23 Haziran seçimleri ve dış politika!

Hiç şüphesiz, 23/6 sonuçlarının derinden etkileyeceği alanlardan birisi de dış politika. Nasıl mı? İktidar siyasi anlamda hiç alışık olmadığı büyük bir kayba uğramıştır. Ankara, Adana, Antalya, İzmir ve Mersin gibi büyük kentlerden sonra İstanbul’u büyük farkla yitirmek AKP’nin dış politikasını olduğu kadar dünyanın AKP’ye bakışını da etkileyecektir.

Google Haberlere Abone ol

Faruk Loğoğlu*

Nihayet bu seçim de bitti ve 23 Haziran’da tekrarlanan oylamayla İstanbul, belediye başkanına, hem de ezici bir coşkuyla, yeniden kavuştu. Bundan sonra, İstanbulluların kendisinden -hasretle- tarafsız, eşit, kibirsiz, dürüst hizmetler bekledikleri Başkan İmamoğlu’nun başarıları, İstanbul’un kent yaşamına ve Türkiye demokrasisinin hanesine yazılacak.

Popülizme prim vermeyerek, yapıcı, birleştirici ve barış diliyle müthiş bir seçim zaferine imza atan İmamoğlu, küresel planda da siyasete yeni ve güzel bir ses kazandırmıştır. Popülist çıkışlara itibar etmek istemeyen tüm politikacılara İmamoğlu bir örnek ve ilham kaynağı olacaktır.

İçeride ise seçim sonuçları, Türkiye gündemini birçok yeni konu, soru ve sınamayla yeni baştan yazacak. Erken genel seçim olur mu? AKP bölünür mü? Cumhur ve Millet ittifakları varlıklarını sürdürür mü? Siyasi söylemler küfür ve iftira kıskacından kurtularak daha uygar hale gelir mi? Halkımızın geçim derdini ve ekonomik krizi aşmasını sağlayacak adımlar atılır mı? Bu ve benzeri ciddi sorular önümüzdeki dönemde gündemimizi meşgul edecek.

Hiç şüphesiz, 23/6 sonuçlarının derinden etkileyeceği alanlardan birisi de dış politika. Nasıl mı? İktidar siyasi anlamda hiç alışık olmadığı büyük bir kayba uğramıştır. Ankara, Adana, Antalya, İzmir ve Mersin gibi büyük kentlerden sonra İstanbul’u büyük farkla yitirmek AKP’nin dış politikasını olduğu kadar dünyanın AKP’ye bakışını da etkileyecektir.

İktidar, 23/6 yenilgisini telafi etmek ve seçmen nezdindeki güven ve itibarını tekrar kazanmak için kimi hamleler yapma mecburiyetiyle karşı karşıyadır. Bu hamlelerin en fazla görüleceği alanlar galip ihtimalle birbiriyle iç içe geçmiş ekonomi ve dış politika konuları olacaktır. Zira ekonominin daha da kötüye gitmesinin iktidarı iyice yıpratacağı olgusunun şimdi kendileri bile farkında. Dolayısıyla, ekonomiyi toparlamanın bugün izlenen dış politikayla mümkün olmayacağını da artık görüyor olmalılar. Çünkü hamasetin, gereksiz meydan okumaların, yanlış politikalarda ısrarın bir işe yaramadığı çok net bir şekilde orta çıkmış bulunmakta.

23/6 sonucundan dış politika bağlamındaki alınması gereken başlıca ders, dış politikayı iç siyasi mülahazalara alet etmenin yanlış, tehlikeli ve ters tepen bir yöntem olduğudur. Aslında sahih veya kalıcı olmayan iç politika kazanımları uğruna göstermelik, altı boş çıkışlarla ülkemizin yüksek çıkarlarını zora sokan dış politika söylemleri yanlış, zararlı ve tehlikeli olmuştur. Seçmenin sandıkta verdiği mesajlar arasında, iktidarın izlediği dış politikanın da kamuoyu nezdinde itibarının olmadığı yer almaktadır. Eğer iktidar bu dersi çıkarmışsa, o takdirde hemen dış ilişkilerde demokrasi ve ekonomi odaklı inandırıcı hamleler yapması şarttır.

