Yeni partiler ve eski kafalar arasında yepyeni Türkiye söylemi

AKP’nin kurucu kadrolarının içsel anlaşmazlıkları sonucunda hareketin bölünmesi ve yeni partilerin ortaya çıkması, koalisyonları zorunlu kılan mevcut sitem içinde sayısal azalmaya değil çoğalmaya sebep olur. Bunun bir nedeni yeni kurulacak partilerin AKP’nin kurulum aşamasındaki ideolojik bakiyeye hâlâ sahip çıkması ve bu ideolojiyi farklı oranlarda taşısalar dahi daha önce sirayet etmedikleri kesimlere taşıyacak olmalarından kaynaklanmaktadır.

Google Haberlere Abone ol

Sina Güneş

Ekoloji hiçbir dönem yüksek siyasetin konusu olacak kadar önemsenmemiştir. Bununla birlikte hareketin içinden de bu yönde önemli adımlar atılmamış, gündelik hayata sirayet edecek, mevcut eşitsizliklerin doğaya atfedildiği gibi doğal olmadığı ve insan-doğa ilişkisinin yanlış yorumlamasından kaynaklandığını ortaya koyacak bağımsız bir politik hareket örgütlenememiştir. Oysa insan-doğa ilişkisinin doğru kurgulandığı ve içselleştirildiği ekolojik hareket, sadece ütopik olarak yaftalanan çözümü değil hem ekolojik hem sosyal hem de siyasal sorunu daha doğru çözümleyecektir. Bu nedenle son dönem Türkiye siyasetindeki gelişmelerin de bu yönden bir çözümlenmesi gerekli görünmektedir.

Türkiye siyaseti son birkaç aydır alternatifsiz olarak görülen bir hareketin haziran seçimleri ile başlayan ama özellikle son yerel seçimler sonrasında miadını doldurduğunun görülmesi ile yeni bir sürece evrilmiş durumda. Buna karşın kimileri için umutları yeşerten ve söz konusu hareketin bölünmesi yanında muhalefetin zorunlu birleşiminin doğru okunmadığı ve ne içinde bulunulan sürecin ne de sonuçlarının özellikle sosyolojik açıdan yeteri kadar irdelenmediği görülmektedir.

Öncelikle AKP’nin kurucu kadrolarının içsel anlaşmazlıkları sonucunda hareketin bölünmesi ve yeni partilerin ortaya çıkması, koalisyonları zorunlu kılan mevcut sitem içinde sayısal azalmaya değil çoğalmaya sebep olur. Bunun bir nedeni yeni kurulacak partilerin AKP’nin kurulum aşamasındaki ideolojik bakiyeye hâlâ sahip çıkması ve bu ideolojiyi farklı oranlarda taşısalar dahi daha önce sirayet etmedikleri kesimlere taşıyacak olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu partileri AKP’ye karşı destekleme gerekliliği söylemlerini de buna eklemek gerekir. Benzer bir sürecin ürünü olan İYİ Parti'nin MHP’ye karşı desteklenmesi sonrasında elde ettiği konum, savunduğu ideoloji ve çoğu söylemin benzerliğine karşın milliyetçi oyların bölünmemesi aksine yüzde 10’larda olan ortalamanın yüzde 20’lerin üzerine çıkmış olması buna örnek gösterilebilir.

Sonrasında yeni kurulan partilerin sadece sahip oldukları tabanı, iktidarın lider kültü etrafında şekillenmesinde de kaynaklı, paylaşacaklarının garantisi olmamasına karşın muhalefetin tabansal ağırlığına etki edecekleri kesindir. Yine İYİ Parti örneğinde olduğu gibi iktidardan çok muhalefeti bölme ihtimali daha yüksek görünmektedir.

Doğadan bir örnek ile durumu daha iyi açıklamak mümkündür. Doğada aynıların çoğalması farklı olanların azalmasına sebep olur. Örneğin bir yerde kurbağa popülâsyonunun çoğalması sadece sinek popülâsyonunu azaltmaz bu aynı zamanda yılan popülâsyonunun da azalması ile mümkündür. Başka bir ifade ile kurbağaların çoğalması hem sineklerin hem de yılanların sayısal olarak azalması ile gerçekleşir.

Önümüzde güncel bir örnek de bulunuyorken mevcut siyasal durumun olumlu sonuçlanması çok mümkün görünmemekte en iyi sonuçta bile kısa vadeli bir başarı olmaya mahkûmdur. Türkiye gibi önemli kronik sorunları bulunan bir ülkede muhalefetin motivasyonunun sorunları kökten çözmek ve bunun ideolojik ve sosyolojik alt yapısını oluşturarak iktidar mantığını değiştirme çabası yerine sadece yer değiştirme/yerinden etme şeklinde gerçekleşmesi sadece yüzde 50’ye değil bütün bir Türkiye toplumuna haksızlıktır. Çözümü üretmek dururken sorunun kaynağının parçalanmasından medet ummak bir çözüm değil çözümün ertelenmesidir.

Türkiye’nin mevcut durumunun yegane sebebi siyasetin; ekolojik, ekonomik, sosyolojik alanların hepsinde (kimin iktidarda olduğu önemsenmeksizin) iktidarlarla organik bağları olan azınlık çıkarlarınca belirlenen, bu doğrultudaki anlaşmalar ve koalisyonlarla şekillenen “EVET”ler siyasetidir. Türkiye’nin bu duruma gelmesinde daha önceleri farklı gibi görünen MHP, DP, HAS Parti, Vatan Patisi gibi yapıların sorumlulukları bir yana nasıl ve ne için bir araya geldikleri, nelere evet dedikleri, bu evetlerin toplumsal hayata etkileri unutulmamalıdır. Yine de Türkiye muhalefetinin unuttuğu en önemli nokta zannımca Gezi’nin bize hatırlattığı ve yerel seçimlerde uygulanabilirliğini kanıtlanan “HAYIR” siyasetidir.

Ruşen Çakır’ın betimlediği yepyeni Türkiye’nin nasıl olacağı da bu “evet” ve “hayır” siyaseti ile şekillenecektir. Ya miadını tamamlamış köhne bir zihniyetin artıklarına sarılarak yeniden azınlığın çıkarları doğrultusunda şekillenen ve ekolojik kıyıma, adaletsiz ekonomik bölüşüme ve sosyal adaletsizliğe "evet" denecek ya da farklılıklarını kabul ederek ve bu farklılıklara rağmen beraber yaşamın önündeki engellere güçlü bir “hayır” şiarı etrafında birleşilerek sadece bu kuşağın değil gelecek kuşakların da barış ve uyum içinde yaşayacakları bir ülkenin temelleri atılacaktır.

Bu önemli sorumluluk ve belirleyicilik Türkiye siyasal hayatı boyunca ilk defa muhalefetin omuzlarındadır ve muhalefetin bu şansı nasıl kullanacağını zaman gösterecek.

Etiketler MHP muhalefet iyi parti