Olağanüstü Hal Dönemi, KHK’ler ve özgürlüklerin sınırlandırılması-1

KHK'nın "Olağanüstü Hal süresince uygulanmak üzere" ve "Olağanüstü Halin gerekli kıldığı konularda" düzenlemelerde bulunması gerekmektedir. KHK’lar, Olağanüstü Hal süresince, geçici bir dönem uygulanacak olmaları nedeniyle yasalarda değişiklik yapamamaları gerekir Olağanüstü Hal döneminde yapılan düzenlemelerin, ayrıca, süre olarak, olağan üstü hal süresi ile sınırlı olması gerekirken, sonrasında da etki ve sonuçlar doğuracak düzenlemeler getirilmiş olması da anayasa ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.

Google Haberlere Abone ol

Nazım Tural*

Bu çalışmada, olağanüstü hal döneminde KHK’larla getirilen düzenlemelerin anayasa ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ışığında hukuk üstünlüğü, haklar ve özgürlükler perspektifinde kısa notlarla değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

2002 Kasım’da, tek başına çoğunlukla iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti, AKP), ilk yıllarında, Avrupa ile entegrasyon süreci ve özgürlükler konusunda kararlı olduğunu çeşitli vesilelerle yineledi.

2003’ten 2009’a kadar yapılan reformlarla; etnik ve dini grupların ifade özgürlüğü dahil, siyasi, sosyal ve kültürel hakların tanınması konusunda bazı gelişmeler sağlandı.

2011 yılı itibariyle ise, özgürlükler alanında hızla gerileme sürecine girilerek, muhalif kesimlere, eleştirel medya ve çevrelere yönelik giderek artan bir sindirme, sınırlandırma girişimleri başlatıldı.

10 Ağustos, 2014 seçimleriyle Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi ve yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi için kampanya başlattı. Erdoğan ilk turda oyların yüzde 51,7'sini alırken, CHP ve MHP çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38,5'ini, HDP adayı Selahattin Demirtaş yüzde 9,7’sini aldı.

DARBE GİRİŞİMİ/OLAĞANÜSTÜ HAL DÖNEMİ

15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi, Gülen Hareketi önderliğinde yürütüldü. Darbe girişiminde 249 kişi öldü, 2 bin 196 kişi yaralandı. TBMM'yi bombalamak dahil Ankara ve İstanbul'da ciddi çatışmalar yaşandı.

20 Temmuz 2016 Olağanüstü Hal (OHAL) ilanı; Askeri darbe girişimi ve devam eden terör nedeniyle Türkiye genelinde üçer aylık sürelerle Olağanüstü Hal dönemi başlatıldı. Olağanüstü Hal 18 Temmuz 2018'e kadar ülkenin olağan yönetimi oldu.

Anayasamızda Madde 120’ye göre; Olağanüstü Hal "Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde (…) süresi altı ayı geçmemek üzere" ilan edilebilir.

1982 Anayasasının 15. maddesi, Olağanüstü Hallerde temel hak ve özgürlüklerin, ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” sınırlandırılabileceğini öngörmüştür. “Ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılabilecek bu ilkeye göre, idare, temel hak ve özgürlükleri hakların özüne dokunmadan kısıtlayabilecektir. Anayasa’nın ilgili hükümleri, AKP Hükümeti tarafından çok geniş biçimde yorumlandı ve Anayasa ve uluslararası antlaşmaların izin verdiği sınırların ötesine geçen, hakların özüne dokunan düzenlemeler yapıldı.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKUMET SİSTEMİNE GEÇİŞ

16 Nisan 2017'de, Anayasa değişiklikleri referandumu ile "Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’’ne geçilmiş oldu. Onaylanan değişikliklerle; Cumhurbaşkanı parlamento ve yüksek mahkemeleri denetim yetkisi de dahil olmak üzere geniş yetkiler elde etmiş oldu.

21 Mayıs 2017’de Erdoğan’ın AKP liderliği ile partili cumhurbaşkanlığı dönemine geçildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, onaylanan anayasa değişiklikleri ile yasaklanmadığı ileri sürülerek, AKP liderliğine seçildi. Bu değişiklikle, tarafsızlık ilkesinden vazgeçilerek, partili cumhurbaşkanlığı dönemi başlamış oldu.

