Yeryüzüne karşı işlenen suçlar…

Yeni dinin adı Pan-Kapitalizmdir. Tapınakları da çokuluslu şirket binalarının görünür yüzü olan gökdelenlerdir. Dil, din, millet ve devlet Pan-Kapitalizmin asli aktörleri olan çokuluslu şirketlerin ihtiyaçları için, ihtiyaçları kadar vardır artık. Devletin ordusu, milletin bayrağı, dinin tapınakları ve dilin hükmediciliği bu ihtiyaçlar için “hizmet emri” beklemektedir.

Google Haberlere Abone ol

Ömer Faruk*

Düşüncenin düşünene hükmettiği bir süreçte şekillenmiş olan dil, din, millet ve devlet dörtlüsüne en öldürücü darbe (yine) dinden gelir. Güç (= düzenli ordu), kâr ve çöp {= ıskarta [= atık (= cüruf)]}’ün tanrısallaştırdığı ekonominin simgesi olan Dünya Ticaret Merkezi’ne 11 Eylül 2001’de iki uçak saldırır. Bu saldırı aynı zamanda ekonominin yeni bir din olarak kabulünün de ilanıdır. Binlerce yıldır iktidarını milyonlarca tapınakla, secde eden yakarılarla, fetih ve fatih ululamalarıyla güçlendirerek sürdürmüş olan din bu muazzam güç ve prestij kaybına tahammül edemez; ölümcül bir saldırıya geçer. Ekonominin kendi topraklarında semirmesine rağmen başına buyruk hareket etmesine duyulan dizginlenemez öfkenin dışa vurumudur da bu. Bu intihar saldırısı aynı zamanda cemaatin eski Tanrı’ya olan inancının kalmadığının, eski dinin ölme sürecine girdiğinin de ilanıdır.

Yeni dinin adı Pan-Kapitalizmdir.

Tapınakları da çokuluslu şirket binalarının görünür yüzü olan gökdelenlerdir.

Dil, din, millet ve devlet Pan-Kapitalizmin asli aktörleri olan çokuluslu şirketlerin ihtiyaçları için, ihtiyaçları kadar vardır artık.

Devletin ordusu, milletin bayrağı, dinin tapınakları ve dilin hükmediciliği bu ihtiyaçlar için “hizmet emri” beklemektedir.

Devlet başkanları da “hizmet emir”lerini yerine getirmekle görevlendirilmiş distribütörler ve gerektiğinde müdahale etmek için bekleyen güvenlik görevlilerine dönüşmüşlerdir.

Örneğin: Piyasa değeri 1 trilyon doları geçen Apple 183 devletin yıllık bütçesinden daha büyük bir para hareketini kontrol etmektedir. BM’ye kayıtlı 192 devlet olduğu göz önünde bulundurulursa ne denli büyük bir ekonomik güç olduğu anlaşılacaktır.

Bu büyük ekonomik güce karşı dil, din, millet ve devlet dörtlüsünün yapabileceği hiçbir şey yoktur.

Üstelik küresel ölçekte bir hukuk ve siyaset olmadığı için “meşru” ve “gayrimeşru”yu ayıran yasalar da yoktur. Her şey o şirketin, o günkü çıkarına göre o an biçimlenmektedir. “Hükümdarı olmayan bir hükmetme biçimi” yürürlüktedir. Bu anlamda yeryüzü hiçbir kurala ve değere bağlı olmadan “öngörülemez” bir güç tarafından biçimlendirilmektedir. Bu durum, “yeryüzünün suça bulaşması suçun küreselleşmesi” (1) gibi yeni tanımların yapılmaya başlanmasına da neden olmuştur.

Bu yüzden çokuluslu şirketler sürekli kâr eder ve sürekli gökdelen dikerler.

Bu yüzden sürekli kâr etme durumunun tüm bedelini dil, din, millet ve devlet dörtlüsünün “içerisinden” düşünenler ve yaşayanlar öderler.

Bu yüzden artık dil, din, millet ve devlet dörtlüsünün “dışarısından” düşünmek ertelenemeyecek bir zorunluluktur.

Bu yüzden “yeryüzüne karşı işlenmiş suçlar!” gibi yeni değerlere ihtiyacımız vardır.

Bu yüzden Greta Thunberg gibi yeryüzünü düşünerek söz alanların “yok oluş isyanı!” adlandırması yerindedir, isabetlidir –En azından sorun doğru tanımlanmıştır.

Bu yüzden dil, din, millet ve devlet dörtlüsünün “içerisinden” düşünenlerin siyasetten düştüklerini kabul etmesi, yeryüzünü düşünerek söz alanlara yeryüzünü bırakması gerekmektedir.

Yok oluş yaklaşmaktadır çünkü.

Yok oluşun fatihi ve fethedeni yoktur.

Mutlak bir kaybedeni vardır.

(1)  Bauman, Z., 2018, Iskarta Hayatlar-Modernite ve Safraları, çev.: Osman Yener, İstanbul: Can Yayınları, s. 78.

*Yazar/Eleştirmen/Yayıncı

omer-faruk.com