Türkiye’nin kaderi muhalefetin ellerinde!

“Tek adam rejimi” seçim kurallarının, muhalefetin zaten bir araya gelemeyeceği, gelse de bu birliği koruyamayacağı varsayımıyla yapıldığı asla unutulmamalı! Bu süreçte yapılan hataların 7 Haziran’da olduğu gibi, 24 Haziran’da da “tek adam rejimi”nin zaferiyle sonuçlanabileceği ve bunun vebalinin çok büyük olacağı muhalefet partilerinin aklından çıkmamalı!

Google Haberlere Abone ol

Edgar Şar*

7 Haziran 2015 akşamı Türkiye bir fırsat yakalamıştı. Anayasayla birlikte hukuk devletinin anlamını yitirmeye başladığı bir zamanda muhalefet partileri, otoriterleşme eğilimlerini iyiden iyiye pratiğe dökmeye başlamış olan AKP iktidarına karşı mecliste çoğunluğu elde etmişti. Varlık sebebi müesses nizamın makul görmediği siyasi hareketlerin meclise girmesini engellemek olan yüzde 10 barajı büyük ölçüde yıkılmış, birbirine hiçbir açıdan benzemeyen muhalefet, hep beraber şikayetçi oldukları “tek adam rejimine gidiş”i engelleyecek asgari demokratik koşulları yeniden tesis etmek için önemli bir fırsat yakalamıştı.

Bugünden baktığımızda 7 Haziran akşamı ele geçen bu fırsatın kaçırılmasının Türkiye’ye nasıl bir bedel ödettiğini çok net görebiliyoruz. O günlerden beri Türkiye’de siyaset dendiğinde akla gelenler; savaş, terör, ölen çocuklar, hendekler, şehitler, ağlayan analar, dokunulmazlıklar, hapis cezaları, darbe girişimi, işkenceler, ihraçlar, intiharlar, Ege’de boğulan çocuklar, yükselen kurlar, dış güçler, fiili durum, başkanlık, mühürsüz zarflar vs.

Ne var ki “tek adam rejimine gidiş” karşıtlığında birleşen ve AKP’yi mecliste azınlığa düşüren oylar, “asgari” demokratik koşulları yeniden tesis etmek amacıyla mecliste bir araya gelememişti. Fakat Nisan 2017’de “geleceğimiz için hayır!” diyerek sandıklara giden, Haziran 2017’de ise “herkes için adalet!” diye haykırarak yollara düşen kitleler birleşmenin ne için ve nasıl olması gerektiğini göstermekten hiç vazgeçmedi.

Haziran 2015’e giderken henüz bir “tehlike” olarak gördüğümüz “tek adam rejimi” bugün artık kurumsal bir yapı halinde iktidarın halka vaat edebileceği tek şey. Peki ya muhalefet? Demokrasi için beraber hareket etmeyerek “tek adam rejimi”nin kurulmasından her biri sorumlu olan muhalefet partileri Haziran 2015’ten gerekli dersleri almalıdır. Ancak bu şekilde, muhalefetin Haziran 2015’te yaptığı hatalar üzerine kurulan “tek adam rejimi”, Haziran 2018’de yine muhalefet tarafından yıkılabilecektir. Evet, Türkiye’nin kaderi muhalefet partilerinin ellerindedir.

Özellikle Haziran 2015’ten sonra Türkiye’de fiili durum halini alan “tek adam rejimi”ne karşı etkin mücadele edilebilmesi için, muhalefet partilerinin kendi gerçekleriyle beraber Türkiye’nin gerçeklerini okuyabilecek ve elde bulunan imkanları değerlendirebilecek olgunlukta ve cesarette olması gerekiyor. Yakın bir geçmişe kadar Türkiye’de de olduğu gibi, demokrasinin seçimlerle ilgili formel kurallarının gerektiği gibi uygulandığı yerlerde seçim güvenliğinden ve iktidarın barış içerisinde el değiştireceğinden şüphe edilmezken, “tek adam rejimleri”nde muhalefetin, iktidara gelmek şöyle dursun, varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği dahi tartışmalıdır. Böyle bir rejimde, tüm muhalefet güçleri her şeyden önce varlıklarının garantisi olan demokrasi için mücadele etmeli ve asgari demokratik koşulların tesis edilmesi amacı doğrultusunda bir araya gelebilmelidir. Herkesin düşüncesinden, dünya görüşünden, hayat tarzından vazgeçmeden katılabildiği, tüm muhalefet gruplarının “var olma hakkı”na dayanan ve “tek adam rejimi”ne karşı bir birlik... Herkesin eşit ve özgür bireyler olarak var olma hakkını garanti altına alan asgari demokratik koşullar yeniden tesis edilene kadar, solcunun solculuktan, sağcının da sağcılıktan öte demokratlığı öne çıkardığı bir centilmenlik anlaşması...