24 Haziran 2018'de, öne alınan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri yapıldı.

İnsan hakları ihlallerini izleyen uluslararası örgütlerin ve muhalefetin düzenli uyarısına rağmen, olağanüstü hal koşulları altında yapılan erken Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinde Erdoğan yüzde 52,5 oy oranı ile ilk turda seçildi. Muharrem İnce yüzde 30,6, Selahattin Demirtaş 8,40, Meral Akşener 7,2 oy aldı. Temel Karamollaoğlu 0,9 ve Doğu Perinçek 0,2 oy aldı.

Milletvekili seçimlerinde; AKP 42,5, MHP 11,1 oy aldı. Bu oranlarla Halk İttifakı 600 sandalyelik mecliste 342 sandalye ile çoğunluğu elde etti. Ana muhalefetteki CHP ve üç küçük partiyi içeren Ulus İttifakı; İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti, oyların yüzde 34,1'ini alarak mecliste 192 sandalye kazandı. CHP 22,6, İyi Parti 9,9, Saadet Partisi 1,3, HDP 11,7. Milletvekillikleri sayıları şöyle oldu: Cumhur İttifakı AKP 295, MHP 49; Millet İttifakı CHP 146, İYİ Parti 43 ve HDP: 67.

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER

Olağanüstü Hal ilanı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığına Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ülke yönetilmeye başladı. KHK’lar, Türkiye’nin kabul ettiği uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’da öngörülen Olağanüstü Hal ilanı gerektiren nedenlerine uyar biçimde, "Türk devletine ve demokrasisine karşı terör ve güvenlik tehditlerini önlemek için kullanılan meşru ve anayasal yasal araçlar" olarak sunuldu.

Ancak, uygulamada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmeleri ve Anayasa’nın öngördüğü sınırlamalara uyulmaksızın KHK düzenlemeleri ve uygulamalara gidildi. Anayasa’ya aykırı olarak; Olağanüstü Hal ilanı nedenleriyle ilgisi olmayan çeşitli alanlarda KHK’larla düzenlemeler yanında, “hakların özüne dokunulamayacağı” Anayasa hükmü (Madde: 15) de ihlal edilmiş oldu.

Masumiyet karinesinin ihlali : Olağanüstü dönem KHK’ları incelendiğinde, bu KHK’larla masumiyet karinesinin ihlal edildiği görülmektedir. Devletin değişik kademe ve kurumlarında görev yapan binlerce kişi, “örgütle iltisaklı olduğu” gerekçesi ile bir daha geri dönmemek üzere, yargı kararı olmaksızın, savunmaları dahi alınmadan ihraç edilmişler, memuriyet makamları, askeri rütbe ve görevleri ortadan kaldırılmış, her türlü heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu üyeliği ve sair görevlerini kaybetmişlerdir. Ayrıca, mallara el konulması, kişilerin ve aile fertlerinin pasaportlarının otomatik olarak iptal edilmesi gibi çeşitli hak ve özgürlükler ihlalleri eleştiri konusu olmaktadır.

Diğer yandan; masumiyet karinesinin, yargılama aşamasında da ihlal edildiği, iddia makamının ispat yükümlülüğü ile, şüphelinin/sanığın işlediği iddia edilen suçları kanıtlaması gerekirken; hukukun bu temel ilkesi işletilmemiş ve sanıklar masumiyetlerini ispat etmek zorunda bırakılmışlardır. Suçlu olduğunu kabul etmeyenlerin birçoğu, “suçunu/suçluluğunu gizleme”, “inkâr etmek” veya “örgütsel davranış” sergilemekle itham edilebilmişlerdir.

KHK’LeriN ANAYASA İLE UYUM SORUNU

Anayasa’ya göre; KHK’ların resmi gazetede yayımlanması ve aynı gün onay için Genel Kurul'a sunulması gerekmektedir. Oysa Olağanüstü Hal sürecinde; 37 KHK çıkarılmış, Olağanüstü Hal ilanı nedenleri ve anayasada yer alan ilkelere uyumu görmezden gelinerek, aylarca sonra Meclis’e sunulmuştur.

