Kılıçdaroğlu, örgüt ve 1989 ruhu

Kılıçdaroğlu’nun izlediği politikaya ve geride bıraktığı seçimlere bakınca CHP örgütünün çok ciddi şekilde yıprandığı ve demoralize olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bunu seçim kaybetmekle açıklamak doğru olmaz. Kaybedilen seçimlerden ziyade partinin yapısıyla uyuşmayan, örgütten kopuk politikaların izlenmesi ve bunun yanı sıra her seçimden sonra ayyuka çıkan şaibe iddialarına karşı partinin sandığa sahip çıkamaması bu yıpranmanın asıl sebebidir.

Google Haberlere Abone ol

Harun Güney Akgül*

Her yerel seçim öncesi muhakkak her CHP’li, SHP’nin 1989 yerel seçimlerinde 33 il merkezinde belediye başkanlığını kazandığı zaferi hatırlar ve her yerel seçim öncesi 1989 ruhuyla hareket ettiklerini beyan ederler. Hiçbir analize ve derinliğe dayanmayan bu beyan hüsranla sonuçlanan her yerel seçim sonrası bir sonraki yerel seçime itinayla saklanır. SHP, 1989 seçimlerine hazırlanırken çeşitli gruplardan sanatçıların ve toplumun geniş kesimini içerisine alan başarılı bir seçim kampanyası yürütmüştür. Bu kampanyanın uzmanlar tarafından veri analizine dayalı çözümlemesi dahi yapılsaydı CHP’li yöneticilerin seçimlerin kazanılmasına dair bir çaba gösterdiği inandırıcı olabilirdi. Seçimlere iki aydan kısa bir süre kalmışken ve biz bu seçimde hangi Ali Cengiz oyunuyla karşılaşacağımızı bilmiyorken, CHP’li yöneticilerin niyetini sorgulamaktan ziyade kısa bir kuş bakışı analiz yapmakta var.

Aslında işin geneline baktığımızda CHP’nin işi 1989 seçimlerinden daha zor değil. Genel politikaya baktığımızda toplumun neredeyse tüm kesimleri iktidardan huzursuz. Gıda fiyatları başta olmak üzere neredeyse zam gelmeyen bir şey kalmadı memlekette. İşsizlik rekor seviyelerde. Yerel politikada AKP’nin görevden aldığı belediye başkanları sebebiyle toplumda oluşan boşluk bu süreçte CHP’nin yararına olacaktır. Diğer yandan AKP’li belediyelerin yıllardır süren kötü yönetimlerinin seçmeni yeni bir arayışa sokacağı muğlâk bir gerçektir. Kılıçdaroğlu’nun izlediği bulanık politikaya karşın, HDP’nin önemli büyük şehirlerde aday çıkarmayarak Cumhur İttifakı'na yarayacak etmenleri azaltması İstanbul ve Adana gibi illerde CHP’nin elini güçlendirecektir. İYİ Parti ile yapılan ittifak çerçevesinde kaybedileceği önceden kabul edilen yerler önceden elden çıkarıldı yani seçim sonrası kimse Kılıçdaroğlu’na buraları niye kaybettin diye hesap soramaz. Bu saydıklarımız CHP’nin işinin sanılanın aksine yerel seçimlerde işinin zor olmadığını göstermektedir. Ama parti genel merkezinin aday belirleme sürecinde yaşadığı karmaşıklıklar ve İYİ Parti ile yapılan ittifak partide uzun dönemde ciddi sorunları ortaya çıkaracaktır.

2024 yerel seçimleri geldiğinde yapılan ittifak çerçevesinde CHP’nin aday göstermediği bölgelerde seçmen mutlaka soracaktır; Sen geçmiş seçimde neredeydin? Neden beni kimsesiz bıraktın? Neden beni sağ bir partiye oy vermeye zorladın? İşin örgüt tarafından boyutu daha da ciddidir. Aslında bir partinin örgütünü canlı tutan en büyük etmen yerel seçimlerdir. Örgüt yerel seçimlerin gelmesini dört gözle bekler, hazırlığını ona göre yapar. Şimdi aday çıkarılmayan yerlerde CHP örgütün nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığını tahmin etmek güç değil. Balıkesir, Denizli, Gaziantep, Trabzon bu bölgelerin başında geliyor. Geçmişte kazanılmış ve uzun dönemdir kazanılamayan bu illerin bu seçimde kazanılacağını inanan CHP örgütünün daha tam olarak örgütlenmesini bitirememiş bir partiyi desteklemesi CHP adına gelecekte ciddi sıkıntılar doğuracaktır.

