Yıldırım ve İmamoğlu'nun oy potansiyelleri nasıl?

Binali Yıldırım’ın maksimum oy sayısını hesaplarken mart ayında elde ettiği 4 milyon 150 bin oyun üzerine SAADET ve diğer partilere oy veren Evetçiler ile oy kullanmaya gitmemiş Evetçiler ekleniyor. Buna göre Binali Yıldırım 4 milyon 511 bin oy potansiyeline ulaşıyor. En iyimser senaryoda İmamoğlu SAADET ve Vatan Partisi seçmenleri haricinde kalan tüm Hayırcı gruplardan oy alıyor...

Google Haberlere Abone ol

Nezih Onur Kuru*

23 Haziran’da tekrarlanacak İBB seçiminde 31 Mart’ta sandığa gitmeyen seçmenlerin sonucu belirlemesi bekleniyor. Bu seçmenlerin tercihlerini anlamak için 31 Mart sonuçlarını 2017 referandumu ile kıyaslamak mümkün. Yazının ilk bölümünde neden referandumu tercih ettiğimi iki başlıkta açıklıyorum: Siyasi nedenler ve ekonomideki kötüye gidiş. Yazının ikinci kısmında referandum ve 31 Mart seçimleri arasındaki oy geçişlerini inceleyip, adayların potansiyel oy sayılarını ve ekonominin etkisini tartışacağım.

SİYASİ NEDENLER

Birincisi, 23 Haziran öncesinde İmamoğlu Saadet ve Vatan Partisi haricinde muhalefet oylarını referanduma benzer şekilde konsolide etmiş gözüküyor. Dolayısıyla muhalefetin tek adayda bütünleşmesi 23 Haziran seçimini muhalefetin üç adayla ayrı ayrı temsil edildiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ayırıyor.

İkincisi, İmamoğlu muhalif Cumhurbaşkanı adaylarının aksine iktidarı hedef almak yerine çözüm odaklı ve kapsayıcı söylemlerle pozitif kampanya yürütüyor. Seçmene umut vaat eden İmamoğlu, ideoloji veya kimlik fark etmeksizin değişim isteyen tüm vatandaşların oylarına talip. Şeffaflık ve katılımcı demokrasi vurgusuyla iktidarı dolaylı olarak eleştiren İmamoğlu, antipati uyandırmadan partilerine sıkı bağlı olmayan AK Partili ve MHP’lilerden destek arıyor. Referandumdaki “Hayır” kampanyası da benzer bir stratejiyle büyükşehirlerde “Hayır”ın üstünlüğüyle sonuçlanmıştı.

Ayrıca Kemal Can'ın da belirttiği gibi, Yıldırım Ankara’nın İstanbul üzerinde söz sahibi olacağı "uyumlu" bir yerel yönetim modelini temsil ediyor. Buna karşın İmamoğlu merkezi hükümetten daha bağımsız bir vizyon çiziyor (1) . Dolayısıyla 23 Haziran merkezi yönetim-yerel yönetim ve vatandaşlar arsasındaki, ilişki biçiminin onaylandığı bir referandum niteliği taşıyor.

Üçüncüsü, YSK kararı 23 Haziran’ı kurumların sorgulandığı bir referandum havasına sokuyor. Türkiye Etki Araştırmaları Merkezi (TEAM) araştırmasına göre YSK kararları öncesinde İBB seçimlerinde hile olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 35’te kalıyordu. Binali Yıldırım’a oy verenlerin üçte biri de hile olmadığı kanaatindeydi. Seçimlerin tekrarlanmasını istemeyenlerin oranı yüzde 70’i buluyordu. Bu nedenle verilen mazbatanın geri alınması İmamoğlu’nu çekirdek AK Parti ve MHP’liler haricinde kalan seçmenlerin nezdinde mağdur olarak göstermesi muhtemel.

Konsensus’a göre İmamoğlu’nu mağdur görenlerin oranı yüzde 60 (2) .

