2019 Yargı Reformu Stratejisi üzerine

Yargının güvenilirliği sektörel bir sorun olmayıp temel insan hak ve özgürlükleri üzerinden temellendirilmesi insan haklarına dayalı hukukun olmazsa olmaz kuralı olarak kabul edilmelidir. Tekrarın tekrarını yaşamaktan bıkmayan bir ülke olarak “yargı reformu” adı altında bir şeyleri yeniden reformmuş gibi sunmamak gerekiyor.

Google Haberlere Abone ol

Fikret İlkiz*

2019 yılı “Yargıda Reform Strateji Planı” Cumhurbaşkanı tarafından 30 Mayıs 2019 tarihinde açıklandı.

Yargı Reformu Stratejisinin yenilenmesi ile ilgili olarak 29 Kasım 2018’de Adalet Bakanı Abdülhamit Gül “Yeni Yargı Reformu Stratejisi” vizyonunu "Güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi" olarak açıklamıştı.

2019 yılı Yargı Reformu Stratejisi giriş bölümünde yer alan açıklamaları dikkatlice gözden geçirmekte yarar vardır.

Öncelikle bu belgenin nasıl anlaşılması gerektiği giriş bölümünde şöyle açıklanıyor: "(2) Kaydedilen önemli gelişmelere rağmen sistemin rasyonel çalışmasına odaklı reform ihtiyacı aktüalitesini korumaktadır. Yeni Strateji Belgesi, bu ihtiyaç temelinde güncellenerek hazırlanmıştır. Belge, önceki çalışmaları tamamlayan, takip etmesi umulan çalışmalara ise zemin hazırlayan bir adım olarak anlaşılmalıdır."

O halde yeni strateji belgesi ihtiyaçlara göre güncellenmiştir. Ve “önceki çalışmaları tamamlayan” ve “umulan çalışmalara zemin hazırlayan” bir belgedir.

Yargı sisteminin sorunlarla dolu olduğunu, hukuk devletinin rafa kaldırıldığını, hukukun ve adaletin olmadığını söyleyebilirsiniz ve böyle düşünebilirsiniz. Ama bu belge aksini düşünmektedir ve dolayısıyla “önceki çalışmalar” tamamlanacaktır. Bu çalışmalar kuşkusuz geçmiş dönemlerde yargıda sorun yaratan sorunları çözmeyi amaçlamaktadır. Lakin sorun yaratan yargı sistemi içinde kalmak suretiyle sistemin kendisinin ürettiği sorunların ne kadar çözülebileceği çok tartışmalıdır. Çünkü sorun sadece yasamanın veya yürütmenin değildir. bizatihi sorunlu olan yargının kendisidir ve sorunları yaratılmasında çok önemli bir payı olduğu inkâr edilemez.

Belgede yazılı olduğu gibi; “(3) Şimdiye kadar yürütülen çalışmalarla; hukuk devletinin güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesi, etkin ve hızlı işleyen bir adalet sisteminin oluşturulması amaçlanmıştır. Bu belge de aynı amaç çerçevesinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçların gözetilmesi suretiyle hazırlanmıştır.”

Ayrıca bu belge “Zaman içinde kısmi ya da kapsamlı reform çalışmaları yapılmıştır. Yargı Reformu Stratejisi’nin ilk kez hazırlandığı 2009 yılından itibaren ise plana dayalı reform dönemine geçilmiştir. Bu dönemin ikinci reform belgesi 2015 yılında hazırlanmıştır” demek suretiyle geçmişte olup bitenleri de dikkate aldıklarını söylemektedir.

Ve sonuç olarak belgede öne çıkan ana başlıkların; “6. Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunup geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi, sistemin şeffaflığının artırılması, yargısal süreçlerin basitleştirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, savunma hakkının güçlendirilmesi ve makul sürede yargılanma hakkının daha etkin korunması” olarak sıralanması mümkündür”

Geçmişin tekrarı olan bu belge, geçmişten ders çıkarmak yerine sadece “devam” denilen bir yargı sisteminin yol haritasıdır.

Adalet Hizmetleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu ile ayrıca Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) hazırlanmıştı. TBMM Genel Kurulu'nun 28.6.2006 tarihli 121'inci birleşiminde onaylanmış ve 877 no'lu bu karar Resmî Gazete'nin 01.07.2006 tarihli nüshasında 26125 mükerrer sayısında yayımlanmıştır.

Yargı reformu belgesine 28 Haziran 2006 tarihli 9. Kalkınma Planı ile karşılaştırarak bakacak olursak "Kalkınma Planının “7.5.5. Adalet Sisteminin İyileştirilmesi" başlıklı bölümünde; “Yargılamanın işleyişinde ve temel unsurlarında hizmet kalitesini artırıcı çabalar sürdürülecek; hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti gerekleri çerçevesinde, yargılama sürecinin hızlı, adil, güvenli ve isabetli şekilde işlemesini sağlayacak hukuksal ve kurumsal düzenlemeler yapılacaktır.” denilmiştir.

