Apartheid sonrası Güney Afrika ve mayıs seçimleri

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 15 Şubat 2018 tarihinden bu yana devlet başkanlığı görevini yürüten Cyril Ramaposha, hem siyahların desteğini yüzde 60’ın üzerine çıkarma, hem de siyahların yoksunluğunu giderme, ekonomik alanda gelişimini sağlama söylemleri ile öne çıktı.

Google Haberlere Abone ol

Nazım Tural*- [email protected]

Güney Afrika’da 5 Mayıs 2019’da yapılan seçimler, 1994’ten günümüze dek yoksulluktan kurtulma ve yaşam koşullarında iyileşme bekleyen ülkedeki sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri ve siyahların çoğunluğunun beklentilerini yeniden gündeme getirdi.

Güney Afrika tarihi, ırkçı beyaz azınlık yönetimi altında, oy hakkı olmaksızın ülke siyasal sitemi dışında tutulan, ekonomik ve sosyal dışlanma içinde yaşadıkları ağır insan hakları ihlallerine karşı, siyahların ‘’insan’’ olarak kabul edilme, eşitlik mücadelesi ile insanlık için özel bir önem taşımakta. Ve 20'nci yüzyılda süren katı bir ırkçı yönetime karşı verilen mücadele olarak, etkisi Afrika kıtası ile sınırlı olmayan, dünyada kendine özgü bir örnek olmaktadır.

Siyahların özgürlüğü ve eşitliği için 27 yılını cezaevinde geçiren Mandela önderliğinde yürütülen mücadele sonucu, Apartheid’ın resmen kaldırılması ve varılan uzlaşmanın ardından hazırlanan geçici Anayasa’ya göre 27 Nisan 1994’te yapılan ilk demokratik seçimlerle, siyahların kurtuluş mücadelesini yürüten, Afrika Ulusal Kongresi (ANC), oyların yüzde 62.6’sını alarak Parlamento'da çoğunluğu elde ederken, Parlamento Mandela’yı Başkan olarak seçti. Ulusal Parti yüzde 20.4, Inkatha Özgürlük Partisi yüzde 10.5 ve diğer dört parti yüzde 2.2 ile yüzde 0.5 oranları ile, 23 sandalye kazandı.

SOSYAL VE EKONOMİK GÖRÜNÜM

Siyahların ilk iktidarı, Mandela’nın Başkan, Thabo Mbeki ile siyahlarla uzlaşma sürecini başlatan Ulusal Parti Başkanı F.W. de Klerk’in yardımcıları olduğu bir uzlaşı dönemi oldu. Siyah–beyaz eşitliği yönünde köklü siyasi, sosyal, ekonomik reform beklentileri özellikle bu dönemde güçlü biçimde seslendirilmeye başlandı. Apartheid döneminde siyahların örgütü ANC, Sendikalar Birliği ve Komünist Parti’nin birlikte yürüttükleri mücadele sürecinde ilan edilen ilkeler, “siyasal alanda eşitlik” yanında, “ülke kaynaklarının halka mal edilmesi, eşit paylaşımı” gibi sosyalizmi çağrıştıran unsurlar içeriyordu ve bu ilkeleri hayata geçirecek politikalar hem ülkenin kalkınması, hem de siyahların yoksulluktan kurtulmasının çaresi olarak görülüyordu.

Ancak, uzlaşma sürecinde varılan ilkeler ve uzlaşılan anayasa hükümleri çerçevesinde gidilen 1994 seçimleri, siyasal iktidarda değişim getirirken, azınlık beyazların ülkenin yeraltı ve yerüstü servetleri sahipliğinde bir değişim öngörmemekteydi. Diğer bir anlatımla, siyaseti siyahların yönettiği ancak ekonominin beyazların kontrolünde olduğu bir yapılanma içinde, siyahların değişim beklentilerinin günümüze kadar uzadığı bir döneme geçilmiş oldu. Diğer yandan siyasi iktidarı eline geçiren siyahların sermaye çevreleriyle yakınlaşması, yönetim kademelerinde yer alan ve zenginleşen siyah elit bir grubun ortaya çıkmasına neden oldu. Bu grubun kendi aralarındaki ekonomik ve siyasi çıkar çatışmaları yolsuzluk iddiaları ile sürerken böyle bir siyasi yapılanma içinde uygulamaya konulan siyahları güçlendirme programlarının sınırlı bir ilerleme sağlayacağı kuşkusuz şaşırtıcı olmayacaktı. Nitekim siyahların önemli bölümü bugün bile township’lerde hemen hemen hiçbir alt yapının olmadığı bu fakir mahallelerinde yoksulluk içinde yaşamayı sürdürmekteler. Apartheid döneminde eşitsizlik olgusu siyah-beyaz ayrımı, siyahların ekonomik alanda da dışlanması temelinde yapılanmışken; günümüzde siyahlar arasında da sayıları az da olsa zengin-yoksul, çalışan-işsiz bölünmesi şeklinde yeni eşitsizlik biçimlerine dönüşmüş durumda. İzlenen yanlış eğitim politikalarıyla, siyahlar arasında yeterince nitelikli iş gücünün yetişememiş olması da ayrı bir eşitsizlik nedeni olarak bu kötü durumu pekiştirmekte.