24 Haziran baskın seçimlerine giderken Türkiye’de ilk kez muhalefet, birliğin önemini kavrayarak bu sorumlulukla hareket ediyor. Farklı partilerin yönetimlerinin yanı sıra, tabanlar da aynı umutla, omuz omuza seçime ilerliyor. Elbette ki bu bir araya gelme çabaları kusursuz değil. Özellikle HDP’nin, diğer muhalefet partilerinin oluşturduğu ittifaka alınmaması ve oy hırsızlığının kurumsallaşmış hali olan yüzde 10 barajına terk edilmesi siyasi etik açısından oldukça sorunlu. Fakat her zaman olduğu gibi, bu sefer de tabanlar yönetimlerinin gösteremediği olgunluk ve cesareti gösterip, ihtiyacı olup olmamasından bağımsız olarak HDP’ye omuz verecek ve barajı aşmasını garantileyecektir. Barajı aşıp mecliste tüm gücüyle var olacak bir HDP, demokratik ortak paydada buluşmaya hazır diğer tüm muhalefet partileri gibi Türkiye demokrasisinin teminatlarından biridir.

Tüm eksikliklere rağmen muhalefet partileri yukarıda tarif ettiğim tarzda bir birliğe cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez bu kadar yaklaşmış durumda. Sadece yönetimleriyle değil tabanlarıyla da siyasi partiler, Türkiye’yi içinde debelendiği bu “tek adam rejimi” çıkmazından tek başlarına çıkaramayacaklarını anlayacak olgunluğa ve eksiklerle de olsa bir araya gelecek cesarete sahip gibi... Bu noktada iktidarın “cezbedici” tekliflerine rağmen ahlaki ilkelerinden vazgeçmeyip CHP’yle bir araya gelişi mümkün kılan Temel Karamollaoğlu ile, ayrım gözetmeden “sıfır baraj ittifakı” için çaba gösteren ve tüm muhalefet partilerinin seçime katılabilmesi için örgütlerini seferber eden Kemal Kılıçdaroğlu, “tek adam rejimi”ne karşı muhalefetin sorumluluğunu iyi anlayan bir perspektifle önemli özverilerde bulundular.

Geldiğimiz noktada ise muhalefetin yapması gereken tüm kusurlarına rağmen bu birliği koruyarak hareket etmektir. Kusurlar, tabanda imkan olmadığı takdirde yönetimlerin “cesaretiyle”, yönetimlerin yeterince cesur olamadığı yerlerde ise tabanın “olgunluğuyla” çözülebilir. Bu imkana rağmen, kusurları vurgulamak ve tarafları suçlamak yakalanan sinerjiye zarar verecektir. Daha da önemlisi, muhalefet, içinde bulunduğu “tek adam rejimi”nin koşullarında hareket ettiğini kesinlikle unutmamalı. Söz gelimi, bir muhalefet partisinin bu rejimi tek başına yenebileceğini düşünüp diğerleriyle olan birliğe zarar vermesi, rejimin en büyük tuzağına düşmek demektir. “Tek adam rejimi” seçim kurallarının, muhalefetin zaten bir araya gelemeyeceği, gelse de bu birliği koruyamayacağı varsayımıyla yapıldığı asla unutulmamalı! Bu süreçte yapılan hataların 7 Haziran’da olduğu gibi, 24 Haziran’da da “tek adam rejimi”nin zaferiyle sonuçlanabileceği ve bunun vebalinin çok büyük olacağı muhalefet partilerinin aklından çıkmamalı!

Bu süreçte tüm muhalefet partileri, aralarındaki birlik ile bizlere seçimden sonra vaat ettikleri Türkiye’nin bir fragmanını izletmeliler. Evet, Türkiye’nin kaderi muhalefet partilerinin ellerinde!

*Boğaziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi, Doktora araştırmacısı