Sonuç olarak, tartışmalı YSK kararının İmamoğlu’nu mağdur göstermesi önceki seçimlerde AK Parti veya MHP’ye oy verip, Erdoğan’ı desteklemesine rağmen ekonomik olumsuzluklar ve siyasi tartışmalar nedeniyle partisinden uzaklaşan seçmenlerin geri dönmesini zorlaştıran bir faktör. Diğer bir ifadeyle rüzgar referandumda ve 31 Mart’ta olduğu gibi bir kez daha muhalefetten yana.

EKONOMİK KÖTÜLEŞME VE ADAYLARIN POTANSİYEL OYLARI

İlk bakışta adayların yarıştığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri mukayeseli analiz için doğru tercih olarak gözükse de, ekonomik açıdan 2019 ve Haziran 2018 şartları neredeyse siyah ve beyaz gibi zıt. Döviz krizinin sonucunda Türkiye ekonomisi yerel seçimden önceki son çeyrekte yüzde 3 küçüldü. Bu sayı 2018 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 5.2’ydi. Buna bağlı olarak, son bir yılda kişi başına düşen yıllık gelir 914 dolar düşüşle 10 bin 546 dolardan 9 bin 632 dolara geriledi. Döviz krizi ile birlikte maliyetler artınca, enflasyon hazirandaki yüzde 15 seviyesinden yüzde 25’lere sıçradıktan sonra şubattan bu yana yüzde 20 seviyesinde sabit kaldı (3).

Haziran 2018’de işsizlik yüzde 10.9, genç işsizliği de yüzde 19.3 seviyesindeydi. Bu sayılar Mart 2019’da yüzde 13.6 ve yüzde 24.5’a ulaştı. Seçim sonrasında da ekonomik göstergeler daha iyiye gitmedi. İşsizlik yüzde 14.7’ye, genç işsizliği yüzde 26.1’e tırmandı. Enflasyon yaklaşık yüzde 20 olarak gerçekleşti.

Özetle 31 Mart seçimlerinden bu yana Türkiye’nin içinde bulunduğu “slumpflasyon” şartlarında (yüksek enflasyon ve ekonomik daralmanın birlikte yaşanması) toparlanma gözükmüyor. Nitekim seçmenin ekonomik algılarını yansıtan tüketici güven endeksi de 2009’dan bu yana en düşük seviyede (55.3). Haziran 2018’de 70 olarak ölçülen endeks martta 57.6 seviyesindeydi. Seçim sonrasında gelen rahatlama etkisi ile endeks nisanda 63’ü görmüştü. Fakat YSK ve S-400 tartışmalarının yarattığı belirsizliğin sonucunda tüketici güven endeksi sekiz puanlık sert düşüşle 55’e geriledi.

Sonuç olarak ekonomideki olumsuz gidişata dur denilememesi muhalefeti iktidar karşısında daha avantajlı kılıyor. Bu nedenle Binali Yıldırım’ın genel seçimde Cumhur İttifakı’nın elde ettiği 4 milyon 635 bin oya veya Erdoğan’a yönelik 4 milyon 575 bin desteğe ulaşması pek olası değil. Bunun yerine referandumda Evet oyu kullanan 4 milyon 476 bin seçmenin Binali Yıldırım’ı desteklediği senaryo daha gerçekçi. Evetçi olmayan Cumhur seçmenlerine kıyasla Evetçilerin, 2019’un olumsuz siyasi ve ekonomik şartlarında daha sadık kalacağını söylemek yanlış olmaz. Diğer taraftan gidişattan memnun olmayan ve daha önceden iktidar aleyhine Hayır oyu kullanmış seçmenler “klasik CHP’li” görüntüsünden uzak bir profil çizen İmamoğlu’ya şans tanıyabilirler.

ADAYLARIN POTANSİYELLERİ

Grafik 1: 31 Mart 2019 İBB seçimlerinde Oy Kullanmamış Seçmenlerin Referandum Tercihleri

Sandık verileri üzerinden oluşturulmuş mahalle bazlı ekolojik çıkarıma dayalı tahminlere göre yaklaşık 278 bin Evetçi, 406 bin Hayırcı yerel seçimlerde oy kullanmamış.

