Yargı böyle buyurdu: Altı cinayette tetiği çekenler var ama fail yok

Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi Cindi Altın’ın ailesinin yaptığı başvuruya dair “kabul edilemez” kararı vererek, iç hukuk yollarını tamamen kapattı. Oysa Altın’ı öldürenlerin kullandığı suç aleti silah altı farklı cinayette kullanılmış ve bu devlet tarafından tescillenmiş olmasına rağmen “zaman aşımı” gerekçesiyle cinayeti işleyenler cezasızlıkla ödüllendirildi.

Google Haberlere Abone ol

Hayri Demir*

Yer: Cizre.

Ölümün, tüm soğukluğuyla gölge gibi dolaştığı, her gece kapıları ansızın kırıp içeri girdiği günler. Kaderde yazıldığı zamanıyla değil, namluyu elinde tutanların kendilerince yazdığı vakitte geliyordu.

İsminiz bir kere “bölücüye” çıkmaya görsün, artık geri dönüşü imkânsızdır. Sadece sokak ortasında değil, evinizin kapısını zorla kıran kar maskelilerin gelişi de habercisiydi.

O yüzden yeniden kavuşmanın, her an gelebilecek bir ayrılığın da adıydı gece. Kapınız zorla kar maskeli kişilerce kırılıp bir yakınınız sizden koparılmışsa, bir gün geri geleceği umuduyla o kapı yıllarca öylece açık kalırdı gidenin ardından.

Kimisi bir avuç toprakla dindirmeye çalıştı özlemini.

Kimisi özlem giderebilecek bir mezar taşına dahi kavuşamadı.

Yıllar geçse de o ailelerden hiçbirinin acısını dinmedi, yası bitmedi. Onlar için yasın sona ereceği gün, belli olan faillerin cezalandırılacağı gündü. Ama adalet de gereğini yapmadı.

Cizre’de 24 yıl önce kar maskeli kişilerce evinden zorla alınıp götürülen Cindi Altın’ın öldürülmesi yüzlerce faili meçhulden sadece biri.

Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi Altın’ın ailesinin yaptığı başvuruya dair “kabul edilemez” kararı vererek, iç hukuk yollarını tamamen kapattı.

Oysa Altın’ı öldürenlerin kullandığı suç aleti silah altı farklı cinayette kullanılmış ve bu devlet tarafından tescillenmiş olmasına rağmen “zaman aşımı” gerekçesiyle cinayeti işleyenler cezasızlıkla ödüllendirildi.

Altın’ın dosyası suç aleti ve bunu kullananlar tescilli olmasına rağmen zamana yenik düşürülen bir zorla kaybettirme dosyası oldu. Gerekçe benzer dosyalardaki kararlarla aynıydı: 20 yıllık sürede failler tespit edilemedi.

Altın’ın dosyası devlet kayıtlarına “failleri tespit edilmedi” olarak giren diğer zorla kaybettirme dosyalarının akıbetine de ışık tutuyor:

Tarih, 15 Mart 1995. Saatler yeni bir zorla kaybettirmeye kurulmuş vakitlerden. Cizre Belediyesi’nde işçi olarak çalışan Cindi Altın’ın Kerem Oteli arkasındaki evinin önce elektrik ve telefon hatları kesilir. Akabinde iki kişi bahçe duvarının üzerinden atlayarak eve girer, kendilerini polis olarak tanıtanlardan birinin yüzünde kar maskesi vardır.

Karşı koymak isteyenler kendilerine doğrultulan namludan çıkacak kurşunla oracıkta öldürülme ile tehdit edilir. İki kişi yanlarına Cindi Altın’ı alıp evden hızlıca çıkar. Onlar evden ayrılalı henüz birkaç dakikayı geride bırakırken, birkaç sokak öteden silah sesleri duyulur.

Sesler üzerine jandarmaya ihbarda bulunulur ama tutanaklara göre 03.00 civarına kadar yapılan aramalarda herhangi bir ize rastlanmaz ve jandarma bölgeden ayrılır.

Sabah jandarmaya bir ihbar daha gelir. Altın’ın evine de yakın bölgede boş arazide bir ceset bulunmuştur. Bölgeye giden jandarma tarafından tutulan tutanağa göre cesedin üzerinden çıkan kimlik Cindi’ye aittir. Aynı tutanağa göre cesedin etrafında 33 adet aynı marka silaha ait boş kovan bulunur. Civardaki iki bina da mermilerden nasibini almıştır, duvarda çok sayıda mermi izi vardır.

Cizre Devlet Hastanesi’nde aynı gün gerçekleştirilen ölü muayenesi işlemi sonrası hazırlanan rapora göre Altın’ın vücudunun değişik yerlerinde çeşitli ebatlarda ateşli silah mermisi giriş ve çıkış bulguları tespit edilir. Kesin ölüm sebebi ateşli silah yaralanması nedeniyle çoklu organ parçalanması olarak belirlendiği için otopsi yapılmaz ve cenazesi aynı gün defnedilir.

