Gerontolojinin ödevleri

Toplumumuz yaşlanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından düzenli şekilde yayınlanan nüfus istatistiklerinden toplumsal yaşlanma sürecine girdiğimiz görülmektedir. Ama yaşlanan toplumun gereksinimi olan gerontolojinin teori, bilgi ve uygulamalarından yararlanmada bir hayli zorluk çekmekteyiz.

Google Haberlere Abone ol

İsmail Tufan*

Gerontolojinin ödevleri yaşlanma ve yaşlılığı araştırmaktır. Bu bilimsel görevinin yanı sıra yaşlanma süreçlerine ve yaşlılığa müdahale eden gerontolojik uygulamalar da gerontolojinin ödevleri arasında yer almaktadır. Türkiye’de gerontoloji, belirtilen her iki ödevini de yerine getirmenin uğraşını vermektedir. Olanakları kıt olmasına rağmen ödevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmaktadır.

Gerontoloji bir taraftan yaşlıların güncel sorunlarına, örneğin bakım, sağlık veya gelir ile ilişkili sorunlarına çözümler üretmeye çalışırken, diğer taraftan gelecekte bu görevleri yerine getirecek olan gerontologların yetişmesini de sağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında gerontolojinin ilk etapta görevi nedir sorusunun yeniden cevaplanması gerekmektedir.

Gerontoloji öncelikle gençliğe yönelik ödevlerine odaklanmalıdır. Şimdiye kadar bu çok kısıtlı bir çerçevede gerçekleştirilmiştir. Genellikle yaşlı odaklı gerontolojik hizmetler kapsamında bu ödevini anımsamıştır. Örneğin çeşitli illerde kurulmasına destek verdiğimiz Alzheimer hasta ve hasta yakını buluşma merkezilerinde çalışan personelin gerontolojik bilgiyle donatılmasında olduğu gibi. Yani yaşlıların tolerans sınırlarımızı zorladığı veya aştığı durumlarda, bunları bertaraf edecek personelin tarafımızdan hızlandırılmış eğitim kursları kapsamında yetiştirilmesi aslında benim burada kastettiğim manadaki gerontoloji değildir.

Gerontoloji (bir kere daha anımsanmalıdır) yaşlanmanın bilimidir. Yaşlanma ömür boyu devam eden bir süreçtir. Yaşlılar bu sürecin son aşamasındaki bireylerdir. Tabii ki onların kabul edilemez olan olumsuz durumlarının bertaraf edilmesi önemlidir. Fakat bundan daha önemlisi geriden gelen, henüz yaşlanma sürecinin başlarında yer alan genç kuşaklardır. Gerontoloji gençlerin yaşlanma süreçlerine müdahale olanaklarına odaklanmalıdır. Böylece gerontoloji yaşlanmanın bilimi olduğunun kanıtlarını daha iyi ortaya koyabilecektir. Eğer sırf yaşlı odaklı çalışmalara yönelirse, o zaman gerontolojinin “yaşlılık bilimi” olduğunu zannedenler çoğalacaktır.

Toplumumuz yaşlanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından düzenli şekilde yayınlanan nüfus istatistiklerinden toplumsal yaşlanma sürecine girdiğimiz görülmektedir. Ama yaşlanan toplumun gereksinimi olan gerontolojinin teori, bilgi ve uygulamalarından yararlanmada bir hayli zorluk çekmekteyiz. Gençlerin yaşlanma süreçlerine müdahale edecek, onların yaşlılığını şimdiden yapılandıracak gerontolojik çalışmalar ülkemizde henüz yoktur. Bu yüzden iş işten geçtikten sonra yapılan gerontolojik müdahalelerin de etkisi sınırlı bir alanda sıkışıp kalmaktadır.

Başarılı yaşlanan kuşaklar yetiştirebilmek için buradaki anlamıyla yaşlanma politikaları odak noktaya konulmalı ve bu bağlamda yeni sosyal politikalar üretilmelidir. Gerontolojik boyutları da olan kadın, aile ve gençlik odaklı sosyal politikalara geçilmelidir. Bunların yanı sıra direkt yaşlıları göz önüne alan sosyal politikalara duyulan ihtiyacın dikkate alınması gerekmektedir.

Bütün bunlar sosyal devlet kavramıyla bağlantılıdır. Sosyal devletin yaşlanan toplumdaki yeni uygulamalarına geçilmelidir. Örneğin 2006 yılında önerdiğim ve tüm kuşakları güvence altına alan bakım sigortasının hayata geçirilmesi bu bağlamda iyi bir başlangıç olabilir. Çünkü bakıma muhtaçlık her yaşta ortaya çıkabilecek bir sorundur. Yaşlılıkta bakıma muhtaçlığın çoğalması, sadece yaşlılığın bir sonucu değildir. Aksine yaşlılıkta bakıma muhtaçlığın ardında genellikle yaşlılık öncesi olumsuz yaşam koşuları yer almaktadır. Bunların ömür boyu süren etkileri yaşlılıkta pek çok kişinin bakıma muhtaç hale gelmesine yol açmaktadır. Bakım sigortası üzerine hazırladığım raporu 2006 yılında dönemin parlamentoda temsil edilen tüm siyasi partilere göndermiştim. Şimdiye kadar olumlu veya olumsuz bir tepki alamadım. Bu konsepti birkaç yeni bilgiyle tazelemek gerekirse de 11 yıl önceki raporda yer alan genel ilkeler ve öneriler bugün de geçerlidir.

Yaşlanan topluma doğru hızla ilerlediğimizi de dikkate alırsak, önerimin dikkate alınmasında kanımca ülkemiz ve vatandaşlarımız açısından değeri vardır. Bugün Türkiye’de 800 bin demans hastası (en az yarısı Alzheimer hastası), 2 milyon civarında kronik hasta, 1 milyon civarında bakıma muhtaç engelli yaşamaktadır. Nüfusumuzun yüzde 12’den fazlası engellidir. Her gün bakıma muhtaçlar arasına çocuk, genç ve yaşlılar eklenmektedir. Sadece trafik kazalarında sakat kalarak bakıma muhtaç hale gelenleri anımsamak bile yeterlidir. Bakım sigortası daha fazla geç kalmadan hayata geçirilmelidir…

*Prof. Dr. Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü