Game Of Thrones 8. sezon başlıyor...

AKP döneminin bütün ittifakları gibi bu son ittifak da uzun sürmeyecek. Bu kesin. Çünkü hiç bir döneminde “kurucu” bir kimliğe kavuşamadı. II. AKP dönemindeki AKP-Cemaat ittifakından biliyoruz ki şimdi yaşadığımız evre henüz “dershane tartışmaları” evresidir.

Google Haberlere Abone ol

Bugünkü krizde göz önüne alınacak dört temel nokta var. Birincisi AKP-MHP ittifakı partiler ittifakı değil bir devlet ittifakıdır. Bu da krizin derinliği ve sahasını oldukça geniş bir çerçevede takip etmeyi gerektiriyor. Daha başka deyişle partilerin ve liderlerin konumunu aşan bir gözlemler alanı kurmayı gerektiriyor. Devlet kurumlarından siyasi davalara kadar her yere dair gözlemlerden bahsediyoruz. İkincisi AKP dönemiyle birlikte başlayan kırılgan ittifaklar sürecine dikkat gösterilmesi de gereklidir. AKP hiçbir döneminde kalıcı ve kurucu ittifaklar geliştirememiştir. Bunun anlamı en saçma ve önemsiz bir gündemin dahi kriz yaratıcı özellik kazanması demektir. Dolayısıyla bugünkü krizin Andımız ve Türkçülük ile alakası neredeyse hiç yoktur. Ama kriz onunla anılabilir.

AKP'NİN VERASETİ

AKP’nin iktidar dönemlerine bakarsak bu durumu daha iyi anlarız. I. AKP dönemi AKP-MHP ve muhafazakar sağ ittifakı dönemi idi (2002-2005) ve bu dönem Cemaatin yükselişi ile bozuldu. Şemdinli davası süreci böyle başladı. 2. AKP dönemi AKP-Cemaat ittifakı (2005-3013) sürecidir ve Ergenekon, Balyoz davaları da buradan sökün etti. 3. AKP dönemi ise AKP MHP-ulusolcu ittifakıdır ki cemaat davaları ile KCK davaları olarak tecelli etmiştir. Şurası açık ki her üç dönemdeki ittifaklarda stratejik meseleler çözüme kavuşmadı ve bu durum bütün ittifak evrelerini kırılgan bir hale getirdi. Bugün de bu kırılganlık sürüyor ve kalıcı yeni bir tarihsel iktidar blokunun oluşamadığını görüyoruz. Böylece bütün ittifaklar şüphe ve evhamla kendi yerini koruma, müdahale alanını genişletme ve ortaklar konusunda tedbir eğilimlerini güçlendiriyor. Ve bugünkü krizde bakılması gereken üçüncüsü nokta ise çözülen ittifakların yerine hangi toplumsal ve siyasal muhatabın ikame edileceği sorusudur. Ulusalcı unsurların varlığı yeni ittifak unsurlarına bağlıdır. Aslında bu konuda geçmiş ittifak güçlerinden başka seçenek zaten yoktur. Ve son önemli nokta ise ekonomi, siyaset ve hukukun uluslararası güçlerin güvenlik taleplerine cevap verebilir olup olmadığıdır. Ki AKP'nin 15 Temmuz sürecinden bu yana uluslararası ekonomik ve siyasi dilin sınırları içine dahil olmasını sağlayacak bir kadro ve söylemden mahrum olduğu da açıkça görülmektedir.

Peki bugün ne oluyor?

AKP döneminin bütün ittifakları gibi bu son ittifak da uzun sürmeyecek. Bu kesin. Çünkü hiçbir döneminde “kurucu” bir kimliğe kavuşamadı. II. AKP dönemindeki AKP-Cemaat ittifakından biliyoruz ki şimdi yaşadığımız evre henüz “dershane tartışmaları” evresidir. Bu evreyi çözemezlerse hemen arkasından devlet kurumları, kurumların stratejik inşasına dair güncel konumlanma ve adımlar, kadro dengesi, bürokrasi yönetimi, siyasi davalar vs.'lere dair ilerde açılacak daha birçok başlık var ve domino taşları gibi birbiri ardına ilerleyecektir. Peki kriz devam ederse bir 17-25 Aralık olur mu? Kurumların ele geçirilmesi üzerine kurulu bir siyasi mücadele alanında tabii ki olur... 2013 koşullarına göre ihtimal daha az...

Bütün bunların henüz ne zaman olacağını bilmiyoruz sadece...

*Hakim, Demokrat Yargı Eşbaşkanı