Ve 'mini'festo zamanı

Bugün eğitim, ulaşım, ısınma, barınma maliyetlerinin karşılanması ile ucuz ve güvenli gıdaya erişim sorunlarıyla boğuşan İstanbullar, İmamoğlu’nun İstanbul’un sebze ve meyve iaşesinin çevre köylerde oluşturulacak organik tarım kooperatiflerinden karşılanması fikrini, Kanal İstanbul Projesi’nden çok daha fazla sevdi.

Google Haberlere Abone ol

Bülent Uğur Bal*

31 Yerel Seçimlerinde CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun son yılların “en uzun” gecesinin ve “uzun haftasının” ardından İBB Başkanı seçilmesi toplumsal muhalefet bloku tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. AKP ve MHP’nin YSK’ya yapmış olduğu itirazın halen neticelenmediği şu sath-ı mailde, Ekrem İmamoğlu’nun nasıl başardığı halen daha tartışılmaya devam ediyor. İmamoğlu’nun CHP’nin geleneksel seçmen tabanını oluşturan ilçelerinin ve toplumsal kesimlerin ötesinde seçmen mobilizasyonu sağlayarak siyasal İslam’ın İstanbul’daki 25 yıllık yerel iktidarını sonlandırması Türkiye siyasetinin önümüzdeki dönemdeki seyri açısından önemli ipuçları taşıyor.

REFERANDUM İLE BAŞLAYAN DİP DALGASI VE KUTUPLAŞTIRMAYI İŞLEVSİZ KILAN POZİTİF SİYASET…

İmamoğlu’nun yüzde 49’a yakın bir oyla seçimi kazanması, uzun bir süredir Türk siyasetine dayatılan iki partili sistem karşısında CHP’nin ana muhalefet partisi olarak oy potansiyelini yüzde 50’lere taşıması iddiasının realize olması açısından büyük önem taşıyor. Bu sonucun ortaya çıkmasında; 16 Nisan Referandumu’ndan bu yana yükselişte olan toplumsal dip dalgasının, İmamoğlu’nun AKP’nin kutuplaştırma siyasetini işlevsiz kılan pozitif siyaset yaklaşımının, Canan Kaftancıoğlu’nun il başkanlığında ortaya çıkan örgütsel dinamizmin yanı sıra özellikle büyük kentlerde etkisini hissettiren ekonomik krizin etkisinin belirleyici olduğu muhakkak. Bununla birlikte, Ekrem İmamoğlu kampanyasının başarısında göz ardı edilmemesi gereken bazı unsurların da altı çizilmesi gerekiyor.

YURTTAŞLARIN YAŞAMINA DOKUNAN PROJELER

Uzun bir süredir cilalı mega projelerin, kentsel dönüşümlerin etkisiyle yaşam gayesi es geçilen İstanbullular, Ekrem İmamoğlu’nun insan merkezli vaat ve önerileri ile kısa sürede kendilerini özdeşleştirdiler. Bugün; eğitim, ulaşım, ısınma, barınma maliyetlerinin karşılanması ile ucuz ve güvenli gıdaya erişim sorunlarıyla boğuşan İstanbullar, İmamoğlu’nun İstanbul’un sebze ve meyve iaşesinin çevre köylerde oluşturulacak organik tarım kooperatiflerinden karşılanması fikrini, Kanal İstanbul Projesi’nden çok daha fazla sevdi. Öğrencilere ulaşım indirimi, şehre nefes aldıracak yaşam vadileri gibi projeler İstanbulluların yaşam kalitesini artıracak unsurlar olarak ön plana çıktı. Çin’de dahi artık fazla rağbet görmeyen mega projelerin yerine sürdürülebilirliği esas alan insan merkezli projelerin ön plana çıkması Türk reel siyasetindeki geleneksel ayrımların ötesine geçen bir “kent koalisyonunun” oluşmasının önünü açtı. “İstanbul kazandı” sloganında ifadesini bulan bu yeni koalisyon, insanların yaşam gayesine hitap eden “mini”festolara ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu gösterdi.

'KENTLİ' BİR HAKİKAT KOALİSYONU…

2001 krizinin ardından hayata geçirilen Kemal Derviş neo-liberal programıyla birlikte Türkiye toplumundaki kentleşme oranı hızlı bir biçimde yüzde 40’lardan yüzde 70’lere yükseldi. Tarımsal desteklerin kaldırılması, Anadolu’daki KİT’lerin kapatılması, İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerde inşaat rantının desteklenmesi gibi politikalar büyükşehirlere göçü inanılmaz ölçüde artırdı. Bu hızlı dönüşüm süreci, AKP’nin siyasal yükselişinin önemli dayanak noktalarından birisi oldu. Bu hızla dönüşüm süreciyle birlikte ağırlıklı olarak İstanbul’a göç eden yurttaşlar, artık reaksiyoner ve duygusal saiklerin ötesinde birer kentli olarak yaşam kalitesini artıracak rasyonel seçmen tercihlerinde bulunmak istiyorlar. İmamoğlu’nun CHP’nin geleneksel tabanının ötesine geçerek bu yurttaşlarımızı mobilize ederek İstanbul Koalisyonu’nun bir parçası haline getirmesi, onlarla yaşam kalitesini artırmaya yönelik vaatler üzerinden bir “hakikat bağı” kurması CHP’nin İBB’yi kazanmasında başarının anahtarı oldu. Kuruluşu itibarıyla kentli bir ideoloji olan sosyal demokrasinin buradan ilerleyerek etnik ve dinsel farklılıklarının ötesine geçen bir kapsama siyasetiyle bu yeni kentli koalisyon ile hakikat bağını daha da güçlendirerek ilerlemesi lazım. 31 Mart seçimlerinin CHP açısından en önemli bakiyesinin bu olduğu oldukça aşikar.

*Siyaset Bilimi/Editör