LGBTİ+ etkinliklerini yasaklamak ne demek?

Ankara Valiliği hangi maskülenlikleri ödüllendireceğini duyurdu bu kararla? Eğer Türkiye muhalefeti veya muhalefetleri bu tür yasakların LGBTİ+ özelinde yasaklar değil de çeşitli grupların belirli maskülenlik eylemleri için ödül beyanı olduğunu kavrarsa, bu yasaklara karşı çıkmanın meşrulaştırılmış organize şiddet eylemlerine karşı çıkmak olduğu bilincini edinecektir.

Google Haberlere Abone ol

Beren Azizi

Ben Griffin “Tarihsel Bir Problem Olarak Hegemonik Maskülenite” (1) başlıklı makalesinde yasakların, özellikle erkek eşcinselliğini düzenleyen yasakların, maskülenitenin bazı formalarını yasaklarken aslında bazı formlarını ödüllendirdiğini söylüyor. Buna ek olarak da maskülenlikler arası güç ilişkilerinin de toplumsal cinsiyet nizamının temel ögesi olduğunu iddia ediyor.

Griffin’den feyzle Ankara Valiliği’nin LGBTİ+ etkinliklerini yasaklayan kararının yasak yönünden ziyade, ki bu yasak yönü eğer hâlâ işliyorsa hukukun ve hukukçuların işi olacak nihayetinde, ödül yönünü konuşmalıyız. Ankara Valiliği hangi maskülenlikleri ödüllendireceğini duyurdu bu kararla? Eğer Türkiye muhalefeti veya muhalefetleri bu tür yasakların LGBTİ+ özelinde yasaklar değil de çeşitli grupların belirli maskülenlik eylemleri için ödül beyanı olduğunu kavrarsa bu yasaklara karşı çıkmanın meşrulaştırılmış organize şiddet eylemlerine karşı çıkmak olduğu bilincini edinecektir. Bu bilinç yokluğu Ankara Valiliği’nin en büyük kolaylığı ve LGBTİ+ başlığı altında belirli maskülenlikleri ödüllendirmesi başka başlıklar altında bunu yapmasından çok daha kolay.

Ödül meselesine geri dönersem, burada ödüllendirilen ırkçı maskülenliklerdir. Şöyle ki, Valiliğin yasak duyurusunda belirttiği “bir takım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle de bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği” dediği bazı kesimler tepkilerini ve hatta linçlerini ailenin korunması ve bunun devamı olarak da milletin korunması üzerinden örgütleyeceklerdir. (“Aile yapımızı bozacaklar!”, “Milletin DNA’sıyla oynuyorlar!” vb.) İşte bu ırkçı kesimlerin ırkçı maskülenliklerinin ödüllendirilmesi bu yasağın asıl işlevini oluşturuyor.

Nortwestern Üniversitesi, Tarih Bölümünden Tessie Liu “Tarihsel Bir Perspektiften Kadınlar Arasındaki Farkların Öğretimi Irk ve Toplumsal Cinsiyeti Sosyal Kategoriler Olarak Yeniden Düşünme” (2) başlıklı makalesinde ırkçı düşünme pratiklerinin sıradan ve sıradan olduğu kadar da toplumsal cinsiyetli olduğunu söylüyor. Irkın ikincil eş anlamlıları olarak ev, aile, akrabalık kelimelerinin sözlüklerde önerildiğini belirterek Avrupa toplumlarının kendilerinkinden farklı ten rengindeki insanlarla karşılaşmadan çok daha öncesinde zaten ırkçı prensiplerle organize olmuş bir toplum olduğunu söylüyor. Toplumsal cinsiyet açısından nötr bir konsept olan ırkın icat edilme sürecinin toplumsal cinsiyet açısından hiç de nötr olmadığını izah ediyor. (Özellikle heteroseksüel doğum odaklı cinsel ilişkinin organizasyonunun belirlenmesi üzerinden. Burada ırkı modern anlamda kullanabiliriz; ama ırkçılığı modernden çok daha öncesinden cinsiyetli bir pratik olarak başlatmak gerekiyor. Dolayısıyla ırkçılık, toplumsal cinsiyetli bir cinsçilik ve o cinsi üretecek üreme ilişkilerini şiddet kullanarak dayatan cinsiyetçilik biçimidir.)

