Şehitveren köyü: Gezmiş'e övgü, Yazıcıoğlu'na rahmet

Şehitveren'de uzun yıllardır (belki CHP kurulduğundan beri) CHP’li olmanın, CHP’ye oy vermenin ve CHP politikalarına sarılmanın yarattığı siyasal deformasyon çok belirgin. Öyle ki Deniz Gezmiş’i yere göre sığdıramayıp aynı zamanda Muhsin Yazıcıoğlu’na rahmet okuyanlar var. Bu siyasal çapraşıklık üzerinde CHP etkisinin bulunduğunu sanıyorum kimse inkâr edemez.

Google Haberlere Abone ol

Yemen Cankan*

Uzunca bir aradan sonra (yaklaşık iki ay) yeni bir metin kaleme almış olmanın mutluluğunu ve yine belki sıkıcı, keyifli olmayan ve dert tasa içeren konuları anlatacak olmanın mutsuzluğunu yaşıyorum.

Bundan yaklaşık iki hafta önce, 9-10 gün boyunca gezip dolaşmak ve elbette dinlenmek üzere memleketime gitmiş bulundum: Ardahan’ın Damal ilçesinin Seyitören köyü…

Köyün adının yıllarca Seyitveren, sonra birden Seyitören ve son olarak da Şehitveren olarak değiştirildiğini de buradan hatırlatmış olayım. Köyün hemen alt başında bulunan köprüye yerleştirilmiş, üzerinde köyün adını taşıyan küçük tabela, sanıyorum 10-15 yılda bir, köylülerden habersiz olarak değiştiriliyor ve her değişiklikte köyün adı da değişiveriyor. İlginç olan bizim köy tarihinde, asker olarak gittiği Çanakkale’de sanıyorum asker arkadaşının silahının ateş alması sonucu hayatını kaybeden bir akrabam (1) dışında şehit sayılabilecek pek kimse yok. Ki bu akrabamın da devletçe şehit statüsünde sayılmadığını belirtmiş olayım. Köyün adının buna rağmen Şehitveren olarak değiştirilmiş olmasının, köylüler ve yöre halkı üzerinde milli duygular üretmek ve devletçi bir şuur empoze etmek amacını taşıdığını söylemek bu halde pek de hatalı olmayacaktır.

Gelelim kısa tatilimin yarattığı imkânlar dâhilinde, köy halkı üzerinden edindiğim izlenimlere... Bu izlenimlerin ülke genelinde ne tür bir karşılığının olduğu tartışması baki kalsın ama gittiğimiz gördüğümüz her yerin, içinde bulunduğu siyasal durumunun tahlil ve tarifinin, öyle ya da böyle, bir gün işimize yarayacağını unutmamak gerekir diye düşünüyorum.

Öncelikle bizim köyün ve hatta bağlı olduğu ilçenin tamamına yakınının Alevi-Türk olduğunu belirteyim. Bu belirteci, Türkiye genelinde yaşayan Alevi-Türk’lerin genel siyasal eğilimlerine dair fikirler verebileceği düşüncesiyle paylaştığımı da yine eklemiş olayım.

1. Köy muhtarından aldığım bilgilere göre yaklaşık 550 kişilik nüfusu bulunan köyün, son seçimler itibariyle, 380 seçmeni bulunuyor. 24 Haziran seçimlerinde 380 seçmenin 294’ü CHP’ye, 75’i HDP’ye, ikisi AKP’ye ve biri de MHP’ye oy vermiş. Bu verilere göre sekiz seçmenin de oy kullanmadığı anlaşılıyor.

2. Köylüler AKP’ye verilen iki oyun sandık görevlileri tarafından verildiğini dile getiriyorlar. MHP’ye verilen biroyun kimin tarafından verildiği henüz öğrenilmiş değil. Yanlışlıkla verilmiş olması da kuvvetle muhtemel.

3. Köyün ezelden beri CHP köyü ve hatta CHP kalesi olduğunu hatırlatmakta fayda var. Fakat son seçimde HDP’nin oylarını fazlasıyla artırdığı görülüyor. Barajı aşması ve AKP’nin meclis çoğunluğunu kaybetmesi amacıyla HDP’ye oy verenlerin yanında, siyasal bir tercih olarak HDP’ye oy verenlerin sayısı da hiç az değil.

4. 24 Haziran seçimleri, genel olarak köy halkı üzerinde (özellikle otuz yaş üstü) umutsuzluk yaratmış durumda. AKP’nin ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın bundan sonra hiçbir surette yenilemeyeceği yönünde bir algı bulunuyor.

5. CHP’nin ve özellikle Muharrem İnce’nin seçim gecesindeki tavır(sızlık)ları ise birçok insanı öfkelendirmiş durumda. Keza bu seçimde HDP’ye zorunlu olarak oy verdiğini ve CHP’nin yüzünden, inat olsun diye bundan sonraki seçimlerde de yine HDP’ye oy vereceğini söyleyenleri bizzat dinlemiş bulundum.

6. CHP ve Muharrem İnce’nin seçim gecesindeki ve devamındaki hal(sizlik)lerini, kaçırılma, tehdit edilme vs. türünden teorilerle açıklayanlar çoğunlukta. Kim ne derse dersin, devletin “bu adamları” bir şekilde diz çöktürdüğüne dair yaygın bir kanı mevcut.