KHK'nın "Olağanüstü Hal süresince uygulanmak üzere" ve "Olağanüstü Halin gerekli kıldığı konularda" düzenlemelerde bulunması gerekmektedir. KHK’lar, Olağanüstü Hal süresince, geçici bir dönem uygulanacak olmaları nedeniyle yasalarda değişiklik yapamamaları gerekir Olağanüstü Hal döneminde yapılan düzenlemelerin, ayrıca, süre olarak, olağan üstü hal süresi ile sınırlı olması gerekirken, sonrasında da etki ve sonuçlar doğuracak düzenlemeler getirilmiş olması da anayasa ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Örneğin yürürlükte olan yasaların değiştirilmesi veya bazı yasaların yürürlükten kaldırılması Olağanüstü Hal süresini aşan sonuçlar doğurmaktadır.

Diğer yandan; Anayasa Madde 148’e göre, Olağanüstü Halde çıkarılan KHK’lar Anayasa Mahkemesi'ne götürülememektedir. (12 Ekim 2017'de, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, 668, 669, 670 ve 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin iptali için yaptığı başvuru ‘’AYM’nin KHK’ların denetimi için anayasal bir yetkiye sahip olmadığı’’ gerekçesiyle reddedildi.

Ancak, 1991 yılında Anayasa Mahkemesi, 15.12. 1990 gün ve 430 sayılı "Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Olağanüstü Halin Devamı Süresince Alınacak İlave Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin Sosyal Demokrat Halkçı Parti tarafından mahkemeye taşınması sonucu, Olağanüstü Hal vali ve makamlarına Olağanüstü Hal bölgesinin dışında da yetkiler verilmesini denetim nedeni olarak kabul etmiş ve Anayasa'ya aykırı gördüğü bazı maddelerin iptaline karar vermiş bulunmaktadır.

Hakları ihlal edilen kişilerin AİHM’e başvurmaları da sonuç vermedi. Mahkeme, 12 Haziran 2017 tarihinde bu alanda iç hukuk yolunun tüketilmemiş olması (öncelikle ‘Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’na başvurulmaması) nedeniyle başvuruları reddetti.

Diğer yandan, idari yargıya başvurular da reddedildi ve KHK’larla hakları ihlal edilen kişilerin öncelikle komisyona başvurmaları, komisyon kararı sonrası idare mahkemesine başvurabilecekleri düzenlenmiş olması nedeniyle, mağdur olan kişiler ancak uzun zaman sonrası hak arama sürecine başlayabildiler.

KAMU GÖREVLİLERİNİN İHRAÇLARI, KURUMLARIN KAPATILMASI

Olağanüstü Hal süresinde çıkarılan 668, 669, 670, 672, 675, 677, 679, 683 ve 701 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri ve 667 sayılı KHK ile yetkilendirilmiş kurumların kararları ile yaklaşık 130 bin  kamu görevlisi ihraç edilmiş, pasaport iptali vb. gibi diğer hakları kısıtlanmış bulunmakta. (İhraçlar, görevden almalarla ilgi toplu resmi sayılar verilmediğinden kesin ihraç, görevden alma sayıları bilinmemekte)

27 Temmuz 2016 tarihli 667 Sayılı KHK kurumlar yanında; genel ifadelerle, terör örgütlerine mensubiyet, devletin milli güvenliğine karşı faaliyet gibi nedenlerle, her hangi bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda işçi dahil her türlü kadrolarda istihdam edilen personelin görevlerine amirlerinin onayı ile son verilmesi hükmü getirildi.

Bu KHK ile kamu ve özel kurumlarda toplu ihraçlara gidilirken, düzenleyici maddeler oldukça genel bir yorumla benimsendi ve ihraçlar için ‘’terör örgütleriyle’’ doğrudan kanıtlanmış bir bağlantı ve bir suça iştiraki aranmadı. Yeterli inceleme olmaksızın, masumiyet karinesini ihlal edilerek ve savunma hakkı tanınmaksızın yapılan ihraçlar açık biçimde, ağır hak ihlali oluşturdu. Ayrıca, bu suçlamalarla ihraçlarla kişilerin “lekelenmeme hakkı” da ihlal edilmiş oldu.

31.07.2016 tarihli 669 KHK ile, Milli Savunma Bakanlığı yeniden yapılandırıldı; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanı’na bağlandı, Cumhurbaşkanı’na kuvvet komutanlarına doğrudan emir verme yetkisi getirildi, askeri liseler , astsubay hazırlama okulları kapatıldı, harp akademileri, harp okulları yeniden yapılandırılarak, kurulan Milli Savunma Üniversitesi'ne bağlandı. Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Asker Hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredildi.