Kardeşi Asya Altın’ın yıllar sonraki anlatımına göre Cindi evden alınıp götürüldükten hemen sonra iki sokak ötede aynı silahtan çıkan 33 kurşunla oracıkta yaşamını yitirmişti.

Aile bireyleri bir demet çiçek bırakabildikleri, soğuk bir mezar taşının başucunda acılarını dindirmeye çalışırken, bir yandan da adaletin gereğini yapmasını bekler.

Soruşturma dosyası ise savcılığın olayın faillerinin araştırılması talimatına emniyet ve jandarmadan gelen aynı içerikli yanıtlardan ibaret kalır: Failler bulunamadı. Faillerin bulunması için nelerin yapıldığı dahi yer almaz yazışmalarda.

24 Mart 2015’te ise takipsizlik kararı verilir. Gerekçe ise 20 yıllık zaman aşımı süresinin dolmuş olmasıdır.

Takipsizlik kararı verilir ama cinayeti aydınlatacak olan resmi bir rapor bir başka faili meçhul cinayete ait dava dosyasında ortaya çıkar.

2000 yılında İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından Yamaç Köyü Dirsekli Mezrası yakınlarında dere yatağına gizlenmiş bir cephanelik bulunur. Bir kayanın dibinde çıkan cephaneliğin içerisinde 23 Kalaşnikof, 5 mavzer, 1 Kanas, 2 Biksi, 3 RPG roketatar, “Saddam” tipi olarak anılan bir tabanca, bir gaz tabancası bulunur. Silahlar adli emanete alınır ve inceleme tam dokuz yıl sonra tamamlanır. Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarı'nın, 17 Haziran 2009 tarihli ekspertiz raporuna göre silahların ilçede altı farklı cinayette kullanıldığı saptanır. Bu cinayetlerden birisi de Cindi Altın cinayetidir.

Ama raporun çıktığı tarihte yerel mahkeme Altın dosyasında çoktan takipsizlik kararı vererek, dosyayı bir daha inmemek üzere tozlu raflara kaldırmıştı bile.

Rapor, yine Cizre’de 21 kişinin zorla kaybettirilmesiyle ilgili dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı olan Cemal Temizöz’le birlikte sekiz kişi hakkında açılan davayla ortaya çıkar. (i)

Devletçe tescilli rapora göre; Altın’ı öldüren silah Temizöz’ün yargılandığı dosyada maktullerden Ramazan Uykur cinayetinde de kullanılmıştı. Babası gözleri önünde öldürülen oğul İsmet Uykur, davanın bir celsesinde o silahın kimler tarafından kullanıldığını da açıklar:

“Toros marka bir araçla babamın önüne kestiler. Tamer Atak arabadan indi ve elinde tabanca vardı. Aralarında boğuşma yaşandı. Bu arada araçtan Kukel Atak indi. Babamı Kalaşnikof'la taradı ve oradan ayrıldılar.”

Dava kapsamında “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle katılarak mensubu olmak, insan öldürmeye azmettirmek ve insan öldürmek” suçlamasıyla yargılanan Tamer Atak ve Kukel Atak ile Temizöz de yargılamanın sonunda beraat alır. Beraat gerekçesinde, olaylarla ilgili “kesin, inandırıcı ve vicdani kanaatte uygun delil bulunmadı” diye belirtilmişti.

Devletin kendi kurumunun raporu bir başka kuruma ki adaleti temsil eden kurumuna inandırıcı gelmemişti.

Sadece 21 kişinin zorla kaybettirilmesi olayında değil, 33 kurşunla yaşamını yitiren Cindi Altın ve diğer beş kişinin daha failleri cezasız kalmıştı. Rapor ortaya çıkmadan birkaç ay önce rafa kaldırılan Cindi Altın’ın dosyasına bu raporun tek bir cümlesi dahi girmedi.

Ailenin iç hukukta son kapı olarak gittiği Anayasa Mahkemesi de birkaç gün önce yerel mahkemenin “süre aşımı” kararını göz önünde bulundurarak, dosyaya dair “kabul edilemez” kararı verdi.

Bu karar sonrası Altın ailesi adaleti sınırların ardından aramaya hazırlanıyor. 24 yıl geçmiş olmasına rağmen yası dinmeyen aile bu kez AİHM’in vereceği kararla faillerin cezalandırılacağı günü bekleyecek.

Oysa Altın ile birlikte altı kişinin öldürülmesinde kullanılan silah ortadaydı, ortada olmayan bir tek faillerdi!

Tıpkı diğer zorla kaybettirme dosyalarında olduğu gibi her şey apaçık ortaydı, sadece tetiği çeken eller yoktu!

* Gazeteci