7. CHP üzerinden ve CHP’ye biçilmiş bir sol/solculuk kaftanı var. Hal böyleyken “solun” bu ülkede hiçbir zaman iktidar olamayacağı yönünde de bir inanç gelişmiş durumda. Bu seçimlerle birlikte bu inancın daha da pekiştiğini söyleyebilirim. Üniversite okumuş ya da okuyan birkaç gencin dışında, parlamento dışı ya da parlamenter olmayan herhangi bir yol ve yöntem konusunda da kimsede yeterli bilinç ve de inancın bulunmadığı da söylenebilir.

8. Uzun yıllardır (belki CHP kurulduğundan beri) CHP’li olmanın, CHP’ye oy vermenin ve CHP politikalarına sarılmanın yarattığı siyasal deformasyon çok belirgin. Öyle ki Deniz Gezmiş’i yere göre sığdıramayıp aynı zamanda Muhsin Yazıcıoğlu’na rahmet okuyanlar var. Bu siyasal çapraşıklık üzerinde CHP etkisinin bulunduğunu sanıyorum kimse inkâr edemez.

9. Genelde devletin özelde de yine CHP’nin yarattığı algı ve duyguların (şovenizm) sonucu olarak, Kürtlere karşı korkunç bir güvensizlik var. CHP’nin ve dolayısıyla kendilerinin hiçbir siyasal savrulması görülmeyip, sürekli olarak Kürtlerin güvenilmezliğinden, kendi tabirleriyle herkesi “satacaklarından” dem vuruluyor. Ne var ki son birkaç seçimle birlikte yaygınlaşmaya başlayan HDP ve özellikle Selahattin Demirtaş sempatisi, bu algıların uzun vadede kırılmasını sağlayabilir.

10. Yer yer eleştirmekle birlikte CHP’nin yaptığı tüm tarihsel hatalar köy halkı tarafından birer taktik ve zorunluluk olarak kabul ediliyor. Ve bir CHP klasiği olarak sorun hep dışarıda aranıyor. Her ne olursa olsun, hata hep CHP dışındakilere havale ediliyor. Bu haliyle köy halkının CHP’den kopması ya da koparılması için radikal ve istikrarlı bir çalışmanın yapılması aciliyeti bulunuyor.

Köye ilişkin saydığım bu siyasal atmosferin yanında, toplumsal ve ekonomik atmosfere ilişkin de birkaç izlenimimi yine şöyle aktarayım:

11. Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik daralmaların, köy halkı üzerinde de etkisini gösterdiğini söylemeye gerek yok. Üretime dönük herhangi bir tarımsal faaliyetin bulunmadığı köyde (artık köy sayılır mı tartışılır), birçok ürünün satın alınıyor olması sebebiyle, pahalılığın şiddeti fazlasıyla hissediliyor. Köylünün yarıdan fazlasının çeşitli bankalara kredi borçları bulunuyor.

12. Yaşlılar ve çocuklar dışında birçok kişi, yöreden geçen yol, tünel ve boru hattı inşaatlarında çalışıyorlar. İşin ve ekmeğin kıymeti ve yakıcı talebi, köyün bütün havasını sarmış durumda.

13. Gelinen aşamada büyük şehirlerin içinde bulunduğu ve insan sağlığını olumsuz etkileyen her türden gelişme (betonlaşma, nüfus artışı, pahalılık, iklim değişiklikleri vs.) yıllar önce ailesi ile birlikte büyük şehirlere göçmüş kişileri, yeniden köye yönlendirmiş durumda. Tümüyle yerleşmek maksadı taşımasa bile, en azından yazlarını rahat ve huzurlu geçirmek için, birçok aile tarafından köyün her tarafına yeni konutlar inşa ediliyor.

14. Köyün Gürcistan’a yakın olması, bu ülkeye geçişlerin pasaport ve vize formaliteleri gerektirmemesi ve bu ülke pazarının ekonomik olarak çok daha uygun olması nedeniyle köyün erkekleri tarafından Gürcistan’a sürekli olarak günübirlik geçişler yapılıyor. Özellikle akaryakıt ve alkol alımlarının neredeyse tamamı bu ülkeden yapılıyor. Gürcistan’a pasaport ve vizesiz geçişin sağlanmasının ardından köydeki alkol çeşitliliğinin (önceleri yalnız bira, rakı bilirdik biz, şimdi votka, viski, konyak ne ararsanız var) ve alkol tüketiminin arttığı da yine gözlemlerim arasında.

Köyde yaşayan çocukluk arkadaşlarımdan birinin bana ısrarla içki ısmarlamak için uğraştığı sırada yaptığım “çok içiyorsunuz yahu” çıkışına, elinde tuttuğu birayı kastederek, “bunu da yasaklarlar yakında, fırsatımız varken içebildiğimiz kadar içelim” cevabını verdiğini de yine paylaşmış olayım.

(1) İsmail Cankan, 1988 yılında, asker arkadaşının silahının ateş alması sonucu (olayın bilinen en ayrıntılı hali bu, başka detay bilen kimse bulunmuyor) kan kaybından hayatını kaybetmiştir.

*Avukat, İzmir Barosu