Milli aradan sonra Premier Lig

Eğer Liverpool on ikide on birlik formunu korumaya devam eder ve City de önündeki zorlu Kasım-Aralık fikstüründen kayıplarla çıkarsa, Liverpool çok büyük bir özlemle beklediği lig şampiyonluğuna kavuşmaya çok çok yaklaşır.

Google Haberlere Abone ol

Bora Ürkmez

Şampiyonluk yarışında çok önemli bir yere sahip olan on ikinci hafta birçok tartışmalı pozisyona ve bol heyecana ev sahipliği yaptı. Haftaya bakışımıza Chelsea – Crystal Palace maçı ile başlıyoruz.

CHELSEA DEVRİLMİYOR

On ikinci haftaya, son beş haftada aldığı beş galibiyet ile giren Chelsea’nin rakibi Crystal Palace’dı.

İlk yarısında Chelsea’nin iki önemli pozisyonu dışında kısır geçen maçta ikinci yarıya ev sahibi Chelsea hızlı başladı ve aradığı golü elli ikinci dakikada yaptıkları tek paslar sonucu Tammy Abraham ile buldu. Christian Pulisic’in topu saklamayı başarıp uzaktan kaleye yolladığı sert şutu Palace kalecisi Guaita’nın kameralara poz verircesine çıkardığı ve Palace adına da ,kullandıkları duran topta buldukları şansı Tomkins ile değerlendirilemeyen pozisyonlar, yetmiş dokuzuncu dakikada gelecek olan Chelsea golüne kadarki en önemli iki pozisyondu. Mitchy Batshuayi’nin savunmadan seken şutunu tamamlayan Pulisic skoru 2-0’a getirdi ve takımını rahatlattı.

Son zamanlarda inanılmaz bir form grafiği çizen “wonderkid” yuvası olan Chelsea, bu galibiyetiyle serisini altı maça çıkardı ve üçüncü sıraya yerleşti.

SHEFFIELD, TOTTENHAM’A DA GEÇİT VERMEDİ

Geçen yıllarda ne kadar iyilerse bu sezon bir o kadar iyi olmayan Tottenham, evinde ligin en az gol yiyen ekiplerinden Sheffield United’ı ağırladı.

Maçın ilk yarısı, iki takımın karşılıklı pozisyonlarıyla geçti ve Sheffield orta sahası Lundstram’ın direkten dönen şutu Tottenham taraftarlarının yüreğini ağzına getirdi. İkinci yarısı da aynı tatta giden oyunda, elli sekizinci dakikada Stevens’ın ceza sahası içinde yaptığı büyük hatayı affetmeyen Heung-Min Son ev sahibini öne geçirdi. Geriye düşmesine rağmen oyundan kopmayan Sheffield United, altmış üçüncü dakikada George Baldock’un yerden kestiği harika topun McGoldrick tarafından ağlara gönderilmesiyle skoru eşitledi ancak bu gol VAR’a takılarak iptal edildi. Buna rağmen Chris Wilder’ın ekibi, psikolojik olarak ne kadar sağlam olduklarını gösterdiler ve mücadeleyi bırakmayıp aradıkları golü yetmiş sekizinci dakikada Baldock ile buldular ve muazzam formlarını devam ettirmeyi başararak beşinci sıradaki yerlerini aldılar.

Bu puan kaybının ardında on dördüncü sıraya gerileyen Tottenham’da, teknik direktör Mauricio Pochettino’nun görevine son verilmesinin vakti gelmiş durumda.

ARSENAL YÖNETİMİ DAHA NE OLMASINI BEKLİYOR?

Gösterdiği “tarihi” kötülükte performansa rağmen ilk altının içinde kalmayı başarabilen Arsenal, ligin bu sezon belki de en iyi futbolunu oynayan Leicester City’nin evi King Power Stadyumu’na konuk oldu.

Sezonun başından beri savunmadan kısa pas yaparak çıkmaya çalışıp başarısız olan Arsenal, bu hafta da bunu yapmayı denedi ve ilk yarıda kaybettiği birkaç topla kalesinde tehlike yaşadı ancak Leicester’a çok ciddi fırsatlar vermemeyi başardı. İkinci yarıya daha baskılı bir şekilde başlayan ev sahibi, kırk sekizinci dakikada Ndidi’nin direkten dönen topuyla gole çok yaklaştı. Aradıkları golü ise, özellikle son haftalarda bize alıştırdıkları şekilde inanılmaz keskin bir paslaşma sonucu, ligin gol kralı Jamie Vardy ile buldular. Yedikleri gole reaksiyon göstermenin yakınından bile geçemeyen Arsenal’in fişini, Ndidi’nin topu çalıp başlattığı atakta Vardy’nin pasına gelişine çok sert şekilde vuran Jamie Maddison yetmiş beşinci dakikada çekti ve Leicester City bu hafta da üç puanı kapıp ikinci sıraya yükseldi.

Akıllarda ise “Unai Emery niye hâlâ kovulmuyor?” sorusu, tıpkı son birkaç aydır olduğu gibi, çok büyük bir soru işareti yarattı. Arsenal yönetimi Emery’ye birkaç lig maçında daha şans verirse, altıncı sıradaki yerlerini de kaybedip, içinden çıkılması zor bir duruma düşebilirler.

