AKP kan kaybederken MHP güçleniyor mu?

AKP iktidarda kalabilecek mi, 20'nci kuruluş yıl dönümünü görebilecek mi, bu sorunun yanıtı belirsiz. 50 yıl önce çimentosu anti-komünizm ve milliyetçilikle karılan MHP ise, her an “devletin bekası AKP’nin bekasından önemlidir” diyerek pozisyonunu değiştirebilir.

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

"Türkiye İttifakı'ndan bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır."

MHP Genel Başkanı Bahçeli, zoraki müttefiki Erdoğan’ın, “Ülkemizin bekasını ilgilendiren meselelerde, siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak, 82 milyon hep birlikte ‘Türkiye İttifakı’ olarak hareket etmeliyiz” sözlerine yanıt verirken kafasında soru işaretlerinin oluştuğunu söylemedi, mevcut soru işaretlerine yenilerinin eklendiğini ima etti.

Cumhur İttifakı’nın mızmız ortağı MHP’nin ittifakı her yönüyle içine sindiremediği sır değil.

Nitekim Bahçeli geçtiğimiz yılın Ekim ayında, yerel seçimlerde ittifak düşünmediklerini “Parti olarak 31 Mart 2019 mahalli idareler seçimlerine yönelik herhangi bir ittifak beklentimiz, ittifak arayışımız, ittifak niyetimiz geldiğimiz bu aşamada artık kalmamıştır” sözleriyle ilan etmişti. Bu sözleri Cumhur İttifakı’nın yolun sonuna geldiği şeklinde yorumlayanlar olsa da, “Cumhur İttifakı duruyor, yerelde ittifak yok.

Her seçim bölgesinde kendi adayımızı açıklayacağız, İstanbul'dan aday çıkaracağız” diyerek Bahçeli amacının pazarlığı kızıştırmak olduğunu ortaya koydu. Bir kaç ay sonra tükürdüğünü yalayacak olsa da, Bahçeli’nin ittifakı bir seçim işbirliğinden daha fazlası, bir tür kader birliği olarak kavradığını göstermesi bakımından bu sözleri önemliydi.

Her seçim bölgesinde kendi adayımızı açıklayacağız, İstanbul'dan aday çıkaracağız” diyerek Bahçeli amacının pazarlığı kızıştırmak olduğunu ortaya koydu. Birkaç ay sonra tükürdüğünü yalayacak olsa da, Bahçeli’nin ittifakı bir seçim işbirliğinden daha fazlası, bir tür kader birliği olarak kavradığını göstermesi bakımından bu sözleri önemliydi.

İttifak beklentimiz kalmamıştır açıklamasından sadece bir ay sonra Bahçeli, “İstanbul'un yanı sıra Ankara ve İzmir'de de aday göstermeyeceğiz” diyerek herkese bir kez daha, yavaş dön ümmet yetişemiyor dedirtti. AKP de buna karşılık Adana ve Mersin’de MHP lehine aday çıkarmama kararı aldı. (Beş ilde de kaybettiler.)

.

Bahçeli için ittifakın konjonktürel bir seçim işbirliğinden ziyade AKP ile kader birliği yapmak anlamını taşıdığı, “31 Mart seçimleri beka seçimidir” sözleriyle bir kez daha tescillenmiş oldu.

Bu sözler üzerine çokça yazıldı çizildi. Değerlendirmelerin ortak noktası, toplumsal desteği gerileyen AKP-MHP ittifakının gidişatı tersine çevirmek için bir kez daha milliyetçiliğe, ayrımcılığa ve nefret söylemine başvuracağıydı. Öyle de oldu.

Youtube’da ne zaman bir şey izlemek istesem maruz kaldığım, “Ekrem İmamoğlu’nun/Mansur Yavaş’ın Kandil adayları” videoları, “Kürt seçmeni yok sayamazsınız” diyen Sezai Temelli’nin sözlerini Hürriyet’in, “İstanbul ve Ankara'yı HDP yönetecek” başlığı ile servis etmesi, Yavaş’a yönelik sahte senet kumpası ve daha fazlası… Ülkemizde her beş yılda bir yapılan yerel seçimleri kendileri açısından “beka sorunu” haline dönüştürenlerin kullandıkları yöntemler, seçim günü yaklaştıkça daha da bayağı, pespaye, çirkin bir hal aldı.