Diğer yandan, Güney Afrika’da, yavaş büyüme, yavaşlayan özel sektör yatırımları ve yüksek eşitsizlik sarmalı temel sorun olmayı sürdürürken; siyahların iktidarında gözlenen yaygın yolsuzluklar, ekonomik ilerlemeyi engelleyici olmanın ötesinde sosyal eşitsizlikleri de artırıcı bir rol oynamakta. Sosyal ve ekonomik alanda yaşanan eşitsizlikler, düşük büyüme oranları , yaygın yolsuzluk ve yüksek suç oranları ile istikrarlı bir ülke görünümü veremeyen Güney Afrika yeterli yatırımcı çekmekte zorlanmakta.

EŞİTSİZLİK GÖSTERGELERİ

Dünya Bankası’na göre Güney Afrika, dünyada ekonomik eşitsizliğin en çok yaşandığı ülke. Dünya Bankası’nın “2018 Güney Afrika Eşitsizlikler Raporu”nda, beyaz azınlığın gelişmesini sürdürdüğü, siyahların ise düş kırıklığı yaşadığı vurgulanmakta. Eşitsizliğin sadece gelirle sınırlı olmadığı, genelde fırsat eşitsizliği ve kamu hizmetlerinden faydalanmada da eşitsizlik yaşandığı özellikle not edilmekte. Elektrik, su, eğitim ve sağlık hizmetlerinde belirli bir gelişme sağlansa da; siyahların geçen bu 25 yıl içinde, toprak, sağlık hizmetleri, townships’lerde çocukların tuvalet çukurlarına düşmeyeceği bir altyapı beklentilerinin halen büyük ölçüde sürdüğü gözlenmekte.

Rapora göre ülkedeki en zengin yüzde 10, zenginliğin yüzde 71’ini, en fakir yüzde 60 ise, zenginliğin yüzde 7’sini paylaşmakta. En fakir grubun üyelerinin büyük çoğunluğunun siyahlar ve farklı ırksal kökenlerden gelen ‘renkliler’den oluştuğu vurgulanmakta.

Yoksul nüfusun yüzde 55.5’i aylık 83 dolar kadar bir gelirle yaşamak zorunda. yüzde 25.2’si ise, yoksulluk sınırı altında; aylık 37 dolarla, yani yaklaşık olarak günde bir dolarla yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktalar.

Ayrıca beyaz azınlık, siyahların yaklaşık üç misli ücretlerle çalışıyor. Nüfusun yüzde 12’sini oluşturan beyazlar, ortalama 844 dolar; nüfusun yüzde 3’ünü oluşturan Hint-Asya kökenliler ortalama 833 dolar; nüfusun yüzde 11’ini oluşturan renkliler ortalama 334 dolar kazanırken, nüfusun yüzde 75’ini oluşturan siyahlar ortalama 305 dolar kazanabiliyorlar.

Yeterli tuvalet-hijyen sorunu: Diğer yandan, Güney Afrika’da yetersiz altyapılar içinde, özellikle townshipsler de yaşayan siyahlar yeterli hijyen ve güvenlik sağlayabilen tuvaletlerden yoksun yaşamlarını sürdürmekteler. Güney Afrika’da 2002’de hanelerin yüzde 61.7’si yeterli tuvaletlere sahipken, ‘2017’de bu oranın 82.2’ye yükseldiği kaydedilmekte. 2017 istatistiklerine göre hiç tuvaleti olmayan hane sayısının ise, 2002-2017 arasında, yüzde 12.6’dan yüzde 3.1’e gerilediği belirtilmekte.

