Diz çökmüyoruz, bu da size dert olsun!

Engizisyon kılıcının gölgesi altında dahi, yine de döndürmüştü dünyayı Galileo; tutsak edilmişti, katledilmişti de diz çökmemişti Boethius, diz çökmemişti Sabahattin Ali; alevlerin içinde dahi diz çökmemişti Metin, diz çökmemişti Asım, diz çökmemişti Hasret, diz çökmemişti Muhlis, diz çökmemişti Nesimi; şeytan olmayı göze almış, diz çökmemişti Nietzsche, diz çökmemişti Flaubert, diz çökmemişti Nesin...

Google Haberlere Abone ol

Hamza Celâleddin/[email protected]

Diri diri yakılmayı göze almış, diz çökmemişti Bruno, diz çökmemişti Servetus; sürgüne yollansa da diz çökmemişti Victor Hugo, diz çökmemişti Nâzım, diz çökmemişti Ahmet Kaya, diz çökmemişti Brecht; kurşuna dizilmeyi göze almış, diz çökmemişti Wagner, diz çökmemişti Dostoyevski, diz çökmemişti Lorca; idama yürürken bile başı dikti Deniz'in, başı dikti Mahir’in, başı dikti Hüseyin’in, başı dikti Erdal'ın; endişe ile intihar etmişti de yine onurluydu soğuk bedenleri Zweig’ın, Lotte’nin, Yesenin’in; baldıran zehrini bal diyerek içmişti Sokrates; engizisyon kılıcının gölgesi altında dahi, yine de döndürmüştü dünyayı Galileo; tutsak edilmişti, katledilmişti de diz çökmemişti Boethius, diz çökmemişti Sabahattin Ali; alevlerin içinde dahi diz çökmemişti Metin, diz çökmemişti Asım, diz çökmemişti Hasret, diz çökmemişti Muhlis, diz çökmemişti Nesimi; şeytan olmayı göze almış, diz çökmemişti Nietzsche, diz çökmemişti Flaubert, diz çökmemişti Nesin; kurşunlara, bombalara hedef olmuştu da, diz çökmemişti Gandi, diz çökmemişti Lennon, diz çökmemişti Kışlalı, diz çökmemişti Mumcu, diz çökmemişti Dursun, diz çökmemişti Elçi; boyun eğmemişti erkekliğinize Nevin, sesleri hâlâ gümbür gümbürdür Sappho’nun, Woolf’ün, Beauvoir’nın ve kahkahası hâlen dinçtir, diridir Adile Teyze’nin…

Aforoz edilmiş ve toplumun dışına itilmişti lâkin diz çökmemişti Spinoza; esir düşmüştü de boyun eğmemişti Celan, boyun eğmemişti Wittgenstein; kendisini öldürmüş ve zalime minnet etmemişti Benjamin; işkence ile katledilirken dahi incecik bir şâirdi Arkadaş Zekâi; belediye çukurunda zâyi idi bir garip Orhan Veli; kitapları yakılsa da fikirleri bâki idi Hobbes’un, Amado’nun, Reich’in; aşkları yasaktı lâkin diz çökmemişti Rimbaud, diz çökmemişti Abélard, diz çökmemişti Héloise, diz çökmemişti Wilde, diz çökmemişti Verlaine; ne kadar hapse atılırsa atılsın, sahnede görünmüştü bir kere Afife Jale; sürgünden sürgüne yollansa da vazgeçmemişti Clara Zetkin, elbet elvermişti Don Kişot hapishânedeki Cervantes’e; son nefesleri şiir olmuştu Ahmed Arif’in, Eluard’ın, Sylvia’nın, Nilgün’ün, Hölderlin’in; üryan gelip üryan gitmişti Karacaoğlan, başı öne düşmemişti Mahzuni Şerif’in; bitmedi, bitmeyecek inancı ve inadı Cumartesi Anneleri’nin; nefretiniz size kalmıştı ve diz çökmemişti Petro, diz çökmemişti Ferhat, diz çökmemişti Hande, diz çökmemişti Roşin; son nefesi tarihe kazınmıştı Mehmet’in, Ethem’in, Berkin’in, Abdocan’ın, Medeni’nin, Nuh’un, Uğur’un, Dilek’in, Özgecan’ın, Ali İsmail’in, Ahmet’in, Kemal’in...

Tarih bu ya; inceliğiyle kabalığıyla, tarih bizimdir!

Diz çökmedik, çökmüyoruz.

Başımız dik, direneceğiz; onur bizimdir!

Bu da size dert olsun!