir zihniyet ve bu "erkekler" evet rakı içiyor.

.

Bu durumu da "zihniyet" diyerek geçiştirmek olmaz aslında, adını koymak gerek. Temelini ataerkil bir sistemden ya da kadınların jargonuyla patriyarkadan alıyor.

Rakı içen kadın güzellemesini yapan bu "erkek yahut adam", yüzyıllar önce de pedumilerin ve köçeklerin ardından gazeller, kasideler yazdı. O dönem meyhanede kadın yoktu. Kadınsılaştırılmış genç erkekler bir arzu nesnesi işlevi görüyordu. Bu genç erkekler için şarkılar, şiirler yazıldığı gibi cinayetler de işleniyordu. Rakı o dönemde de vardı şimdi de var. Sorun rakıda değil, rakıyı içen "adamda." Bu "adamın" süslü lafların, şarkıların, şiirlerin ardına saklanarak yaptığı güzellemelerin üzerindeki tülden örtü kaldırılmadıkça, rakı da adam da özgürleşmeyecek. Kadınlarsa pek çok tülden örtüyü lime lime ediyorlar her geçen gün ve pek de umurlarında değil gibi rakı içebilmelerine yapılan güzellemeler. Olay çilingire çökmüş adamlar ve rakı arasında geçiyor. O vakit "rakı içen adamın" bir an önce bu eril dile yol açan zihniyeti sorgulaması ve rakının rehberliğinde bir dönüşüme girişmesi gerekiyor.

Rakı bu bahiste en masum olan varlık. Üstelik rakıya varan yolun ilk taşını bir kadın döşemiş. M.Ö. 1200 yılında tarihin ilk kimyageri olarak bilinen Tapputi Belatikallim damıtım tekniğinin esaslarını geliştirmiş ve açıklamış olmasaydı, VIII. yüzyılda Cabir Bin Hayyan belki de el-inbik (imbik) tasarımını yapıp el-kuhul (alkol) üretiminin temellerini açıklayamayacaktı. O zaman "ayran içen kadın" gibi güzellemeler yapılır mıydı bilemem.

Araktan başlayan macerasında pek çok badireler atlatmış rakı. Kimi zaman lanetlenmiş, kimi zaman göklere çıkarılmış. İslam toplumlarında her şeye rağmen kendisine yer edinmiş. Hatta bizde toplumsal kesimler arasında turnusol kağıdı işlevi görmüş. Bütün bu zaman zarfında evet hep "erkek" içkisi olmuş. Ne zaman ki meyhaneye kadınlar girmeye başlamış bu karakteri yavaş da olsa değişmeye, yeni bir çehre kazanmaya başlamış.

2020’ye günler kala yapılmaya devam edilen güzellemeler, erkeklerin bu durumu hâlâ fark etmemiş olmasının tezahürü bir bakıma. Çoğunda kötü niyet yok ama politik bir hatta tekabül eden bir bakış açısı da eksik. Oysa kabullenmemiz ve sevinmemiz lazım ki rakı artık bir "erkek içkisi" değil. Kadınıyla, erkeğiyle, kim kendisini nasıl tanımlanıyorsa onunla ama hep birlikte olmak kaydıyla, hatta kedilerle birlikte içilince demini bulan "çakırkeyif bir makamın" içkisidir rakı.

Çilingirlerimizin yeryüzü sofraları gibi rengarenk, dayanışmaya, paylaşıma, güzelliklere ama ille de hepimize açık olduğu, rakı içebilme yeteneğimizden dolayı "güzellenmediğimiz" bir yıl olsun yeni gelen. Yeni yılda sadece "rakı kadını içerse" haber değeri olsun.