Olağanüstü hal kapsamında yayımlanan KHK’lar ile 125 bin 678’i kamu görevinden çıkarma (3 bin 213 rütbe alma, 270 yurtdışı öğrencilikle ilişiği kesilme, 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatma) olmak üzere toplam 131 bin 922 idari işlem yapılmış bulunmakta.

Diğer yandan, yaklaşık 150’i aşkın gazeteci de dahil olmak üzere 30 binden fazla kişi tutuklandı. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan 34 bin kişi, Güvenlik memurlarından da 21 bin kişi görevden alındı. (169 general, 7 bin 98 albay ve alt düzey memuru, 8 bin 815 polis memuru, 24 vali, 73 vali yardımcısı, 116 bölge valisi ve 31 bin 784 diğer şüpheli,)

4 bini aşkın yargıç/savcı ihraç edildi, görevden alındı. Tutuklanan 2 bin 413 yargı mensubunun 105'i Temyiz Yüksek Mahkemesi, 41'i Danıştay üyesi, 2’si Anayasa Mahkemesi üyesiydi.

İnsan hakları kuruluşları raporlarına göre bu süreçte; 3 haber ajansı, 16 TV kanalı, 23 radyo kanalı, 36’sı yerel, toplam 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı. Yaklaşık 150'tan fazla gazeteci cezaevinde ve en çok FETÖ ve Kürt Medyası'na bağlı gazeteler, dergiler, radyo istasyonları, web siteleri ve haber ajansları dahil olmak üzere darbe girişiminden bu yana yaklaşık 173 medya kuruluşu kapatıldı. 2 bin 500'den fazla gazeteci görevden alındı, 800'ü basın kart iptal edildi ve pasaportları iptal edildi.

5 bin 822 akademisyen FETÖ bağlantısı ve Kürtlerle barış görüşmeleri başlatılmasını isteyen imza kampanyası nedeniyle görevden uzaklaştırıldı; 1 bin 200 idari personel KHK’larla ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerden 37’si son KHK ile geri döndü. Ayrıca kapatılan üniversitelerden dolayı 2 bin 808 akademisyen işsiz kaldı.

KHK’lar kapsamında FETÖ’ye ait olduğu düşünülen 48 sağlık kuruluşu, 1 bin 61 öğretim kuruluşu, 800 yurt, 223 kurs etüt merkezi, 155 vakıf, 1 bin 595 dernek, 15 üniversite, 19 sendika kapatıldı. Ayrıca, insan hakları ile ilgilenenler de dahil olmak üzere toplam 375 dernek ve vakıf 677 sayılı KHK ile kesin olarak kapatıldı. (CHP OHAL Raporu)

Diğer yandan kamu görevine KHK ile son verilenlerin, bir daha kamu hizmetinde görevlendirilemeyeceği, her türlü görevlerinin de sona ermiş sayılması, (667 Md. 4/2) Olağanüstü Halin sona ermiş olmasına karşın uygulanıyor olması ciddi mağduriyetler yaratmış bulunmakta.

Diğer yandan, Belediye Kanunu'nda 1 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan 674 Sayılı KHK ile yapılan değişiklik, yerel seçimlerle işbaşına gelmiş olan belediye başkanlarının görevden alınması, kayyum atanma süreci, meşruiyet tartışmalarını gündeme getirdi. 21 Temmuz 2016- 31 Aralık 2017 döneminde kayyum atanan belediye sayısı 99’a ulaştı. Bunların 94’ü HDP’ye yakın belediyeler oldu.

31 Aralık 2017 tarihi itibarıyla 1 bin 64 özel eğitim kurumu (anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise), 360 özel kurs ve etüt merkezi, 847 öğrenci yurdu, 48 özel sağlık merkezi, 15 özel vakıf üniversitesi, 2 konfederasyona bağlı 29 sendika, 1 bin 424 dernek, 145 vakıf, 175 medya ve yayın kuruluşu kapatıldı. Ayrıca 1 bin 22 ticari işletme Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredildi.

Ayrıca, kararnameye ek listelerle kapatılan kurum ve kuruluşların her türlü taşınır ve taşınmazları, her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, bedelsiz olarak ilgili veya yakın olduğu düşünülen kamu kurumlarına veya hazineye devredildi. Bu arada, KHK’larla ihraç edilen ihraç edilenlerden 3 bin 981’i daha sonra çıkarılan KHK’larla görevine iade edildiği bilgisi de medyada yer aldı.

*Avukat