İlk adım Türk-Amerikan ilişkilerini adeta rehin almış bulunan S-400/F-35 sorununu gündemden düşürmektir. S-400’ler Rusya için Türkiye’yle ilişkilerde bir ayrıntıdır. İptal keyfiyeti bile Rusya’yı fazla rahatsız etmeyecektir, çünkü Moskova’nın enerji, nükleer santral, ticaret gibi ikili planda, Karadeniz, Doğu Akdeniz, Suriye, İran ve Kafkasya gibi bölgesel konularda kilit bir NATO üyesini yanında tutmak gibi daha ağırlıklı ve uzun vadeli çıkarları vardır.

ABD ise bu meseleyi, bize göre haksız, gereksiz veya yanlış nedenlerle de olsa, ikili ilişkilerin odağına oturtmuştur. Hem yönetim hem Kongre’den ağır yaptırım uyarıları vardır. En önemlisi zamanı geldiğinde – ki gelecektir- Ankara IMF’ye gittiğinde istediğini alabilmesi için ABD’nin yeşil ışığına ihtiyacı olacaktır. Ayrıca, konunun Türkiye’nin NATO’yla bağlarına da olumsuz yansımaları olmaktadır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan Trump’la G-20 zirvesinde Japonya’da yapacağı bildirilen görüşme bu açıdan önem taşımaktadır. Eğer bu görüşme için gerekli alt yapı hazırlığı teknik seviyede önceden yapılmamışsa, sonuç hüsran olabilir çünkü Trump’ın manevra alanı Konge’nin CAATSA yaptırımlarına yetkili olması nedeniyle oldukça sınırlıdır ve tek başına bu işi, istese de çözme şansı pek yoktur. Öte yandan, 23/6 sonrasında kanatları kırılmış iktidarın Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşulları da hesaba katarak S-400/F-35’ler konusunda meydan okumayı bırakıp, örtüşen çıkarlara dayalı dengeli bir çözüm araması esastır.

İkinci hamle Suriye konusunda olmalıdır. Türkiye, Rusya eksenli, ABD eksenli veya İran eksenli değil, Suriye eksenli bir Suriye politikası geliştirmelidir. Şam’la ilişki kurulmalı, Suriye’de Kürtler dahil, bütün topluluklarla iletişim kanalları açılmalıdır. Bölge dışı ülkeler değil, iki komşu ülke, iyi komşuluk ilişkilerinin gereği olarak Suriye’nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğü prensipleri çerçevesinde işbirliği yapmalıdır. Bu kapsamda Türkiye, İdlib başta olmak üzere Suriye toprakları üzerinde desteklediği devlet dışı aktörlerle ilişkilerini sona erdirmelidir.

Öncelik verilmesi gereken bir üçüncü alan ise şimdilerde karşılıklı etkileşim içinde olan AB’yle ilişkiler ve Doğu Akdeniz sorunlarıdır. Hak ve hukukumuzu etkili bir diplomasiyle korumamız mümkündür.

ABD, Rusya, AB, Mısır, İsrail ve diğer bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmamıza gerçek bir engel yoktur. İçeride laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü değerlerini hayata geçirdikçe Türkiye dış ilişkilerinde de rahatlayacaktır. 23/6 sonrası bu misyon kaçınılmaz bir zorunluluktur. Sürdürülebilir tam bağımsızlık içimize kapanarak, herkese meydan okuyarak, yalnızlaşarak değil, komşularımızdan başlayarak herkesle karşılıklı saygı ve örtüşen çıkarlar dahilinde bağlarımızı çoğaltarak ve güçlendirerek edinilir. İmamoğlu yönetimindeki İstanbul’daki olumlu siyasal, ekonomik ve sosyal gelişmeler ülke geneline ve dış dünyaya da yansıyacaktır. Dolayısıyla Ankara’daki iktidarın bu fırsatı da dış ilişkilerimizde değerlendirmesi ve İstanbul’u desteklemesi ülkemiz çıkarına olacaktır.

*Emekli diplomat, eski CHP milletvekili