Dikkat: FaceApp yaşlandırır!

Üstümüze bol gelen emanet bir elbiseyi idealimizdeki elbiseye uydurmak için terzi kapılarını aşındıran, gerçek yaşımızı bir çırpıda söylemeyen bizler FaceApp görüntülerimizi paylaşıyoruz. Tuhaf bir durum oysaki! Yoksa FaceApp mizahi bir tonun altında bir süreliğine görünmezleşen ölümsüzlük umudumuzun mu absürt bir göstergesi?

Google Haberlere Abone ol

Hatice Özhan*

Her geçen gün, insanın zaman tünelindeki süreli yolculuğu esnasında ve de yolculuk bitiminde edindiklerinin toplamından kesitlerdir. Yolculuğunu hiç mola vermeksizin uyuyarak geçirenler olabileceği kadar, her gördüğü yerden yeni heyecanları ve edindikleri farklı izlenimleri heybelerinde biriktirerek sonlandıranlar da vardır. Yolculuklarını en verimli sonlandıranlar sanırım ki heybeleri dolu inenlerdir. Çünkü zamanın o seri, akışkan temposuna ayak uydurmanın aslında onun değerine ve doğru kullanımına vakıf olmak demek olduğunu bilir bu kişiler. Mademki zaman hızına yetişilemez bir koşucu öyleyse inatla ona ayak uydurmaya bakmalı. Ve ona adımlarıyla ayak uyduran tüm herkeste canhıraş bir telaş baş gösterir bir süreden sonra. Bu telaşın sebebi yaşlanma kaygısıdır. Bu tüm sürecin adı ise yaşlılıktır.

Yaşlılığı, onun kimin için ne anlama geldiği bakımından üç farklı teşbihle yorumlamak mümkün. Kimileri için yaşlılık, insanın çocukluğuna geri dönüşüdür. Bilinçdışına teslim olmuş bu koca “çocuklar” aslında birer yaşlı insandır. Kimileri içinse yaşlılık yaşamın altın yıllarıdır. Çünkü hayat tecrübesi bu kesimin insanlarını bilgelik mertebesine ulaştırmıştır. Her dediği emir telakki edilir o yüzden. Sonuncuları içinse yaşlılık bir kasvet yumağı içindedir. Hayatın ve zihnin kurak alanında benliğin sarsılışı ve kişinin bütünlüğünü umutsuzluğa teslim edişidir. Kişi artık zihninin kuş uçmaz kervan geçmez izbeliğinde bir yalnızlığa mahkûmdur. Yaşadığı yerin kapısında her daim, çocuklara baston sallayan dinozor bir bey ya da hanım vardır. Bu izbelikten es kaza yolu geçenler gördükleri karşısında endişeye kapılarak kendi zihin bahçelerini güllerle çiçeklerle donatmaya; bahçelerinde çocuk seslerinden mahrum bırakmamaya uğraşırlar. Bu uğraşı girişimi ise yaşlanma kaygısıyla yapılan bir yaşlanma karşıtlığıdır.

Her insan bu süreci bir takım sporsal aktiviteler, doğru beslenme alışkanları kazanarak, cerrahi operasyonlarla geciktirme yoluna gider. Derinin altında gizlenen “yılan”dan kurtulma girişimleri bu yollarla aransa da onun yerini terk ettiği hiç görülmemiştir. Yaşlanma gerçeği insanda bir süreden sonra öğrenilmiş çaresizlikle kabullenilmeye başlanır. Yılanın başı okşanmaya başlanır durur artık. Bu başı okşanan “yılan” son günlerde sosyal medyada FaceApp adıyla dolaşımda. İnsanların yaşlılık hallerini resmeden FaceApp uygulaması ile sevimli yılanımız meraklı gözlerin dikkatini celbediyor. Mikroskobik bir göstergenin içinde kendi suretiyle karşılaşmanın verdiği narsisist duygu, doyum barışma yoluna gidilmeyen yaşlılığın acı gerçeğini görünmezleştirdi bir süredir. Çünkü kırışıklık karşıtı kremlerini bir ecza dolabı gibi evinde barındırmaktan, üzerinde taşımaktan vazgeçmeyen insanların fiziksel yaşlılık hallerine ilişkin merakları bir hipergerçek düzeyindedir. Hâlbuki kazayaklarını kaçımız bir şeref madalyası gibi göz kenarlarında taşır? Kırışmış, buruşmuş bir ten; kırışıklardan izohips haritasına dönmüş ellerimiz, yüzümüz kaçımız için en az gençlikteki sıkı bir vücuttaki kadar utanılmayan, gizlenilmeyen ve de yok edilmeye uğraşılmayan tabiatın bir vergisi görülür.

Üstümüze bol gelen emanet bir elbiseyi idealimizdeki elbiseye uydurmak için terzi kapılarını aşındıran, gerçek yaşımızı bir çırpıda söylemeyen bizler FaceApp görüntülerimizi paylaşıyoruz. Tuhaf bir durum oysaki! Yoksa FaceApp mizahi bir tonun altında bir süreliğine görünmezleşen ölümsüzlük umudumuzun mu absürt bir göstergesi? Gilgamêş ile simgelenen bu arayış insan var oldukça dört koldan sürdürülmeye devam edeceğe benziyor. Hatırlayalım ki, ölümsüzlük otunun peşine düşen Gilgamêş hayatın sırrının yenilmezlikte, yenilmezliğin de sırrını ölümsüzlükte görmüştü. Nitekim destandaki Nipiştim’in de Gilgamêş’i gençlikle ödüllendirmek istemesi de boşuna değildi.

Nipiştim Gilgamêş’e der ki; Gençlik (ölümsüzlük) otu Apsu suyundadır ve kim ki bu ottan yerse gençleşir.

Gilgamêş de söylenilen yere gider. Ayağına büyük bir taş bağlayarak suya giren Gilgamêş Apsu’nun derinliklerinde ota ulaşır. Gilgamêş'in bir süreliğine serinlemek için suya girdiği bir esnada ise elbiselerinin yanına bıraktığı otu yaşlı bir yılan çalarak yer. Yaşlı yılan o an Gilgamêş in gözleri önünde gençleşir. Gilgamêş bunun gamıyla ağlayarak şöyle der: “ Ölüme çare bulunamadı ve gençlik de ellerimden kayıp gitti. “

Bu gamlı ağlayışın yakarışı her insanda, gençlik her elden gittiğinde, yükselerek evrenimizin duvarlarına çarpıp dönen bir akis halen de. Gilgamêş’ten bu yanadır insan, peşine düştüğü ölümsüzlük uğruna en tehlikeli suların derinliklerine dahi inerek ağlamaklı geçen arayışını sürdürüyor. Bilimle, sanatla, edebiyatla ölümsüzlüğün teknik bir çeşidi yakalandı ancak; insanın nihai hedefi varlık olarak bu dünyadaki maddi kalıcılığını elde etmek. FaceApp bir süre daha narsisist/yaşlı tarafımızı okşaya dursun, bakalım insanın o nihai amacı hâsıl olacak mıdır? Bu sorunun cevabı, sanırım, zaman tünelimizdeki yolculuğumuzu nasıl yönlendireceğimizde gizli. Bakalım zaman neyi gösterecek…

*Sosyolog-yazar