31 Mart: Cin şişeden çıktı

Sadece İstanbul değil, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı adaylarının kıyasıya yarıştığı Adana, Mersin, Antalya gibi şehirlerde de sonucu belirleyen HDP seçmeninin stratejik oyları oldu. Az oy farkı ile kaybeden AKP-MHP İttifakının ilk elden sonuçları HDP seçmeninin üzerinden yorumlaması kaçınılmaz. Bu açıdan HDP’nin seçim öncesi AKP-MHP İttifakını batıda geriletme hedefi gerçekleşmiştir.

Google Haberlere Abone ol

Hayri Demir*

31 Mart yerel seçimleri resmi düzeyde olmasa da ittifaklar ve işbirlikleri çerçevesinde gerçekleşti. Saha kadar masadaki mühendisliğin de önemli olduğu bu ittifak ve iş birliği zemininde farkı yaratan ise ittifaklara dahil olmayıp, kendi stratejisini iki ayak üzerinden kuran HDP oldu.

Geçmiş seçimlerde sadece Kürt illerinde belediye kazanan batıda ise belediye kazanamayan (Mersin’in Akdeniz ilçesi hariç) HDP, bu defa hiçbir seçmen oyunun boşa gitmemesi üzerine taktik belirledi. “Kürdistan’da kazanacağız, Batıda kaybettireceğiz” cümlesi ile strateji sloganını oluşturdu ve seçimlere hazırlandı.

31 Mart seçimleri, önceki yerel yönetim seçimlerinin aksine genel siyasi konuların tartışıldığı, referandum havasında yaşandı. İtirazlar ve yeniden sayımlarla kaosun uzadığı bu günlerde, AKP-MHP İttifakının HDP’nin stratejik oylarının özgün ağırlığı ile İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok ilde kaybetmesi iç ve dış siyasette yeni arayışlara kapı araladı.

Yani özcesi: Cin şişeden çıktı!

31 MART'TA HDP: YAPRAK DÖKER BİR YANIMIZ BİR YANIMIZ BAHAR BAHÇE

Seçimden sonra ortaya çıkan sonuçlarla birlikte, HDP’nin seçim stratejisine dair tartışmalar da devam ediyor. Elbetteki bu sonuçlar, HDP açısından değerlendirilmesi gerektiği kadar HDP’nin de dahil olduğu genel manzara açısından da ayrıntılı tartışılmayı hak ediyor.

2014 yerel seçimlerinde kazandığı 96 belediyesine kayyım atanan HDP, 31 Mart seçimlerine giderken bölgedeki seçimleri “demokrasi referandumu” olarak tanımlamıştı. Kayyumların halkın iradesine atanmış vesayet odakları olduğunu düşünen HDP, bölgedeki seçim söyleminin ağırlık merkezini kayyum karşıtlığı üzerinden kurdu. Bu kapsamda kayyumların bölgeden gönderilmesi ve HDP’nin kazanması temel amaçtı. Taşıma seçmen, taşıma miting, seçmen kaydırma, seçim eşitsizliği tartışmaları üzerinden yürüyen kampanya süreci sonucunda HDP, Diyarbakır, Mardin ve Van gibi büyükşehirlerde kazanırken, il bazında Şırnak, Ağrı, Bitlis ve Dersim gibi daha önce kazanmış olduğu il belediyelerini kaybetti. Bunun yanı sıra belediye sayısı toplamda 70’e düşerken birçok merkezde kayyumlara karşı başarı sağladı.

Bölgede hem Kürt iradesi hem de yerel yönetim deneyimi anlamında sembolik önemi olan Diyarbakır ve Batman gibi illerde oylarını arttıran HDP, Kars gibi etnik ve dinsel farklılıkların yoğun olduğu bir ilde HDP dışındaki tüm partilerin bir araya gelmiş olmasına rağmen kazanan oldu.

