2018 Lübnan seçimleri: Silahlarla bir yere varamazdık

Geçtiğimiz pazar, Lübnan dokuz yılın ardından parlamento seçimlerine gitti. 21-29 yaş arası seçmenler hayatlarında ilk kez oy kullandı. Seçim kanunu, seçimlerden sadece birkaç ay önce serbest bırakılan güçler tarafından, bağımsız hareketleri bastırmak, kendi pozisyonlarını güçlendirmek için tasarlanmıştı. Buna rağmen, sivil toplum harekete geçti, bir araya geldi ve yeni adayların seslerini duyurması için çaba sarf etti. Diğer bir deyişle, sıkı bir demokratik sınavdan geçildi.

Google Haberlere Abone ol

Raja Riachi*

@RajaRiachi

Lübnan siyaseti merhametsiz kişisel ihtirası ödüllendirmişe benziyor. 26 yaşında bir adam olarak bu partiye birkaç savaş geç kaldığımın (1975, 2006, 2008) farkındayım; ama yine de şahidim. Bir not: Seçim sonuçlarının açıklandığı 7 Mayıs tarihi, henüz kimsenin hesabını vermeye yanaşmadığı son savaşın da onuncu yıl dönümüydü.

Michel Aoun’un (Güçlü Hristiyan partilerinden Özgür Vatansever Hareket’in lideri, eski general) Lübnan hükümetindeki en kifayetsiz koltuk için güttüğü ihtiras, onu, artık her nelerse, değerlerinden taviz vermeye ve Hizbullah’la ittifaka sürükledi. Ödülünü aldı.

Samir Geagea’nın (Bir diğer Hristiyan lider) ülke siyasetinde kalma hırsıysa, ona yegane düzgün görüşü olan ulusal egemenlik savunusundan taviz vermek dışında bir şey getirmemiş görünüyor. Tabii yaptığı ve söylediği şeylere pek dikkat etmediyseniz... O da siyasetteki yerini korumayı başardı.

İç savaş boyunca farklılıklarını bir kanara bırakamayan – ki bu ülke için yapabilecekleri en büyük iyilik olurdu – bu iki ezeli rakip, siyasi hevesleri uğruna bir oldular. Bu ve diğer ehemmiyetsiz kişisel hırsların doğrudan sonucu olarak, halihazırda son yıllarda işledikleri suçların ve ihlal ettikleri yasaların hesabını veremeyecek, üstelik distopik idealleri ve yasadışı silahlı güçleri giderek meşruiyet kazanan bir parti iktidarda artık.

DÜŞÜK KATILIMIN SEBEBİ GÜVENSİZLİK 

Partizanlığı ve mezhepçiliği teşvik etmek üzere tasarlanmış seçim sistemi, umut vaat eden bir bağımsız harekete izin vermezken, hırsın getirdiği tavizlereyse kapı açtı. Pragmatikler bunun sivil toplumu, bu dangalaklarla (Homofobikler, cinsiyetçiler, Esadcılar, Hizbullahcılar ve diğer düzen aktörleri) müzakereye zorlamak açısından gerekli olduğunu söyleyecektir. Siniklerse, bu gibi fikirleri siyasi hırsları tatmin karşılığında meşrulaştırmanın bizi daha en baştan nasıl bir kargaşaya sürükleyeceğini.

Nihayetinde Paula Yacoubian ve Joumana Haddad kazanmak için yeterli oyu toplamayı başardı. Eski hükümetle yakın bir medya figürü olan ilki, etik bir tavizin sonucuydu, ikincisiyse bugüne kadar Lübnan parlamentosunda yer bulabilmiş en progresif ses idi. Daha doğrusu koltuğundan edilmemiş olsaydı olacaktı.

Bağımsız hareket hakkında, çevremde de şahit olduğum kişisel hissim, mebzul miktarda şüphe oldu. Nispi temsil sistemiyle birlikte düşünüldüğünde, bu his düşük katılım ve boş oyların oranını da açıklayabilir. Diğer yandan şüpheciliğimizi daha üretken bir şeyle dengelemeyi öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Rapor edilen 7 binden fazla ihlale ve sonuçlara açıkça müdahale edilmesine karşın, oylama sürecinin bölgedeki komşularımıza nazaran temiz geçtiği rahatlığına sığınabiliriz. Kifayetsiz yargı sistemimiz ve yozlaşmış yasama organımızda hesap verebilirlik söz konusu olmasa da, önümüzdeki dört yıl işler yolunda giderse, bu işi halk mahkemesinin yapabilmesi için sandıklara gitmek gerekecek.