Yeterli hijyen ve güvenlik sağlayan tuvaletlerin varlığının insan onurunun korunması ile yakın ilişkisi özellikle, ortak kullanılan tuvaletlerin durumu, kadınlar ve çocuklar için özel bir önem göstermekte. 2017 rakamlarına göre, hanelerin yaklaşık dörtte biri, yetersiz aydınlatmadan, beşte birden fazlası ise yetersiz hijyenden yakınmakta. Ortak kullanılan tuvaletlerin hijyen yetersizliği hastalık yayılmasına neden olurken, bu tuvaletlerin güvenli olması, tecavüzlerin çok yaşandığı bu ülkede, kadınların güvenliği için ayrıca önem taşımakta. Ayrıca, hijyen sağlamada, öncelikle yeterli su temini gerekli olduğu halde hanelerin beşte bire yakını tuvaletlerde elleri yıkamak için su olmadığından yakınmakta.

YETERSİZ BÜYÜME VE İŞSİZLİK

Afrika’nın sanayisi en fazla gelişmiş olan ülkesi Güney Afrika’da son on yıllık veriler, yavaşlayan, daralan ekonomi ve daha hızlı artan nüfus artışlarına bağlı olarak GDP’de yani gayri safi yurtiçi hasılada düşme olduğunu, işsizliğin de ciddi sosyal sorun boyutlarına ulaştığını net bir biçimde ortaya koyuyor.

Güney Afrika ekonomisi 2018’in son çeyreğinde 1,4 büyüyerek, 0.8 olan yıllık büyümeye katkıda bulunmuş oldu. 2018’e ilişkin GDP rakamları genel olarak bir göreceli bir düzelmeye işaret ediyor; ama bir daralma ve durgunluk da gözlenmekte. Birinci çeyrekte 2,7 daralma, ikincide 0.5 daralma kaydedildi. Durgunluğu karşın, üçüncüde 2.6 ve dördüncüde, 1.4’lük büyüme oranları yıl sonu itibariyle olumlu görünüm kaydetti. Böylece yıllık büyüme yüzde 0.8 oldu. Bu oran 2017’deki 1,7’den düşük olmakla birlikte 2016’daki 0.4’ün üzerinde.

Ulusal istatistik bürosunun rakamlarına göre; Güney Afrika işsizlik oranı, 2018’in son çeyreğinde, 27.1 olurken, 2019’un ilk çeyreğinde, 27.6’ya yükselmiş durumda. Buna göre; 16.3 milyon istihdama karşılık, 6.2 milyon işsizlik yaşanıyor. 25-34 yaş aralığı için işsizlik, yüzde 34.2. 15 -24 yaş aralığında istihdamda veya eğitimde olmayan geçlerin oranı, 2018’in ilk çeyreğinde yüzde 32,4, 2019’un ilk çeyreğinde yüzde 33,2‘ye yükselmiş durumda. Uzmanlara göre; işsizliğin yüzde 10’lara düşebilmesi için yaklaşık 20 yıl süreyle düzenli olarak yıllık, yüzde 5-6 büyüme sağlanması gerekiyor.

SEÇİMLER - YOLSUZLUKLAR - ÇATIŞMALAR

Siyahların iktidarı döneminin ikinci seçimleri 1999’da ANC’nin yüzde 65,7’lik zaferi ile sonuçlandı. Mandela tekrar aday olmadığı için, yardımcısı Thabo Mbeki Başkanlığa seçildi. Mbeki, ANC yöneticisi olan Jacob Zuma’yı yardımcısı olarak atadı. 2004’te yapılan üçüncü genel seçimlerde de, ANC yüzde 67.7 gibi yüksek bir oranla başarı sağladı ve Mbeki ikinci dönem başkanlığa seçildi.

Ancak, Haziran 2005’te, Başkan Mbeki, yolsuzluk iddiaları ardından yardımcısı Jacob Zuma‘yı görevden uzaklaştırdı ve aralarında çatışma başladı, Kasım 2005’te, Jacob Zuma hakkında, iki Fransız silah şirketinden silah alımında yolsuzluk iddiaları nedeni ile soruşturma başlatıldı. Aralık 2005’te bir kadına tecavüz suçlaması da eklenince Zuma ANC’deki görevlerinden ayrılma durumunda kaldı.