Grafik 2: 23 Haziran 2019 İBB tekrar seçimlerinde Binali Yıldırım Maksimum Oy Sayısı Tahmini

Binali Yıldırım’ın maksimum oy sayısını hesaplarken mart ayında elde ettiği 4 milyon 150 bin oyun üzerine SAADET ve diğer partilere oy veren Evetçiler ile oy kullanmaya gitmemiş Evetçiler ekleniyor. Buna göre Binali Yıldırım 4 milyon 511 bin oy potansiyeline ulaşıyor.

Grafik 3: 23 Haziran 2019 İBB tekrar seçimlerinde Ekrem İmamoğlu Maksimum Oy Sayısı Tahmini

En iyimser senaryoda İmamoğlu SAADET ve Vatan Partisi seçmenleri haricinde kalan tüm Hayırcı gruplardan oy alıyor. Hayırcılar içinde genel seçimlerde oy kullanmasına rağmen 31 Mart’ta seçimlere gitmeyen 130 bin CHP’li, 43 bin İYİ Partili, 146 bin HDP’li ve 45 bin MHP’linin İmamoğlu’na oy vereceği kabul ediliyor. Ayrıca referandumda Hayır oyu kullanmasına rağmen 31 Mart’ta Binali Yıldırım’a oy veren 85 bin seçmen ile Saadet ve Vatan Partisi haricinde kalan diğer partilere oy veren 65 bin seçmenin de bu kez İmamoğlu’nu destekleyeceği öngörülüyor.

EKONOMİNİN KATILIMA ETKİSİ

İmamoğlu referandum potansiyeline en çok İstanbul'un yoksul ilçelerinde yaklaşmış. Gelir azaldıkça İmamoğlu'nun "Hayır" potansiyeline ulaşma oranı yükselmiş. Gelir arttıkça başarı azalmış. Ayrıca düzeyi düştükçe ekonomik kötüleşmeyi daha çok hisseden seçmenler sandığa yönelmiş ve seçime gitmeyen seçmen oranı azalmış. Binali Yıldırım için durum tam tersi. Gelir düzeyinin yüksek olduğu ilçelerdeki kayıp daha az.

Grafik 4: 31 Mart yerel seçimlerinde ilçe düzeyinde gelir-CHP (İmamoğlu) Başarısı İlişkisi

Grafik 5: 31 Mart yerel seçimlerinde ilçe düzeyinde gelir-sandığa gitmeme oranında artış ilişkisi

Grafik 6: 31 Mart yerel seçimlerinde ilçe düzeyinde gelir-AK Parti (Yıldırım) Başarısı İlişkisi

Gelir düzeyi yüksek ilçelerde CHP/İmamoğlu başarısının azalmasının üç nedeni var. 1- Ekonominin yoksul ilçelerdeki kadar öfkelendirmemesi; 2- 24 Haziran sonrasında muhalif seçmende oluşan kırgınlık ve 3- İmamoğlu'nun kazanamayacağına dair inanç. Ayrıca bu üç nedenden ötürü gelir düzeyi yüksek CHP’li ilçelerde katılım da düşmüş. AK Parti’nin gelir düzeyi artan ilçelerdeki başarısı da ekonomiden daha az etkilenen seçmenlerin kazanımlarını koruma güdüsüyle açıklanabilir.

Adalar, Avcılar, Bakırköy, Büyükçekmece, Çatalca, Maltepe, Kartal ve Silivri gibi CHP’li ilçe belediyelerinden memnun olmayan muhalif seçmenin bir kısmının da değişim isteğiyle AK Parti ve diğer partilerin il ve ilçe adaylarına yöneldiği, diğer bir kısmının da sandığa gitmediği söylenebilir. Muhtemelen bu seçmen grubu ekonomiden daha az etkilendiği için iktidara karşı muhalefeti cezalandırmakta beis görmemiş.

