Hitler, bir gün, 'Rienzi' dinlemeye gider

Onun müziğindeki coşku Adolf Hitler’i ve Friedrich Nietzsche’yi aynı “yanılgı”da buluşturabilmişti. Gel gelelim müziğin dehâsı Wagner’in “politik çelişki”si ve hatta çelimsizliği, onun müziğini bile tartışmalı hâle getirmişken; bugünün dehâ ve tarihsellik yoksunu müzisyenlerinin “politik çelişki”ye düşmeden önce birkaç defa daha düşünmesi gerekiyor.

Google Haberlere Abone ol

Hamza Celâleddin/[email protected]

Alman besteci Richard Wagner, Alman despot Adolf Hitler’in doğumundan altı sene önce, 1883 Şubat’ında yaşama veda etmişti. Eğer yakın birer çağdaş olsalardı – ki âh ne yazık, her şey daha farklı olabilirdi böylece; Hitler, Wagner’in ilk şöhretlisi olan altı saatlik Rienzi operasını, onu şerefyâb edecek şekilde ve aynı ortamı soluyarak dinleyebilecekti. Ve hiç şüphe yok ki, bu asla politik bir “şov” değil, düpedüz sanatsal bir alışveriş olacaktı. Ve bu hadisenin doğuracağı entelektüel tartışma, etik eksenli değil estetik eksenli sürdürülebilirdi. Kaldı ki böyle bir kurgu durumunda, tam anlamıyla neyin “sorunlu” olduğunu kestiremiyoruz: Hitler, bir gün, Rienzi dinlemeye gider…

Genç Hitler’in gerçek bir sanat düşkünü olduğu bugün oldukça açık. Lâkin bu sanatsal coşkuyu, birtakım tehlikeli ve aşırı fikri eyleme dönüştürmekte kullanıyor olması, onu “gerçek” bir diktatör yapıyor − Eğer ki sanatın coşkusundan yoksun olsaydı (ya da onun fikirleri sanatsal coşkudan ileri gelmeyip, her yurttaş kadar bu coşkudan mahrûm durumda olsaydı), Hitler’den bugün “sahte” bir diktatör olarak bahsedecektik. Ama buradaki odağım Hitler’den ziyade Richard Wagner’dir. Hitler’in, onun operalarını sıklıkla ziyaret ediyor oluşu ve onun eserleriyle cûşa gelmesi, şüphesiz ki onun kabahati değildi − Tıpkı (kız kardeş Elisabeth’in de “üstün” katkılarıyla) Übermensch’in Superman’e dönüştürülmesinin ve faşizm için felsefî bir temel olarak addedilmesinin Friedrich Nietzsche’nin kabahati olmadığı gibi. Lâkin eski bir “devrimci” olan Wagner’in, İsviçre sürgünü sonrasında (kısmen Galileovâri bir tavırla) sol görüşlerini aniden gözden çıkarıp, üç perdelik uzun operası Tristan ve İsolde’yi zamanın Bavyera Kralı II. Ludwig’in huzurunda sahnelemesi (ve bu asla saygı ya da hoşgörü içeren bir hareket değildi); evet, apaçık ki Richard Wagner’in bir kabahati.

1813 senesinde dünyaya gelen Richard Wagner, şüphe yok ki bugün; politik, felsefî ve sanatsal olarak oldukça önemli bir figür – ve neredeyse ona yönelmiş sevgiyi de nefreti de hak edebilecek denli güçlü bir karakter. Onun müziğindeki coşku (politik ve felsefî olarak iki ayrı ucu ifade edebilmek için söylüyorum) Adolf Hitler’i ve Friedrich Nietzsche’yi aynı “yanılgı”da buluşturabilmişti. Gel gelelim müziğin dehâsı Wagner’in “politik çelişki”si (politik çelişki diyorum çünkü bu, çelişkiye düşmenin kabul edilemez olanıdır) ve hatta çelimsizliği, onun müziğini bile tartışmalı hâle getirmişken; bugünün dehâ ve tarihsellik yoksunu müzisyenlerinin “politik çelişki”ye düşmeden önce birkaç defa daha düşünmesi gerekiyor. Wagner oldukça isabetli bir örnek gibi duruyor: Zirâ tarihte, apaçık olan yeteneğini tartışma götürür hâle getiren başka bir kimse yoktur. Elbette bunda, Nietzsche’nin Wagner’e karşı oluşturduğu önyargının payı da büyüktür. Lâkin Nietzsche’nin oluşturmuş olduğu bu önyargının, bütünüyle haksız olduğu da söylenemez.

Öte taraftan, bugüne dair hadiseyi parlatmak ve bunun üzerine enikonu eğilmek niyetinde değilim, zaten hepiniz biliyorsunuz mevzuyu: Sadece şunun altını çizmek isterim: Sanatın, saygı göstermek, birleştirici olmak, uzlaşma sağlamak ve “adım atmak” gibi ödevleri hiçbir zaman bulunmadı ve hiçbir zaman da bulunmayacak. Sanatın yegâne ödevi, saygın olabilmek ve karşı durma yürekliliğini göstermek, dahası bu yürekliliği sürdürebilmektir. Ve bu saygınlığa ve karşı duruşa gölge düşürecek her türden eylem (bilakis eylemci tarafından yaratılmış olsun ya da eylemci kendisini bu eylemin içinde buluversin, fark etmeksizin), sanatın tabiatına yapılmış incelik yoksunu bir itiraz gibidir. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere, “tarihsel olan” etik bir yargılamaya tabi tutulamaz; ve bu yüzden de Richard Wagner, söylediğim bu şeye asla taraf değildir. Lâkin bugüne dair etik bir önerme sunabilirim size:

Müzikle iyileşmeyecek olan kötülükler var!

Hölderlin yurdunuz, Tagore göğünüz,

Camus yâr ve Nietzsche yardımcınız olsun.