Başkan Mbeki ile Zuma arasında başlayan çatışmalar, Eylül, 2008’de Başkan Thabo Mbeki’nin, görev süresi bitimine dokuz ay kala istifa ederek ayrılmasıyla sonuçlandı. Ancak, Zuma’nın ANC içindeki etkisi güçlüydü ve Başkan Mbeki, yetkilerini, Jacob Zuma’nın kendisinden sonra başkan olmasını önleme amacıyla kötüye kullandığı suçlamasıyla karşılaştı. Sol ANC grupları, gençlik kolu, sendikalar ve komünistler, Mbeki’nin tamamen pazar ekonomisine yönelmesine karşıydılar ve Zuma’ya yöneltilen iddiaların Mbeki’nin komplosu olarak değerlendirerek düşürülmesi için ciddi çaba gösterdiler. Sonunda ANC’nin çağrısıyla Mbeki başkanlıktan çekilmek zorunda kaldı.

Bu arada, Ulusal Savcılık da Nisan 2009’da Jacob Zuma hakkındaki yolsuzluk iddialarını politik amaçlı olduğu gerekçesiyle düşürdü. Ve Nisan 2009’da yapılan dördüncü genel seçimlerde ANC’nin yüzde 65.9’luk bir oranla çoğunluğu elde etmesi ardından Zuma Başkan seçildi. Zuma dönemi, 2005’teki silah alımında yolsuzluk, ülkenin en varlıklı yatırımcı ailesi Hint asıllı Gupta Grubu ile çıkar ilişkileri, özel konutunun restorasyonunu kamu fonlarından sağlaması gibi Güney Afrika’nın en fazla yolsuzluk iddialarının gündeme geldiği dönem oldu. (Örneğin, Zuma 246 Milyon Rand’ı -yaklaşık 16.8 milyon ABD dolarını- 2016 yılında geri ödemek zorunda kaldı)

Diğer yandan, Eylül 2011’de ANC Gençlik Kolu Başkanı Julius Malema, beyazlara yönelik topraklara tazminatsız, zorla el koyma ve benzeri radikal demeçleri ve ‘’Boerleri vurun’’ adlı ırkçı şarkıyı sık sık söyleme nedenleriyle, mahkemede nefret söylemi nedeniyle cezalandırıldı. Kasım 2011’de de, ırkçı söylemleri ve başta Başkan Zuma olmak üzere parti yönetimini ağır biçimde sürekli eleştirmesi nedeniyle, önce üyeliği beş yıl süreyle askıya alındı, ardından 2012 itibariyle, parti üyeliği ve görevleri sonlandırıldı. Ekim 2013’te, ANC’den tamamen kopan Julius Malema, Ekonomik Özgürlük Savaşçıları (EFF) adıyla ayrı bir parti kurdu.

Mayıs 2014’te yapılan beşinci seçimlerde, ANC, yüzde 62.15 ile birinci olurken; Demokratik Birlik, 22.23 yüzdeyle ikinci, Julius Malema’nın partisi ilk girdiği seçimlerde EFF, yüzde 6.35 ile üçüncü oldu. Başkanlığı sürdüren Zuma, yardımcısı olarak, Cyril Ramaposa’yı atadı. Başkanlık yetkilerini kullanarak hakkındaki soruşturmaları çeşitli yollarla ertelemeyi başaran Zuma, Eylül 2018’de ANC’de yükselen tepkiler ve istifa çağrısı sonrası başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Zuma’nın mahkeme önüne çıkarılması günümüze kadar uzadı ve Mayıs 2019’da yargılama süreci başlayabildi.

Mayıs 2019 seçim kampanyasında ekonomi, yoksulluk ve yolsuzluk öne çıkan konular oldu.

Seçimlerde, ekonomi alanında yaşanan sorunlar, yoksulluk ve yolsuzluk belirleyici unsurlar olarak gündeme geldi.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 15 Şubat 2018 tarihinden bu yana devlet başkanlığı görevini yürüten Cyril Ramaposha, hem siyahların desteğini yüzde 60’ın üzerine çıkarma, hem de siyahların yoksunluğunu giderme, ekonomik alanda gelişimini sağlama söylemleri ile öne çıktı.

Öncelikle ülkedeki yaygın yolsuzlukla mücadele ve siyahların ekonomik koşullarını düzeltmeyi kampanyada öne çıkaran Ramaposa bu amaçla çeşitli komisyonlar oluşturdu. Öncelikle, Zuma’nın Gupta ailesi ile çıkar ilişkilerinin ele alınması beklenmekte.