Kullandıkları tüm yöntemler ters tepti. Yarış başladığında anketlerde Binali Yıldırım’ın oldukça gerisinde görünen Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul zaferi bile tek başına bunun kanıtı.

31 Mart seçimlerinin sonuçları AKP açısından tek kelimeyle hüsran oldu. AKP İstanbul ve Ankara dışında Antalya, Ardahan, Artvin, Bilecik, Bolu, Kırşehir ve Yalova’yı CHP’ye kaptırdı. Amasaya, Bayburt, Çankırı, Erzincan, Karaman ve Kütahya ise AKP’den MHP’ye geçen yerler oldu. MHP’nin kazandığı on bir ilin dokuzunda ittifak yoktu; MHP müttefiki AKP ile yarışarak buraları kazandı (bakın burası çok önemli). Buna karşılık AKP, CHP’den sadece Giresun ve Zonguldak’ı, MHP’den Isparta’yı, HDP’den ise Bitlis ve Şırnak’ı alabildi.

2014’e kıyasla oy oranı yüzde 14,7’den yüzde 7,5 seviyesine düşmüş görünse de, MHP kazandığı il sayısını sekizden on bire, ilçe sayısını 113’ten ise 145’e çıkardı.

AKP’nin oyu 2014’e kıyasla sadece yüzde 1 gerilemiş görünürken, kazandığı il sayısı 48’den 39’a, ilçe sayısı ise 559’dan 535’e geriledi.

2019 yerel seçimlerinden önce, AKP’li belediye başkanlarının yönettiği illerin ülke ekonomisi içindeki payı tamı tamına yüzde 74,5’ti. CHP’li belediyelerin payı sadece yüzde 15’ti. Seçimlerden sonra ise AKP’nin payı yüzde 30’a gerilerken, CHP’nin payı yüzde 62’ye çıktı. MHP’nin payı da yüzde 6’dan yüzde 4’e geriledi. Bu gerilemede Adana ve Mersin’i CHP’nin kazanmasının büyük payı bulunuyor.

Her ne kadar MHP’nin oy oranı yüzde 7,5 görünse de, Bahçeli “Oy oranımız yüzde 18.81'dir” diyerek ittifak gereği AKP’ye giden oyların da hacmini kendince hesapladı. Yüzde 18.81 gibi bir rakamın nasıl hesaplandığı bir yana, Kadri Gürsel’e göre Bahçeli AKP’ye “oyunuz yüzde 33” demiş oldu. Bu aynı zamanda, “iktidarda kalmak için bana mecbursun” demek.

Bu aynı zamanda, “Bahçeli’nin desteği Erdoğan açısından, MHP ile ittifak AKP açısından beka sorunudur” demek.

AKP’de sular durulmamışken Ahmet Davutoğlu’nun yayınladığı “manifesto”, AKP’de süren kan kaybını önlemeye yönelik bir girişimden ziyade, merkez sağda bir süredir devam eden taze kan arayışında belirli bir evrenin tamamlanması olarak yorumlanabilir.

Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı gibi vurgular içeren “manifesto”, “Beka sorununa yaslanan Cumhur İttifakı AKP’yi kemirirken MHP’ye yarıyor” iması da içeriyor.

Abdullah Gül’ün Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıyı kınarken, “Siyaset diline hakim olan nefret söyleminin tehlikesi umarım artık fark edilir” demesi, merkez sağda süren arayışlardan bağımsız düşünülemez.

AKP’de kendisini giderek daha güçlü bir biçimde hissettiren zayıflama ve dağılma sinyallerini iyi okuyan eski AKP’lilerin bundan sonra adımlarını hangi yönde atacaklarını kestirmek zor. Şu aşamada ok yaydan çıktı denebilir.

AKP iktidarda kalabilecek mi, 20'nci kuruluş yıl dönümünü görebilecek mi, bu sorunun yanıtı belirsiz.

50 yıl önce çimentosu anti-komünizm ve milliyetçilikle karılan MHP ise, her an “devletin bekası AKP’nin bekasından önemlidir” diyerek pozisyonunu değiştirebilir.

Erdoğan’ın aklına “Türkiye ittifakı” fikrini sokanlar, kulağına “O seni satmadan önce Bahçeli ile yolunu ayır” diye fısıldayanlar olabilir.

Kesin olan bir şey varsa, o da ülkede kimsenin “4 buçuk yıllık seçimsiz dönem başladı” masalına inanmadığıdır.