İftar soframıza savaş açan din düşmanları kim?

Yeryüzü Sofrası, birlik duygusunu öne çıkararak paylaşımı yaşatmak adına Ramazan’ın asıl mahiyetini gündeme taşımak için kuruluyor. Böyle bir sofra kimi rahatsız eder? Müslümanların iftar açmasına karşı duranlar kendileri de Müslüman olduklarını iddia etmelerine rağmen neye düşmanlar?

Google Haberlere Abone ol

Hadiye Yolcu

Yedi yıldır her Ramazan ayında, tüketim kültürüne bağlanmış şatafatlı mekânlarda verilen lüks iftar menülerine ve israfa karşı yeryüzü sofraları kuruyoruz. Sponsorsuz, bayraksız, flamasız, paylaşımcı, herkesin kendine yer bulabileceği bir sofra, Halil İbrahim sofrası. Sofraya gelen herkesin öncelediği şey iyilik, güzellik ve diğerkâm olabilmektir.  İyiliği, dayanışmayı, güzel olan şeyleri çoğaltmak adına halkımız bu sofraları sahiplendi. Sadece ekmeğimizi değil yüreğimizi, zalimlerin karşısında dayanışmayı, kötülüğe karşı tek yürek atan iyiliği paylaşıyoruz bu sofralarda. Gezi ile beraber Ramazan’ın birinci günü Taksim’de gelenekselleşen Yeryüzü Sofrası, birlik duygusunu öne çıkararak paylaşımı yaşatmak adına Ramazan’ın asıl mahiyetini gündeme taşımak için kuruluyor. Böyle bir sofra kimi rahatsız eder? Müslümanların iftar açmasına karşı duranlar kendileri de Müslüman olduklarını iddia etmelerine rağmen neye düşmanlar?

Sofra kurmaya yasak emri verenlerin oturduğu sofralarla bizim oturduğumuz sofralar hiç benzeşmiyor. Biliyoruz ki en çok korktukları şey paylaşım. Konforlu mekânlarında lüks sofralarda, ayrıcalıklı olmanın keyfini sürenler orucun mahiyetinden uzaktır. Açlığı gündeme almamız gerekirken, zengin iftar menülerinin reklamları lüks mekân duvarlarını süslüyor. Asgari ücret yükseltildi ama yine açlık sınırını geçemedi. Nisan 2019 itibari ile açlık sınırı 2 bin 107 TL, asgari ücret 2 bin 20 TL. Bunu gündeme almak yerine hangi lüks mekânda hangi mühim(!) kişilere iftar daveti vereceğini, iftarda hangi menüleri yarıştıracağını gündeminde tutmak münafıklıktır.

Bu yıl da yine ilk iftarımızı Taksim’de açmak istedik. İstiklal caddesine geldiğimizde polis ablukasıyla karşılaştık. Polis ısrarla gösteri ve eylem yapmak yasaktır, uyarısı yaptı. Gösteri yapmıyoruz, eylem yapmıyoruz, bildiri okumuyoruz, sadece oturup iftarımızı açacağız dediysek de dinlemediler. Her yıl olduğu gibi ekmeğimizi bölüşeceğimiz sofrada iftarımızı açıp oradan ayrılacaktık. Yere sermeye çalıştığımız sofra örtüsünü polisler çekip yırttılar. Her zamanki gibi emir kulu olduklarını, emri yerine getirdiklerini beyan ederek bizi bulunduğumuz yerden itip uzaklaştırmak istediler. Direnince gözaltına alındık. Polis aracında kaç kişi olduğumuzu saydık, sekiz kişiydik ama aramızda tanımadığımız biri daha vardı. Polis aracında tanıştığımız yoldaş Talha, bize müdahale edildiğini görünce dayanamayıp karşı koyuyor ve ilk gözaltına alınan kendisi oluyor. Bizi tanış yapan şey ortak vicdandır. İyiye, doğruya ve güzele olan inançtır. Biz gözaltındayken bize yemek ulaştırma derdinde olan yüreklerde, hatta arkadaşımızın biri vegan diye vegan yemek göndermek isteme inceliğindedir bizi ayakta ve bir arada tutan ortak vicdan. Gözaltına alındığımızı duyar duymaz Özgür Hukukçular Derneği’nden gelip destek olan avukat dostumuzun nezaketindedir o maşeri vicdan.

'Yeryüzü Sofrası'na yapılan polis müdahalesinde İhsan Eliaçık da gözaltına alındı.

Gerek 1 Mayıslarda, gerek Cumartesi Anneleri eyleminde, gerek Yeryüzü Sofrasında Taksim’den vazgeçmemizi istiyorlar çünkü hafızamızı silmek istiyorlar. Vazgeçmeyeceğiz, yılmayacağız! Umudu yükseltmeye devam edeceğiz. İnsanlar gergin, insanlar öfkeli, mutsuz, umutsuz, karamsar... Mahallelerde bile kutuplaşmanın sert ve soğuk yüzüyle karşı karşıya olduğumuz bir dönemde Yeryüzü Sofraları tanış olmanın, yakın olmanın, inanan inanmayan herkese yer açmasıyla herkesin birbirine saygı duymasının, sevginin, paylaşımın, dayanışmanın, güven duymanın sağlanacağı bir ortamı oluşturmaktadır. Böyle bir ortama ancak kaostan ve kutuplaşmadan beslenenler savaş açar.

İyiliği çoğaltmak isteyenlere savaş açanların sizi Allah ile aldatmasına izin vermeyin. İbadette görünmelerine aldanmayın. Biz onları İncirlik’i görmezden gelip Filistin’e döktükleri timsah gözyaşından tanırız, barış isteyenleri hain ilan etmelerinden, hakikati haykıranları ekmeği ile sınamalarından, evladının canının derdinde olan anneleri ayakaltında sürüklemelerinden tanırız. Üstat Ali Şeriati’nin de dediği gibi "Onların orucu yemeğin saatini değiştirmekten ibarettir" Allah iyiliğe savaş açmayı değil, iyiliği emreder. Polisin güya bizi ateistlerin saldırısından korumak için orada olduklarına dair yaptığı açıklamanın gaflet olduğunun altını çiziyorum. Bize yapılan saldırı sonunda üzüntüsünü dile getiren, bize destek veren ateistler var tıpkı Gezi’de namaz kılanların etrafına kalkan oldukları gibi. Saflar inananlar ve inanmayanlar diye değil net bir şekilde iyiler ve kötüler diye ayrılıyor. Safımız iyilik safıdır. Vicdanlı olan, hakkı savunan, ezilenin yanında olanlardır iyi olanlar. İyiliğe savaş açanların kim olduğunu biliyoruz. Emeği çiğneyen, hukuku çiğneyen, adaleti yok sayan, bütün iyi ve güzele savaş açanlara karşı mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Ve diyoruz ki: Umudunuzu diri tutun. Her şey çok güzel olacak!