SİLAHLARLA BİR YERE VARILAMAZDI 

Hizbullah’ın Beyrut ve Lübnan’ın diğer sokaklarındaki konvoylu ve havaya ateş açmalı seçim zaferi kutlamalarıysa, ki güç gösterisinden bunu anlıyorlar, mezhep çatışmasını körüklemekten başka işe yaramadı; nitekim hoş da karşılanmadı. Halihazırda çok fazla ölüme neden oldular, bu böyle devam ederse birçoklarına daha neden olacaklar.

Bu yol doğru değil. Evet, daha güçlüler. Evet, bir orduları var. Evet, geçmişte silahlarını kendi ülkelerinin insanlarına çevirmekle ilgili bir sorunlarının olmadığını, seçimleri takip eden günlerde yaptıkları eylemlerin karşılığı olmadığını ve yinelemekte de bir beis görmeyeceklerini gördük. Ama yine de silahlarla bir yere varamazdık, yapabileceksek dahi yapmamalıydık.

Çünkü mesele yalnız bu berbat değerlerle değil, bu yöntemlerle de savaşmak.

Lübnan parlamentosundaki Hizbullah bloku, beş yıl boyunca görev sürelerini uzatmak için şartları zorladı; Suriye savaşına katılan askeri birlikleri yeterince yorulduğunda ve seçim sistemiyle birlikte siyasi iklim de lehlerine döndüğünde, ülkenin demokratik haklarını kullanmasına yeniden izin vereceklerdir. Eh, bu başarıya bütün siyasi anlatıyı silahlarının ucuyla kontrol ederek eriştiler.

ANLATIYI KONTROL ETMEK...

Bu seçim tam da bu yüzden çok önemliydi. Aslında sonuçlar, LBC’deki (TV kanalı) uzmanların söylediklerinden belliydi; parti sözcüleri, insanların kalpleri ve akıllarındaki hikayenin direksiyonuna geçmeye çalışıyordu. Ait olduğunuz dünya görüşünün korkularını kışkırtarak...

Emin olun, 10 yıl önce yaşananların tekrarından endişelenebiliriz; bu epey ürkütücü, lakin yaklaşmakta olandan korkmanın da alemi yok. Önümüzdeki dört yıl içinde hatırlamamız gerekense şu: Savaş alanı anlatıysa, onları bu meydanda püskürtmeliyiz. Bu bizim sorumluluğumuz.

Mesele Hizbullah’ın ötesinde. Bu parazit ilişkiler, Lübnan’daki düzen partilerinin hepsini sarmış durumda. Evet, bizi aksine inandırmaya yönelik iyi niyetli çabalarına rağmen, Gebran Bassil'in Reform ve Değişim partisi bile.

Gördüğüm anlatı şu: Lübnan halkı kapana kısılmış hissediyor. Bir şey yapmalıyız ve tek yapabildiğimiz başlarını eğip ses çıkarmamalarını sağlamak. Rahatsızız ve çıkış yolu arıyoruz. Kazanmak istiyorsak önce bu yanlış fikirle vedalaşmalıyız. Bu gücün varlığının bize, bizim bu gücün varlığına muhtaç olduğumuz kadar muhtaç olduğunu göstererek.

Gördüğüm anlatı şu: Kendimizi sahip olduğumuz oylara layık görmüyoruz. Oylarının kendilerinden başka kimseye ait olmadığına, yalnızca arzuladığımız değişime erişmek için bir araç olduklarına inanamıyoruz. Oylarımızın yalnız bize ait. Hak ettiğimiz hizmeti aldık diye Hizbullah, Özgür Vatansever Hareket, Gelecek Hareketi ya da Lübnan Kuvvetleri gibi ülkeyi ekonomik durgunluk ve yoksulluğa sürükleyenlere oy borçlu değiliz. Hele hiç istemediğimiz savaşlarda hayatını kaybedenlerin şehadetine karşılık oy borcumuz hiç yok.