Seçimden önceki süreçte, medyadaki görünümden tutalım da reklam filmlerinin yayınlanmamasına kadar eşitsiz seçim koşullarında çalışmalarına devam eden HDP için seçim sonrasındaki eşitsiz ve adaletsiz koşullar devam ediyor. Tüm Türkiye’de geçersiz oylar üzerinden yeniden sayımlar devam ederken, HDP’nin itirazlarının hiçbirine olumlu yanıt verilmemesi bu durum açık kanıtı... Ağrı-Taşlıçay, Batman-Gerçüş, Muş-Merkez, Bitlis-Tatvan, Muş-Malazgirt, Mardin-Dargeçit, Mersin-Akdeniz, Urfa-Viranşehir ve Van-Gevaş gibi merkezlerdeki itirazlar seçim kurulları tarafından reddedildi.

BATI'DA KURULAN 'STALİNGRAD': AKP MHP İTTİFAKI GERİLEDİ

HDP stratejisinin asıl başarısı kuşkusuz ki, batı illerinde yaşandı. İstanbul üzerinde yoğunlaşan seçim mücadelesinde HDP’nin seçmeni sandığa gitti ve HDP stratejisine uygun şekilde oyunu kullandı. Ayrıntılı çalışılması beklenen seçmen tercihi ilk bakışta İstanbul’da HDP’nin AKP-MHP İttifakına kaybettirdiğini gösteriyor. Kürt nüfusunun yoğun yaşadığı Esenyurt ve Bağcılar gibi ilçeler ile DSP-CHP yarışmasının olduğu Şişli gibi ilçelerde HDP seçmeninin stratejik oy kullandığı istatistiklere yansıyor. İstanbul genelinde baktığımızda ise CHP ile HDP kesişiminde bulunan bir grup seçmenin sandığa gitmediği, buna karşın HDP seçmenin 800-900 bin arasındaki bir kısmının stratejik oy kullandığı görülüyor.

İSTANBUL'DAN ÖTESİ: HDP'NİN STRATEJİK BAŞARISI

Sadece İstanbul değil, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı adaylarının kıyasıya yarıştığı Adana, Mersin, Antalya gibi şehirlerde de sonucu belirleyen HDP seçmeninin stratejik oyları oldu. Az oy farkı ile kaybeden AKP-MHP İttifakının ilk elden sonuçları HDP seçmeninin üzerinden yorumlaması kaçınılmaz.

Bu açıdan HDP’nin seçim öncesi AKP-MHP İttifakını batıda geriletme hedefi gerçekleşmiştir. Ortaya çıkan sonuçlarla Türkiye’nin nufüsünün yoğunluklu yaşadığı ve ekonominin can damarının attığı illerde AKP-MHP İttifakı, HDP’li seçmenin stratejik oylarıyla belediyeleri kaybetti.

HDP'YE UYARI MESAJI

Seçim sonuçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte diğer partilerde olduğu gibi HDP içerisinde de yoğun bir analiz ve tartışma süreci başladı. Sonuçlarının etraflıca masaya yatırıldığı bu toplantılardaki en temel gündem ise bölgede rakamsal başarısızlık olup olmadığı.

Rakamsal olarak ortaya çıkan tabloda elbette bir başarısızlıktan söz edilebilir. Ancak kısmi başarısızlığa giden bu yolda özellik HDP üzerindeki baskıları ve Kürt kentlerinde seçimlere gidilen iklimin de etkisinin belirleyici olduğunu hatırlatmakta fayda var. Şırnak’ta seçim sonrası “garnizon etkisi”ne işaret eden ve zırhlı araçlarla gerçekleşen “kutlama” konvoyu, Kürt kentlerindeki seçimlere iktidarın nasıl hazırlandığının da açık bir fotoğrafıydı. 2015 Temmuz’dan bu yana çalışan partili bırakmayacak noktaya gelen gözaltı ve tutuklamalar da iktidarın seçim hazırlığının bir ayağı oldu. Yine çatışmalı sürece yeniden girilmesiyle birlikte 2015 ve sonrasında bölgede yaşanan göç hareketliliğinin de bu sonuçlarda etkisi olduğu su götürmez bir gerçek.