ANC’nin öne çıkan rakipleri Demokratik Birlik ve sol radikal söylemlerle öne çıkan Ekonomik Özgürlük Savaşçıları oldu. Özellikle EFF, madenlerin kamulaştırılmasını, beyazların elindeki arazilere tazminatsız el konulması gibi radikal politikaları savunuyor. Zuma’nın yolsuzluklarını sert söylemlerle gündemde tutarak, yargı önüne çıkmasını sağlayan en etkili politik grup oldu.

Seçim kampanyasında, EFF Lideri Julius Malema, Ramaphosa’yı beyaz iş çevrelerinin ve yabancıların çıkarlarının temsilcisi olmakla, bunun için para almakla suçladı. Ve seçimler sonrası parlamentoda yapılan, seçim sonuçlarının tartışıldığı toplantıda Ramaphosa’ya, önceki başkan Zuma’yı hatırlatarak, kendisinin ülkenin varlıklı kapitalist çevrelerinin temsilcisi olursa, dönemin sonunu göremeden Başkanlığı terk etmek zorunda kalabileceği konusunda uyardı.

Malema’nın eleştirilerini yanıtlayan Ramaphosa, halk kitleleri ile teması kesmeden, tüm iş çevreleri, sivil toplum kuruluşlarıyla, herkesle temas içinde olacağını; işsizlikten, yoksulluktan ve eşitsizlikten mağdur olan kitlelere öncelik vereceğini ifade etmekte.

Parlamentoda ikinci parti olan Demokratik Birlik, Apartheid döneminde beyaz liberaller tarafından kurulmuştu. Halen ağırlıklı olarak beyazların partisi olarak bilinse de, zamanla siyah üyeleri bünyesine alarak göreceli olarak büyüme ile, halen liderliği sürdüren siyah Mmusi Maimane, partinin başına gelse de halen ANC’ye rakip olmaktan çok uzak.

Yaygın yolsuzluk, siyahlara verilen sözlerin tutulamaması ve parti içi bölünmeler sonucu, ANC 1994’ten günümüze yapılan seçimler arasında Mayıs 2019’da yapılan son seçimde, yüzde 57.5 alarak tarihinde ilk kez yüzde 60’ın altına düştü. Demokratik Birlik yüzde 20.8’le ikinci olurken, Ekonomik Özgürlük Savaşçıları yüzde 10.8’le üçüncü oldu.

BAŞKAN CYRİL RAMAPHOSA’NIN POLİTİK GEÇMİŞİ

1952 Soweto doğumlu olan Ramaphosa, 1974 ve 1976‘da ırkçılık karşıtı eylemleri nedeniyle kısa bir süre cezaevine girdi. 1980’lerde Ulusal Maden İşçileri Birliği’nin kurucusu ve siyah madencilerin haklarını savunan başarılı sendikacı olarak büyük prestij kazandı. 1991’de ANC Genel Sekreteri seçildi ve beyazlarla yürütülen uzlaşma müzakerelerinde, Mandela’nın güvendiği baş görüşmeci olarak önemli bir sorumluluk yüklendi.

1994 seçimleriyle parlamentoya girdi ve anayasal kurucu meclis başkanlığını üstlenerek yeni anayasanın yapımında önemli bir misyon yerine getirdi. Politikayla ilgisi sendikacılık döneminden beri süren bir kişi olarak, Mandela’nın yardımcısı olmayı bekledi. Mandela’nın Mbeki’yi tercih etmesi üzerine, yaşadığı düş kırıklığıyla hükümette görev kabul etmedi. Sadece ANC Yürütme Kurulu’nda yer alarak, partiyle ilişkisini sürdürdü.

1997’de parlamentodan istifa ederek, özel sektörde önemli üst düzey görevler üstlendi, bu kez siyah kapitalizminin temsilcisi olarak isim yaptı. Ağustos 2012’de 34 madencinin polis tarafından öldürüldüğü Marikana’da, Lonmin Madencilik yönetimindeyken madencilere karşı hükümetin müdahalesini istediğinin ortaya çıkması siyahların ciddi tepkilerine neden oldu.

2012’de ANC Başkan Yardımcısı olan Ramaphosa, 2014’te Zuma’nın başkanlığı kazandığında onun yardımcısı oldu. Şubat 2018’de Zuma’nın istifasıyla vekaleten başkanlığı üstlendi.

* Avukat