Görebildiğim anlatı şu: Düzen sivil toplumdan korkuyor. Bunu Beyrut Madinati’nin belediye başkanlığı kampanyası için birleştiklerinde gösterdiler. Seçim listelerini oluştururken, onlarca yıl içinde fermente ettikleri farklılıklarını bir kenara bırakırken de... Reform ve Değişim Koalisyonu, Joumana Haddad’ın koltuğunu gasp ettiğinde de. Ama oyunun kuralı bu. Biz bastırdıkça savunduklarını iddia ettikleri değerleri terk ediyor, gerçek renklerini gösteriyorlar.

MEDYANIN GÜCÜ VE SORUMLULUĞU

Bu savaş yalnız kazanılamaz. Hâlâ görece özgür ve güçlü olan dördüncü kuvvet medyanın tarafsız olmanın ne anlama geldiğine dönüp yeniden bakması gerek. Adil olmak, hırsızlar ve katiller için, sırf mevcut düzenin bir parçası olduklarından dolayı platform sunmak demek değildir. Çünkü günün en önemli haberinin ne olduğuna dair verilen karar, ülkede o gün alınan en önemli kararlardan biridir.

Hoşumuza gitsin ya gitmesin, LBC ve Aljadeed gibi kanallar, hâlâ toplumda trendleri belirliyorlar ve geleneksel ailelerin oylarını değiştirmek için büyük potansiyele sahipler. Ancak, mevcut siyasi aktörlerin ağzından çıkan her kelimeyi takip etme takıntıları, ülkede hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair baskın duyguya katkı vermekten başka işe yaramıyor.

Evet, radikal bir değişim muhtemelen kısa vadede izleyici kaybına neden olacaktır, ancak mevcudun devamının maliyeti kaçınılmaz olarak daha büyük; haber alma özgürlüğü. Yine bu kanalların, güç kullanımını haberleştirmekten çekinmekten de vazgeçmesi gerek. Kontrolden çıkmakta olan mevcut ateşi harlamaktan başka işe yaramayan bu yol, ilk bakışta makul görünebilir; ama reform istediğini iddia edenlere, kamusal anlatının kontrolünü elde edecekleri ve kriminal aktivitelerini gizleyecekleri bir platform sunuyor.

Politikacılarımızın takipçileriyle ilişkilendirdiğimiz, çobanı takip eden koyun imajına da meydan okumalıyız. İnsanların hayatlarındaı olumlu değişimi benimsemediklerini varsaymak, büyük bir fırsat kaçırmak olacak. Onlara iradelerinin gücünü hatırlatmamız gerek.

DEĞİŞİMİN TEMELİ ATILDI

Geçtiğimiz pazar, Lübnan dokuz yılın ardından parlamento seçimlerine gitti. 21-29 yaş arası seçmenler hayatlarında ilk kez oy kullandı. Seçim kanunu, seçimlerden sadece birkaç ay önce serbest bırakılan güçler tarafından, bağımsız hareketleri bastırmak, kendi pozisyonlarını güçlendirmek için tasarlandı. Buna rağmen, sivil toplum harekete geçti, bir araya geldi ve yeni adayların seslerini duyurması için şeffaf ve açık platformlar sağlamak adına büyük çaba sarf etti. Adaylar kılı kırk yararak incelendi, sırf yeni bir şey vaat ediyorlar diye açık çek sunulmadı. Diğer bir deyişle, sıkı demokratik sınavdan geçildi.

Kişisel gözlemim, harekete geçmek, iletişim kurmak, yaymak ve propaganda için gerekli araçlara doğal olarak sahip olduğumuz. Bu araçları daha iyi kullanmayı ve daha geniş kitlelere ulaşmayı öğrendikçe, özgür bir toplum için ihtiyaç duyduğumuz değerleri daha kolay yayabileceğiz. Harika insanlar suçlandı, sonuçlar onlar için hayal kırıklığı yarattı, moralsiz ve kırgın bıraktı, ama kavgaya devam iradeleri bana ve başkalarına daha fazlasını yapmak için ilham verdi. Değişimin temeli atıldı. Bu ani, kaotik bir değişim değil, eleştirel düşünce ve analiz üzerine inşa edilmiş sürdürülebilir bir değişim. Uzun zamandır ilk kez ülkem için gerçekten umutluyum. Gücü ele almalıyız!

* 26 yaşında bir Beyrutlu. İngiliz Dili ve Edebiyatı okudu. Arab Arcade isimli bir oyun geliştirme inisiyatifinin kurucusu. Geçtiğimiz pazar hayatında ilk kez oy kullandı.