Şimdiki belgede hedeflenen ideal yargılama sürelerinin belirlenmesi ile reform çalışmalarının süreceği yazılı. Sorunları bini aşmış, bir vursan bin ahh işittiğiniz bir yargı sisteminde “her bir dava” ve “dava türü” için bir “ideal yargılama süresi” tespit edilerek güvenilir bir yargı / erişilebilir adalet vaadi on üç yıl öncede söylenmişti.

Kalkınma Planında yargıda alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini geliştireceği, uyuşmazlıkların, arabulucuya başvurarak çözebileceklerini yıllar önce ifade edildi, 2006 yılında Dokuzuncu Kalkınma Planına göre “721. Adli süreç, hizmetlerin elektronik ortama taşınması ve adli kurumlar ile diğer kamu kurumları arasında bilgi paylaşımı yoluyla hızlandırılarak adalet hizmetlerinden etkin bir şekilde yararlanılması sağlanacaktır.” yazılıydı ve e-adalet hizmetlerinin etkinliğinin artırılacağı zaten vardı, tekrarlanıyor.

2007-2013 dönemlerini kapsayan 9. Kalkınma Planı, Türkiye’nin ve yargının yedi yıllık kalkınma stratejisinin belirlendiği bir plandı. Adalet Bakanlığı Strateji taslağına göre “Adalet Sisteminin İyileştirilmesi” başlığı altında Türk adalet sisteminde çağdaş bir yargı sisteminin kurulması için somut adımlar belirlenmişti.

Birinci Stratejik Plan olarak 2010-2014 yılları arasındaki dönem 2010 yılında duyuruldu. Sonra 2015-2019 yıllarını kapsayan İkinci Stratejik Plan dönemi başladı.

Stratejik Plan’da misyon ve vizyon açıklandı.

Misyon”, “Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile insan haklarını esas alarak, adalet hizmetlerinin adil, hızlı ve etkili bir şekilde sunulmasını sağlayacak politikaları geliştirmek ve uygulamaktır.

Vizyon” ise “Hak ve özgürlükleri koruyan, adil, güven veren, erişilebilir ve etkin bir adalet sistemi”dir.

Vizyon bölümünde ise; “Temel Değerler” başlığı altındaki ilk söz “Yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığına saygı” olarak gösterilmiştir. (1)

2015-2019 Stratejik Planı ile 10. Kalkınma Planı arasındaki ilişki belirlenirken ifade edilen hedefler arasında;

1. Evrensel hukuk normları ve hukuk devleti gerekleri doğrultusunda; iyi işleyen etkili bir adalet sisteminin oluşturulması,

2. Yargıya ulaşılabilirliği kolaylaştırmak amacıyla; savunma hakkı ve adli yardımın güçlendirilmesi

3. Yargı mensuplarının etik ve davranış kurallarının uluslararası ölçütlere göre belirlenmesi

4. Temel hak ve özgürlüklerin evrensel ölçütler ve uygulamalar ışığında geliştirilmesi

sayılmıştır. (2)

Bütün bu belgelerle bir karşılaştırma yapılırsa; birbirinin aynı olduğu görülecektir.

En önemli belgelerden birisi de Adalet Bakanlığı tarafından 2009 yılında yayınlanmış olan 51 sayfalık “Yargı Reformu Stratejisi” kitabıdır. Ne tuhaftır ki, 17 Nisan 2015’de Başbakan’ın “yargı reformu” olarak tanıttığı birçok şey ve bazıları bire bir aynı olarak 2009 “Yargı Reformu Stratejisi” adlı kitapta yazılıdır. Benzer birçok başlık 2019 yılında Cumhurbaşkanı tarafından yeniden açıklanmış oldu.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; yargıda reform çalışmaları ve bunun için belirlenecek olan stratejik planın “sektörel nitelikte” temel bir politika belgesi olarak kabul edilmemelidir.

Yargının güvenilirliği sektörel bir sorun olmayıp temel insan hak ve özgürlükleri üzerinden temellendirilmesi insan haklarına dayalı hukukun olmazsa olmaz kuralı olarak kabul edilmelidir. Tekrarın tekrarını yaşamaktan bıkmayan bir ülke olarak “yargı reformu” adı altında bir şeyleri yeniden reformmuş gibi sunmamak gerekiyor.

Yargı reformu adı altındaki strateji raporları gibi belgeler yargının sorunlarına adaletli, akılcı ve bilimsel çözüm bulmak yerine çözümü güç yeni sorunlar önererek çizilmiş yol haritaları tekrarlarının tekrarından ibarettir.

(1) Adalet Bakanlığı Stratejik Planı 2015-1019. Sayfa 60-61

(2) Adalet Bakanlığı Strateji Planı 2015-2019. Stratejik Plan Kalkınma Planı İlişkisi Sayfa 160-161