23 Haziran’da İmamoğlu seçime katılmayan muhalifleri kazanma umuduyla motive etmekte zorlanmayacak gibi gözüküyor. Yıldırım oyu da Evetçilerin yükselen desteğiyle artacak. Ancak Yıldırım desteğindeki artış ekonomiden ötürü daha düşük seviyede kalabilir.

Grafik 7: Ekonomik Oy Verme Modeline Göre Haziran 2018, Mart 2019, Mayıs 2019 İstanbul Genel Seçim Oy Oranları.

Aylık anketler, ekonomik göstergeler ve siyasi kırılmaların hesaba katıldığı ekonomik oy verme modeline göre Cumhur İttifakı İstanbul’da yüzde 50’den yüzde 45 seviyesine geriliyor (4). Bu sayı mart ayında yüzde 47’ydi. Buna karşın muhalefet blokunun oyu hazirana göre 4.5, marta göre üç puanlık artışla yüzde 51’i aşmış durumda.

Grafik 8: Ekonomik Oy Verme Modeline Göre Referandumda evet oyu veren ancak yerel seçimde oy kullanmayan seçmenlerin olası genel seçim tercihleri

Oy verme modelinin seçmen tercihlerini etkileyen tüm faktörleri kapsayamayacağı elbette unutulmamalı. Ancak süregelen olumsuz gidişat rüzgarı iktidarın aleyhine estiriyor. Modele göre yerel seçimde oy kullanmayan 278 bin Evetçi seçmenden yaklaşık 83 bini kararsız durumda.

Son olarak iktidarın Kürtlerden oy almayı hedeflediği konuşuluyor. Ancak Kürtlerin yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden İstanbul’a göç etmiş seçmenlerin daha yoksul seçmen grubu içinde yoğunlaşması bu hedefi zorlaştırıyor.

Grafik 9: 31 Mart yerel seçimlerinde ilçe düzeyinde Doğu ve Güneydoğulu seçmen sayısı-CHP başarısı oranında artış ilişkisi

Grafik 10: 31 Mart yerel seçimlerinde ilçe düzeyinde Doğu ve Güneydoğulu seçmen sayısı-AK Parti başarısı oranında artış ilişkisi

Grafik 11: 31 Mart yerel seçimlerinde ilçe düzeyinde Doğu ve Güneydoğulu seçmen sayısı-seçime katılmayan seçmen oranında artış ilişkisi

Doğu ve Güneydoğulu oranı yükseldikçe CHP başarısının arttığı, AK Parti başarısının azaldığı, katılımın ihmal edilebilecek seviyede azaldığı görülüyor. CHP daha Arnavutköy, Sultanbeyli ve Sultangazi gibi yoksul ilçelerde daha yüksek başarı elde ederken, Fatih, Başakşehir ve Bahçelievler gibi maddi durumu daha iyi olan ilçelerde bu oran beklentinin altında kalıyor. Ancak CHP’nin azalan başarısı AK Parti’ye beklentinin üzerinde bir başarı olarak yansımamış. Buna göre ekonomiden daha çok etkilenen Kürtlerin daha çok muhalefete yöneldiği, daha az etkilenenlerin muhalefeti tercih etmese de AK Parti’den uzaklaştığı çıkarımı yapılabilir. İktidarın Kürt sorununa yönelik mevcut ve olası hamlelerinin birkaç haftalık kampanya döneminde büyük kırılma yaratması zor. Ancak kötüleşen ekonominin kararsız Kürtleri muhalefete yaklaştırması daha muhtemel.

(1) https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/05/25/yeniden-referandum-mu-kimlik-sayimi-mi/

(2) https://www.yenicaggazetesi.com.tr/konsensus-arastirmadan-imamoglu-ve-yildirim-icin-magduriyet-anketi-235683h.htm

(3) https://daktilo1984.com/2019/03/30/ekonomi-partizanlik-adaylar-ucgeninde-31-mart-yerel-secimleri/

(4)  Model için detaylı bilgi: https://daktilo1984.com/2019/03/30/ekonomi-partizanlik-adaylar-ucgeninde-31-mart-yerel-secimleri/ 

* Doktora Araştırmacısı, Siyaset Bilimci, Koç Üniversitesi