Bölgedeki bu fotoğrafla birlikte, Türkiye’de seçimin “ders verme” tartışmaları ekseninde yürüdüğü bu siyasi iklimde kuşkusuz ki bölge seçmeni HDP’ye ders verme yerine “uyarı mesajı” vermeyi de tercih etti. 24 Haziran’da Şırnak, Hakkari, Bitlis ve Ağrı’da yaşanan oy düşüşleri ve vekil kayıpları HDP için bir erken uyarı sisteminin de devreye girmesi anlamına geliyordu. Fakat 31 Mart’ta giderken bu uyarı sisteminin HDP tarafından yeterince dikkate alınmadığı, kaybedilen belediye sayılarında da görülmektedir.

HDP’nin sayısal olarak düşüşünün temel nedeni özellikle belde ve beldeye yakın nüfusu olan ilçelerde kaybetmesidir. HDP, 18 belde 25 ilçede belediyeleri kayyumlardan geri alamadı. Bu az nüfuslu yerlerde seçmen tercihinin ideolojik sebeplerden daha çok sosyal ilişkiler ve aday profili üzerinden şekillendiğini düşündüğümüzde, HDP’nin yaşadığı kaybın niteliği daha net ortaya çıkmaktadır. Tüm bunlara rağmen ve yukarıda bahsettiğimiz fotoğrafla HDP’nin eşit olmayan koşullarla girdiği bu seçimde belediyelerin çoğunluğunu kayyumlardan alıp Kars, Van-Tuşba gibi nüfusu yoğun yerlerde diğer partileri geçmesi bir başarı olarak öne çıkmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere AKP-MHP İttifakının “beka sorunu” söylemi değil, HDP’nin yetmezlikleri ve eşitsiz seçim koşulları bölgedeki bu tablonun esas nedeni olarak öne çıkmaktadır.

FIRAT'IN BATISI FIRAT'IN DOĞUSUNU MOTİVE EDİYOR

Bölgedeki kısmi kayba rağmen özellikle batıda HDP’nin stratejisinin başarılı olması ve birçok büyükşehir belediyesinin AKP-MHP’den alınması bölge halkı için ayrı pozitif motivasyon kaynağı olarak da ortaya çıkmıştır.

Nihayetinde geride kalan 31 Mart seçimlerinde AKP-MHP İttifakı açısından bariz bir yenilgi söz konusudur. Bu durumda Türkiye’de yeni siyasal dengelerin ortaya çıkması beklentisi de doğmuştur. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonraki günleri hatırlarsak, o günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan sonuçlardan sonra birkaç gün boyunca kamuoyuna çıkmamış ve açıklama yapmamıştır. 31 Mart seçimiyle tekrarlanan bu durum siyasi dengelerin de yeniden düşünüldüğü kanaatini uyandırmaktadır.

Tam da burada seçimin belediye sayısı anlamında kazanı görünen CHP’nin bir süredir sağ seçmene seslenen politikalarından sonuç almadığı görülmekteydi. HDP’nin stratejik oylarıyla da şekillenen bu başarı CHP’de de yeni tartışmaları beraberinde getirecektir. Bu noktada CHP’nin Kürt sorununa daha duyarlı ve Kürt seçmenle de daha yakın bir temas içerisinde olmasını CHP için daha kazançlı gören yaklaşımın güçlenmesi de kaçınılmaz olabilir.

HDP’nin batıda elde ettiği başarı uzun süredir maruz kaldığı kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı söylemi aşması için önemli fırsatlar sunuyor. Bölgede ise kısmı başarısızlık HDP’ye seçmenin 24 Haziran’dan sonra verdiği ikinci uyarı mesajı olarak öne çıkıyor. HDP’nin özellikle bölgedeki sonuçlarla ilgili şapkayı önüne koyması gerekiyor.

Bu seçimlerin temel özelliği olarak öne çıkan masadaki ittifak ve işbirliklerinin seçim sonrasına taşınıp, taşınmayacağı Türkiye’nin geleceğini doğrudan şekillendirecektir. Kuşkusuz ki, 31 Mart akşamı şişeden çıkan cinin, nisan ayı itibariyle Türkiye üzerinde dolaşacak bir demokrasi hayaletine dönüp dönmeyeceği hepimizin geleceğini etkileyecektir.

*Gazeteci