Belediyelerin politikayla ilişkisi üzerine

Halkın algısındaki belediye izleniminin bir gereği olarak, belediyelerin politikadan arındırılması istemi, gerçekte kirli bir suyun arındırılması örneğine benzer. Zira fiilen yürütülen politikanın insanı dışlayan, kutuplaştıran hatta fişleyen biçimci ve yozlaştırıcı boyutu, politika kavramının içini boşaltarak, politik amaçları gayri ahlaki bir anlama büründürmüştür.

Google Haberlere Abone ol

Ömer Gültekin

Yaz boyunca, halkın belediye tanımına dair izlenim ve algısına dönük yaptığım araştırmalarımda öne çıkan en önemli tespitim şuydu: Halk belediyelerin politize olmasını istemiyordu. Hatta tamimiyle belediyelerin politikadan uzak durmasını isteyenlerin sayısındaki çoğunluk beni hayrete düşürmüştü, diyebilirim. Şüphesiz, halkın politikaya dair algısında oluşan bu aşırı tepkisellik, fiilen yürütülen politik çalışmaların halk nezdindeki olumsuz yansımasıydı. Zira kavramların, uzun tarihsel birikimle kazanılan anlamından uzak, tabiri yerindeyse içinin boşaltılarak gündelik hayata katılması, haliyle işlevselliklerini de zayıflatır ve insan zihninde parçalı imgelere dönüştürür. Sonrasında da kavramlar, adeta zincirinden boşanan parçalı halkalar gibi, anlam bütünlüğünden kaybolarak yeteri bir kavrayış bilgisinden uzaklaşır. Neticede, politika kavramının insan zihninde yerleşik anlamının yanlış kodlanmasının sebebi budur. Oysa gerçekte belediyelerin kendisi, uzun politik mücadelelerin en başarılı kazanımlarıdır. Haliyle belediyelerin politikadan uzaklaştırılması, belediyeleri var eden zengin kültürel birikimden mahrum etmek anlamına gelecektir. Zira politika, toplumu etkileyen genel konulara ilgi, kamu yararına yönelik faaliyet biçimi olarak tanımlanır. Bundan dolayı şehirlerin ortaya çıkışıyla kurulan belediyelerin politikanın en merkezinde konumlanması, belediyenin doğası gereği sayılmalıdır.

Bilindiği üzere, köken bilimi olarak "politika/πολιτική", Yunanca bir sözcük olarak şehir anlamına gelen "Polis/πόλις" sözcüğünden türeyerek "şehir yönetme" anlamına gelmektedir. Zira Yunan medeniyetinde devletlerin ilk biçimleri şehir devletleri biçimindeydi. Bu şehirlerin kuruluş amacı da yurttaşların toplumsal değerlerini ve ahlaki olgunluğunu gerçekleştirmek için kurulmuştu. Kurulan bu şehirlerin (polis) bu amacını gerçekleştirmek için yürütülen faaliyetlerin biçimi de politika olacaktır. Politika, toplumun yararına olan genel konuları, halkın yararına olarak, özel çıkarlardan üstün tutacaktır. Şehirde yaşayan insan, en yüksek ahlaki değerlerine politika ile ulaşacaktır. Politika etkinlikleriyle insanın insanileşme mücadelesi değer kazanmış, bundan dolayı Aristo, "insan yapısı gereği politik bir hayvandır" demiştir. Yani insan, ormanda yaşayan bir hayvandan farklı olarak, şehirde yaşayan bir hayvandır. Şehrin politika faaliyetleriyle kazanılan insani ahlak değerleri, insanı insan yapacaktır. Bundan dolayı şehirlerin yönetimi anlamına gelen politikanın, şehrin yönetim kurumları olan belediyelerin de bir faaliyet biçimi olarak politika ile uğraşmaları, ahlaki değerlerin kazanımı için elzem olacaktır.

Halkın algısındaki belediye izleniminin bir gereği olarak, belediyelerin politikadan arındırılması istemi, gerçekte kirli bir suyun arındırılması örneğine benzer. Zira fiilen yürütülen politikanın insanı dışlayan, kutuplaştıran hatta fişleyen biçimci ve yozlaştırıcı boyutu, politika kavramının içini boşaltarak, politik amaçları gayri ahlaki bir anlama büründürmüştür. Oysa İslam filozofu İmam Gazali politikayı, yapılan meslekler arasında en şerefli meslek sayarak sevgi, saygı, yardımlaşma ve beraberliği sağlama aracı olarak tanımlamıştır. Ona göre politika, insanlığın ıslahı ile hem dünyada hem de ahirette selamete ulaştıracak doğru yolu gösteren etkinliktir.

Politika kavramının halkın belleğinde, imgesinde ve hatta onu fiili bir tutuma yönelten algılayışında edindiği olumsuz anlamın bir nedeni de halkın politikacıları, bir etkinlik olarak politikayı kendi amaçlarına ulaşmaları için düşündüklerinden başka türlü konuşup davranarak işlerini yürütme biçimi ve içi boş polemiklerin laf kalabalığı alanı olarak görmeleridir. Zira politikacılar, Makyavelist bir anlayışla politikayı, amaçlarına ulaşmaları için her şeyi mübah sayan bir araca dönüştürmüşlerdir. Bu yanlış kanıyı bertaraf edecek, politika kavramını doğru bir düzleme oturtacak zihinsel dönüşümlerin gerçekleşmesi için belediye ile politika ilişkisini sağlıklı bir değerlendirmeye ve tutarlı bir anlama kavuşturmak gerekecektir. İnsani etkinliklerin kültür merkezleri olan şehirlerin kuruluş normları gereğince ortaya çıkan belediyelerin, kamusal yararı gözetecek, ahlaki olgunluğu sağlayacak hedefleri gerçekleştirmek için politikayı bir yönetim biçimi olarak benimsemesi, her zamankinden daha da önem kazanmıştır.