MANCHESTER UNITED HAFTAYI SORUNSUZ GEÇTİ

Avrupa futbolunun koltuğu en çok sallanan isimlerinden biri olan Ole Gunnar Solskjær ve ekibi Manchester United, bu hafta evlerinde Brighton & Hove Albion’ı ağırladı.

Maça çok daha istekli ve ne yaptığını bilerak başlayan ev sahibi, kilidi açacak golü on yedinci dakikada Martial’ın pasını, savunmanın da biraz yardımıyla gole çeviren Andreas Pereira ile buldu. Hemen iki dakika sonrasında da kullandıkları duran top sonucu oluşan karambolde, takımın bu sezonki en formda isimlerinden Scott McTominay topu ağlara yollayınca United ilk yirmi dakikada skoru 2-0’a getirmiş oldu. Maç boyunca topa daha çok sahip olan taraf olmasına rağmen deplasman ekibi Brighton, pozisyon üretmekte çok zorluk çekti ancak altmış dördüncü dakikada kullandıkları kornerde kaptan Lewis Dunk’ın kafa vuruşuyla skoru 2-1’e getirerek umutlandılar. Attıkları golden iki dakika sonra yapılan top kaybı sonucu kalelerinde oluşan tehlikede, Marcus Rashford topu ağlarla buluşturunca umutları çok kısa sürdü ve maç 3-1 sonuçlandı.

Bu maçın ardından, Arsenal ve Sheffield United’ın bir puan altında yedinci sıraya yerleşen United, Emery kovulmazsa ve kendi formunu koruyabilirse puan tablosunda Arsenal’in önüne geçmeyi başaracaktır.

PREMIER LİG SEZONU BİTMİŞ OLABİLİR Mİ?

Haftanın ve belki de sezonun en kritik maçında haftaya altı puan önde lider olarak giren Liverpool, en büyük şampiyonluk rakibi Manchester City’yi evinde ağırladı.

Maça daha baskılı ve daha üretken şekilde başlayan City, ilk beş dakika içinde kornerler de kullanarak rakibi üstünde baskı kurdu ve Liverpool taraftarlarını germeyi başardı. Beşinci dakikada Liverpool ceza sahası içinde oluşan pozisyonda City’li oyuncular penaltı beklerken aniden kalelerinde harika bir gol gördüler. Trent Alexander Arnold’ın eline çarpan top elle müdahale olarak değerlendirilmedi ve kaptığı topla kontra atağa çıkan ev sahibi Liverpool, Fabinho’nun otuz beş metreden yolladığı füze ile skoru 1-0’a getirdi. İtirazlarla ve gerginlikle dolu bu dakikaların ardından Liverpool, “Dünyanın en iyi beklerine sahibiz!” dermişçesine, Trent’in ters ayağıyla sol kanattan koşu yapan Andrew Robertson’ın önüne attığı inanılmaz uzun top ve ardından Robertson’ın kestiği nokta atışı ortaya Salah’ın yaptığı temiz kafa vuruşuyla on üçüncü dakikada durumu 2-0 yaptı. Yedikleri iki golün ardından psikolojik olarak çökmüş görünseler de Manchester City, Angelino’nun direğe çarpıp auta giden şutu ve Agüero’nun, AliSson tarafından kurtarılan şutu ile iki kez gole yaklaştı ancak skoru elde edemedi.

İkinci yarıya, ilk yarıya göre daha düşük bir tempoda başlayan City’ye üçüncü cezayı, elli birinci dakikada Henderson’ın ortasına kafayı vurarak topu ağlara yollayan Sadio Mane kesti ve skor 3-0’a geldi. Yedikleri üçüncü golün ardında oyun üstünlüğünü tamamen almayı başaran Manchester City, yetmiş sekizinci dakikada Bernardo Silva ile golü de bulmayı başarmış olsa da devamı gelmeyince maç 3-1 Liverpool lehine sonuçlandı.

Maçta yaşanan birkaç pozisyon hala bu maçın konuşulmasına neden oluyor. Beşinci dakikada Trent’in eline çarpan topun penaltıya sebebiyet vermemesinin nedeni olarak, topun Bernardo Silva’nın eline çarparak yön değiştirdiği ve sonrasında Trent’in eline çarptığı gösteriliyor ancak altmış altıncı dakikada Sterling’in çektiği şutun yine Trent’in eline takıldığı pozisyonun neden penaltı olmadığına dair pek bir neden sunulamamakta olsa da Liverpool iki farklı galibiyetle buradan çok önemli bir üç puanı hanesine yazarak ikinci ve üçüncü sıradaki takımlarla sekiz, dördüncü sıraya gerileyen Manchester City ile de puan farkını dokuza çıkardı.

Bu hafta itibariyle Liverpool, büyük maçlarının hepsini oynamış olmasına rağmen City’nin önünde hâlâ çok kritik maçlar var. Eğer Liverpool on ikide on birlik formunu korumaya devam eder ve City de önündeki zorlu Kasım-Aralık fikstüründen kayıplarla çıkarsa, Liverpool çok büyük bir özlemle beklediği lig şampiyonluğuna kavuşmaya çok çok yaklaşır.