Denilebilir ki İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirler için bu yerler feda edildi. Partinin çok önceden belirlenmiş yerel seçim politikası olsa böyle bir fedaya gerek kalmayacağını söylemek yanlış olmasa gerek. Diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti ile yapılacak ittifakı bahane edip ön seçimden kaçınması diğer önemli bir sorunu ortaya çıkarmıştır. CHP’nin ön seçimin yerini alacak sağlam bir yapıyı oluşturamamış olması, aday belirlemede ciddi karmaşaların yaşanmasına neden oldu. Örneğin; Partinin bir aday adaylığı süreci var, bu dönemde kim aday olmak isterse partiye başvurur, bu süreçte eğer parti genel merkezinin görmek istediği aday varsa o adaya teklif götürülerek aday adayı olması sağlanır ve süreç bitiminde aday adayları arasından seçim yapılır. Ama nasıl bir süreçse artık; Beşiktaş için başvuran aday Şişli’den aday gösterildi. Yok, olmadı dendi geri çekildi. Son anda yeni adaylar türedi. CHP altında 15 sene görev yapan büyük şehir belediye başkanına yakın olmakta suçlanan mevcut belediye başkanları değerlendirmeye bile alınmadı. Bir ilçe belediye başkanının belirlenmesinde yaşanan tartışmanın sonunda partinin genel başkanı parti meclisine istifa restini ortaya sundu. Tüm bunların ötesinde bu tartışmaların odak noktasının kazanılması garanti belediyeler üzerinde oluşması CHP’nin AKP’ye karşı yürüttüğü mücadeleye daha yerel seçim kampanyası başlamadan gölge düşürdü.

Kılıçdaroğlu’nun izlediği politikaya ve geride bıraktığı seçimlere bakınca CHP örgütünün çok ciddi şekilde yıprandığı ve demoralize olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bunu seçim kaybetmekle açıklamak doğru olmaz. Kaybedilen seçimlerden ziyade partinin yapısıyla uyuşmayan, örgütten kopuk politikaların izlenmesi ve bunun yanı sıra her seçimden sonra ayyuka çıkan şaibe iddialarına karşı partinin sandığa sahip çıkamaması bu yıpranmanın asıl sebebidir. Bu çıkarımı yapmak için 1999 seçimlerini hatırlamakta fayda var;  ANAP-DSP-DTP koalisyonunu bitiren Türkbank yolsuzluğunu ortaya çıkaran CHP, aynı zamanda Susurluk skandalına karşı mecliste neredeyse tek başına mücadele vermekteydi. CHP Mesut Yılmaz liderliğindeki azınlık hükümetinden desteğini çektikten sonra Ecevit’in başbakanlığındaki azınlık hükümeti ülkeyi 1999 seçimlerine götürmüştür. Halk CHP’nin çetelere ve yolsuzluklara karşı verdiği bu mücadeleyi partiyi baraj altında bırakarak ödüllendirmiştir. Öcalan olayının yoğun biçimde gündemde olduğu bu dönemde Baykal’ın hükümeti düşürme gayreti kısacası temiz toplum-temiz siyaset isteği halk nazarında kabul görmediği gibi, Baykal kavgacı ve hizipçi olmakla suçlandı. Seçimlerin ardından elbette örgüt büyük bir hayal kırıklığı yaşadı ama sürdürdükleri haklı mücadeleden dolayı her birinin içerisindeki gurur yüzlerinden okunabiliyordu. Bu inanç örgütün ayakta kalmasını sağladı ve 2002 seçimlerine CHP bu örgütle birlikte iktidarın en büyük adayı olarak girdi.

1980 darbesinden sonra 12 yıl kapalı kalan bir partiyi yeniden küllerinden doğurmak kolay olmadı elbet. Parti çelengi yaptıracak parası dahi yokken CHP örgütü Anadolu’nun her bir köşesinde büyük bir mücadele verdi. Kaybedilen her seçime karşı yüzlerindeki gurur hiç eksik olmadı. Kılıçdaroğlu Baykal’dan böyle bir örgüt teslim aldı. Babam bana 1999 seçimlerinden sonra üzülme oğlum biz temiz siyaset temiz toplum istediğimiz için kaybettik, diyebildi ama 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Ekmelettin İhsanoğlu gibi bir adayla kaybettikten sonra bir CHP’li 10 yaşındaki oğluna niye kaybettiklerini gururla açıklayabilir mi? Geçen yıl seçim sonuçlarının açıklanmasında yaşanan keşmekeşi hangi CHP’li açıklayabilir?

CHP parti örgütünün diğer parti örgütlerine benzemediği aşikâr. Kendi içerisindeki mücadeleci yapısı dışarıdan toplum tarafından farklı değerlendirilebilir. Ancak örgüt, her zaman partisine sahip çıkmayı bilmiş, parti bayrağını ve ilkelerini yere düşürmeyecek bilinçtedir. Son yıllarda genel merkezin yürüttüğü vizyonsuz, birbirinden kopuk politikalara karşın yerel seçimler öncesi CHP’nin birçok bölgede iddiasını sürdürüyor olması yalnızca örgütün başarısıdır. Böylesine bir örgüte karşı umursamaz tavırlar içerisinde CHP’nin tepe noktasında yöneticilik yapmak yerel seçim sonuçlarından ziyade ileride partinin yapısında ciddi bozulmalara yol açacaktır.

*Doktora öğrencisi, Wroclaw Üniversitesi Siyaset Bilimi