Bir yanılsamanın geleceği 1: Anadolu Aydınlanması

Kemalizm sosyal-politik olarak, iki tarihsel anlatının senkretik sonucudur. Osmanlı tarihsel ve politik genetiği ile kuşatıcı kapitalist modernitenin karşılaşmasının güncel sonucu. Sosyo-politik olarak ise Kemalizm tampon yapısallığının zorunluğu çocuğudur. Yükselen dünya güçleri arasında preslenmemenin teori ve politiğidir. Zihni yanılsama ve beka kaygısının vermiş olduğu psikoz ile Anadolu Aydınlanması olarak anlaşılmıştır.

Google Haberlere Abone ol

Goni Ağca

Ulus Baker'in denklemi ile başlamak önemli olsa gerek. "Bugünkü Amerika Amerikan devriminin sonucudur."

İlk postulamız şu olmalıdır: Anadolu Aydınlanması denilen anakronik tarihselleştirme koskocaman bir yalandır. İlk elde verili tarihsel analizin sonucu gereği kültürel-sosyal ve politik bir yalan ile karşı karşıyayız. Kemalizm, yükselen ve kuşatan kapitalist modernleşmenin en son vagonundan yansıyan tarihsel projeksiyonun ismidir. Sosyal hayatın kapitalist-modernist yayılmasından kaynaklanan dönüşüm tampon yapısallığı ile bir araya gelerek illüzyonlara yol açmıştır.

CENNETTEN DÜŞME SENDROMU: YAŞLI VE KIRIKKANAT'IN DÜNYASI

Aydınlanma yanılsamasının meydana getirdiği tahribat kendini en dikkat çekecek halde bilumum solcunun sayıklamalarında gösteriyor. Fatih Yaşlı'nın; gündeme gelen Atatürk İle Aldatmak I-II isimli iki yazısı bu manada çok önemli bir analitik zemine oturuyor. F. Yaşlı'nın geliştirdiği refleks nev-i şahsına münhasır bir orijinalite barındırmıyor. Zihinleri kuşatan Anadolu Aydınlanması algısı ve sosyal politik kopuş yanılgısı bu yazı ile gündemleştiriliyor. Yaşar Nuri Öztürk'ün Allah İle Aldatmak'ından mülhem bir başlık ile işaretlenen vurgu seküler Tanrı'ya çağrı ise burada gömülü seküler din var demektir. B. Russell'ın ideolojik formasyonun kuşatıcı etkisini ifade edebilmek için vurguladığı veciz sözü akla geliyor; Vaat varsa o dindir. Seküler siyasal dinler bu ifadenin tam merkezinde yer alırlar. Fatih Yaşlı'nın zihin evreni, Mine Kırıkkanat'ın şizofrenik sayıklamaları ve ortalama Kemalistlerin algısı yalnızca bir psikolojiyi yansıtıyor: Cennetten düşme sendromunu. Kemalizm tarihsel ve güncel aksı ile seküler din olarak kodlanmıştır. "Evet artık ilahım". "Tapıyorum " "On yıl önce tapıyorum demezdim artık tapıyorum". Aydınlanmacılık her şeyi karikatürize ettiği gibi zihinleri de karikatürize eder. Kutsalı olmayan yalana Aydınlanmacılık diyoruz. Seküler karakterli büyük bir kurtarıcı seküler mitosun kutsallaştırma ihtiyacından türeyen bir boşluk doldurur. Bu boşluk Fransız Devrimi'ne yüklenen psiko-sosyal misyonun da sebebidir. Fatih Yaşlı ve ortalama Kemalist akıl için geçerli tarihsellik şudur: Osmanlı Hanedanı'nın teba ve köleliğe dayanan toplumsal yapısının büyük bir sosyal devrim ile yıkılması ve yerine çağdaş medeniyetler seviyesine eş bir toplumsal yapının geçirilmesi. Tebadan yurttaşa doğrusal bir ilerleme hattı ile zerk edilen gelişimin adı onlara göre Kemalist Aydınlanmadır. Seküler siyasal dinin kodlarına yönelik bir dışavurumdur bu aynı zamanda. Kodları çözümlemek ise hayati önemdedir.

KEMALİZM, OSMANLI VE KAPİTALİST MODERNİTE

Kemalizm sosyal-politik olarak, iki tarihsel anlatının senkretik sonucudur. Osmanlı tarihsel ve politik genetiği ile kuşatıcı kapitalist modernitenin karşılaşmasının güncel sonucu. Sosyo-politik olarak ise Kemalizm tampon yapısallığının zorunluğu çocuğudur. Yükselen dünya güçleri arasında preslenmemenin teori ve politiğidir. Zihni yanılsama ve beka kaygısının vermiş olduğu psikoz ile Anadolu Aydınlanması olarak anlaşılmıştır. Zaten kırılmış olan Osmanlı sosyal fay hatları üzerine inşa edilmiş modern tutunmanın pre-modern genetik ile gelen refleksidir Kemalizm. Biz kurtardık, biz kurduk, onlar geldi çökerttiler algısı tam anlamı ile seküler dinin mottosudur. Halbuki egemen aklın iki kanadının da ekonomi-politikaları arasında iç karakterlerinden getirdikleri nüans ayrılıkları dışında hiçbir fark yoktur. Kemalistler psikoz biçiminde dışa vurdukları kurucu momentin kendi altın çağları olduğunu iman bellemişler. Çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşan, yurttaş kadın ve erkeklerin imtiyazsız, eşit birliği. Bir yanılsamanın geleceği... İşte bu algı M.Kırıkkanat'ın da F.Yaşlı'nın da güncele taşırdıkları düşme-düşürülme sendromunun yansımasıdır. Ulus Baker'in denklemini bir tasavvuf sözü ile tamamlayalım, "Kabın içinde ne varsa dışarı o taşar". Türkiye kabının içi de dışı da birdir.