İklim değişikliği değil sistem kaynaklı ekolojik denge bozulumu!

İklim krizini de içerisine alan ekolojik sorunlar yumağı sürekli daha fazla büyüyerek içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Belki de bu sorunun büyümesinin sebeplerinden birisi de soruna verdiğiniz isimdir. Bu isim sorunun kaynağını farklı yerlerde aramamıza sebep olabilir.

Google Haberlere Abone ol

Mehmet Ali Çelik

İngiliz yayın organı The Guardian iklim değişikliği olarak dünya kamuoyuna yansıyan sorunsala iklim krizi ya da iklim bozulması diyecekmiş bundan sonra. Isınma kavramı yerine de ısıtma denilecekmiş.

Bence bugünkü krizi daha net ve daha bütüncül ifade edebilecek kavramlar var olmasına rağmen yine de The Guardian gazetesi önemli bir karar almış. Çünkü kullandığımız kavramlar olaya bakış açımızı yansıtabilir. Mahatma Ghandi’nin “söylediklerinize dikkat edin; düşüncelerinize dönüşür, düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür… Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…” sözünden hareketle söylem ile düşünce arasında yakın bir ilişki olduğu söylenilebilir. Bu noktadan hareketle soruna çevresel problem, küresel ısınma ya da iklim değişikliği demek aslında söz konusu krizi hafifletmek, sorunun bütüncül boyutunu ıskalamaya neden olabiliyor. Bu bağlamda soruna iklim krizi de demek eksik kalabilir. Sorun özünde sistem kaynaklı ekolojik denge bozulumudur. Söz konusu fenomene bu ismi vermek sorunu midye kabuğu aralığından değil de, daha açılı bir düzlemden anlama kabiliyeti sağlar.

Neden sistem kaynaklı ekolojik denge bozulumudur bu krizin adı;

1) Bozulma sadece atmosfer sisteminde ya da iklimde değil başta toplumsal sistemdedir. Bu bağlamda sistem kaynaklı ekolojik denge bozulumundan kasıt, özünün toplumsal kaynaklı oluşudur. Burada “sistem kaynaklı” kavramına özellikle vurgu yapılmaktadır. Sorunun kaynağı toplumdan ekolojiye yayılan bir kriz akışıdır. Toplumda oluşan bu krizin yaratıcısı bireyin kendisi değil bireye iktidar tarafından dayatılan tahakküm, hiyerarşi ve tüketimci anlayıştır. Dolayısıyla "ekolojiyi koruyalım!" gibi sorunun müsebbibini tüm insanlık olarak gösteren nasihatler yanıltıcıdır. Sorunu her adlandırdığımızda sistem kaynaklı vurgusunu yapmak daha adrese teslim bir söylemdir.

2) Sistem kaynaklı kriz diye başlayan her cümlede atıf mevcut sisteme ve onun yaratmaya çalıştığı hem ontolojik hem epistemolojik hem de etik olarak doğadan kopmuş modern bireyedir. Bu modern bireyden kasıt; beton bataklığına batmış, yaşamı boyunca toprağa bir tohum ekmemiş, herkes gibi düşünen, herkes gibi beslenen ve herkes gibi yaşayan, yaratıcılıktan ve üretimden yoksun prototip anlayışıdır.

3) İklim değişikliği ve toplu canlı yok oluşları yeryüzünün 4.7 milyar yıl olarak bilinen tarihi boyunca sürekli yaşanmıştır. Bir başka ifade ile bu meseleye iklim değişikliği ya da toplu canlı yok oluşu demek döngüsel bir duruma işaret edebilir. Halbuki durum bir döngü değil aksine döngünün sistem eliyle neşterlenmesidir. Eskiden iklim değişikliği ve bunun sonucunda yaşanan toplu yok oluşların akabinde canlı patlaması yaşanmış. Bugünkü ekolojik denge bozulumu sonucunda yok edilen canlıların üzerine kalın betonlar çekiliyor. Yani sistem kaynaklı ekolojik denge bozulumu geri dönülemez bir yok oluşun adıdır.

Sorunun adına sistem kaynaklı ekolojik denge bozulumu denilince neler olabilir?

1) Dünya iklim gününde kutuplarda yaşayan hayvanları evlat edinmek gibi sorunun çözümünden uzak anlayış yerine, ekolojik krizden çıkış için nasıl yaşamalı, nasıl düşünmeli ve neler yapılmalı sorusuna daha yerinde cevaplar bulunabilir.

2) Tek bir havayolu şirketinin bile tüm Afrika kıtası kadar sera gazı üretebildiği gerçeğinden hareket edilerek, ekolojik kriz ile sürekli büyümeyi şiar edinen devasa şirketler arasında bir bağ olabileceği gerçeği idrak edilebilir.

3) İnsanın bizatihi kendisini sömüren, köleleştiren bu sistemin insan-dışı ortama hiçbir şans tanımayacağı bilinebilir ve buradan hareketle mevcut sistem ile yeşil doğanın bir aradalığının hayal olduğu anlaşılabilir.

Sonuç olarak, iklim krizini de içerisine alan ekolojik sorunlar yumağı sürekli daha fazla büyüyerek içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Belki de bu sorunun büyümesinin sebeplerinden birisi de soruna verdiğiniz isimdir. Bu isim sorunun kaynağını farklı yerlerde aramamıza sebep olabilir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde, Türkiye'de en azından demokrat ve çevreci çizgide yayın yapan medyanın söz konusu sorunsala sistem kaynaklı ekolojik denge bozulumu demesi meseleyi daha doğru koordinatlarda aramamızı sağlayabilir.