Bu tür yasaklar hakkında kadınlar üzerinde ırkçı doğum kontrol politikalarını meşrulaştırma olduğunu da söyleyebiliriz. Burada doğum kontrol mefhumunu sadece tipik tıbbi aile planlaması olarak düşünmemek gerekiyor, ötesinde gündelik hayattaki kadın cinselliğinin hatta kadınların davranışlarının düzenlenmesi olarak düşünmek gerekiyor. LGBTİ+ etkinliklerini yasaklayan Valilik, aslında cinselliği ve cinsellik olduğu iddia edilen her kamusal davranışı linçle cezalandıracak bir maskülenliği ödüllendiriyor. O maskülenlik de açıkça değil böyle yasaklarla üstü kapalı olarak ima ediliyor. Bir maskülenliğin eşcinsel olmamasının diğer yüzü kadınların cinselliği ve cinsel sayılan her türlü davranışını kontrol etme görevidir. Bu yasakla Valilik, yürütme erkindeki erkek kadrosunun davranış kalıplarını hem üretiyor hem de zaten bu yasaklar o üretilmiş davranış kalıplarının bir sonucu. Her türlü ırkçı olmayan ve ırkçı pratikleri sorgulatacak davranışların “sokaktaki sıradan vatandaş” olduğu iddia edilen organize linç çeteleriyle cezalandırılmasına ses çıkarmayacak bir kadro inşa ediyor. (Toplumsal cinsiyetler hiyerarşisi, erkeklerin diğer erkeklerin yardımını kazanması için faydalı bir düzendir.)

Bu gibi meseleleri (yasakları, fobik açıklamaları vs.) ikiyüzlülük suçlamalarıyla, gizli eşcinsel asıl sizsiniz çıkışlarıyla veyahut da “Osmanlı’da oğlancılık vardı.” gibi sığ tepkilerle muhalefetin veya muhalefetlerin ele alması cahillikten kaynaklanan bir sonuçtur. Meselenin ırkçılıkla/mezhepçilikle, kadın düşmanlığıyla ve linçle ilgili kısmının konuşulmadığını ve yeterince ifşa edilmediğini gösterir. Halbuki Türkiye’nin eşcinsellik meselesinde artık bu bilinç yükselmesine ihtiyacı var.

Meselenin çok boyutlu ele alınıp adının çok boyutlu konulması muhalif kamuoyunda doğru tepkinin oluşmasına zemin hazırlayacaktır. LGBTİ+ konusunda muhalif kamuoyunu mobilize etmek için meselenin çok boyutlu ele alınması bir zorunluluk ki gerçekçi olan da bu çok boyutluluk. Devletin veya onun temsilcilerinin bu kadar açıktan çeteleri desteklemesi “LGBTİ+” adı altında çok ama çok normalleştirildiği için tepkiler bu kadar cılız ve ironik bir şekilde homofobik. Muhalif basın hâlâ son derece heteroseksist ve eril olduğundan, bu tür yasaklar kısıtlı bir çerçevede haberleştiriliyor, yani sıklıkla yasağın tutucu-ahlakçı ideolojisi vurgulanıyor. Bur vurgulamalar da muhalif kamuoyunda “Kim daha ahlaklı? Asıl onlar ahlaksız! Neler neler yapıyorlar… Oğlancılık…” şeklinde zaten varolan homofobik reaksiyonlar dışında hiçbir düşünceyi tetiklemiyor. Halbuki bu faşist ve şiddeti ödüllendiren yasakların örneğin “Valilikten çetelere açık destek” vb. başlıklarla devletin temsilcilerinin şiddete teşvik politikasını eleştiren biçimde haberleştirilmesi gerekiyor. Bu faşist yasakların neredeyse asıl amacını oluşturan ırkçı şiddetin meşrulaştırılması ve kadın düşmanlığının teşvik edilmesi en az ahlakçılık kadar ifşa edilmeli. Artan cinsel saldırı, hayvana ve kadına karşı suçlarla bu yasakların arasındaki neden sonuç ilişkisi ifşa edilmedikçe asıl sorumlular da ifşa edilmiyor.

(1) Gender & History ISSN 0953-5233
Ben Griffin, ‘Hegemonic Masculinity as a Historical Problem’ Gender & History, Vol.30 No.2 July 2018, pp. 377–400.

(2)  Women’s Studies Int. Forum, Vol. 14, No. 4, pp. 265-276, 1991 Pergamon Press plc, Printed in the USA.