Evliliğe mi karşılar, eşcinsellerin evlenmesine mi?

Evlilik eşitliği bir anlamıyla eşit yurttaşlık demektir. Birbirini seven insanların kaçak göçek yaşamak zorunda kalmaması demektir. Sevdiğiniz insan hastalandığında yanında refakatçi olarak kalabilmek demektir. Aşkın sadece karşı cinsten heteroseksüeller arasında yaşanabileceği, eşcinsellerin ise sadece cinsellik yaşayabileceği saçmalığını ayakta tutan heteroseksizmin belini kırmak demektir.

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

21'inci yüzyıl, kadim evlilik kurumunun “bir erkekle bir kadın arasında kurulan akit” olarak tanımlanmasının yavaş yavaş geride kalmasına giderek daha sık tanıklık ediyor.

LGBT’lerin uzun süredir temel yurttaşlık hakları için mücadele ettiği pek çok ülke kâh referandum yoluyla kâh parlamento oylamalarıyla evlilik eşitliğini kabul etmiş durumda. Eşcinsellere politik ve toplumsal baskı nedeniyle evlilik eşitliği tanımayan ülkelerde ise “medeni birliktelik” formülü devreye giriyor. Medeni birliktelik hakkı, eşcinsel çiftlere evliliğe benzer belirli haklar ve sorumluluklar getiriyor.

Katolik Kilisesi'nin halen etkili olduğu İtalya, Batı Avrupa'da eşcinsel çiftlere herhangi bir yasal statü vermeyen tek ülkeydi. Öyle ki, İtalya AİHM tarafından eşcinsel çiftlerin haklarını ihlal etmekten suçlu bulunmuştu. Katolik İtalya nihayet 2016 yılında medeni birliktelik hakkını tanımak zorunda kaldı. Aynı yıl Roma'da "Sapkınlığa karşı direniş" sloganıyla eşcinsel haklarına karşı kilise öncülüğünde gerçekleştirilen miting ise hâlâ hafızalarda.

LGBT’lerin herhangi bir hakka sahip olmadığı ülkemizde evlilik eşitliği meselesini doğru bir düzlemde ele almak sanıldığı kadar kolay değil. Hemcinslerin birbirleriyle evlenebilmesini “doğaya aykırı, sapkınlık, ahlaksızlık” olarak görmeyen toplumsal kesimlerin politik koordinatları solu işaret etmekle birlikte, sosyalistlerin bu başlıkta tutarlı ve bütünlüklü bir yaklaşıma sahip olduklarını söyleyemiyoruz.

Dost sohbetlerinde karşımıza çıkarılan, “eşcinseller evlenip de ne yapacaklar, evlilik zaten sistemin yapı taşıdır” argümanı sırtını hiç de sanıldığı gibi devrimci püritenliğe yaslamıyor. Bunu dile getirenlerin “en iyi ihtimalle” en az bir kez boşanmış olması ise, samimiyet testinden geçmelerini zorlaştırıyor.

Ülkemizde sosyalistler kapitalizmin en küçük birimi olan evlilik kurumuna mı, yoksa aslında eşcinsellerin evlenmesine mi karşılar?

.

Bu sorunun yanıtı bulabilmek için önce kapitalizm koşullarında yaşayıp anti-kapitalist mücadele vermenin çelişkilerine göz atmakta fayda var. Bu çelişkinin düzen içi bir çözümünün olmadığını Marx, Alman İdeolojisi’nde son derece çarpıcı ifadelerle açıklar:

“Bizim için komünizm, yerleştirilecek bir düzen, gerçeğin kendisini uyarlaması gereken bir ideal değildir. Biz komünizm diye bugünkü durumu kaldırıp atan gerçek harekete diyoruz.”

Kapitalizmi yıkmadan ailenin bu düzende aldığı biçimi aşmak, üretim ilişkilerini devrimci bir dönüşüme tabi tutmadan toplumsal ilişkileri yeniden düzenlemek ütopik bir yaklaşım. Ailenin mülkiyete dayandığı koşullarda, aşka ve gönüllü birlikteliğe dayalı “yeni aile”yi kalıcı ve istikrarlı bir yapı olarak yaşatmak mümkün değil.

Geriye “bekârlık sultanlık arkadaş” demekten başka bir çare kalmıyor mu? Öyle olmadığını, her sene elimize tutuşturulan veya Facebook’tan gönderilen düğün davetiyelerinden biliyoruz. Birbirini seven insanların hayatlarını birleştirmeleri, cinsel yaşamlarının ve çocuklarının toplum nezdinde meşru görülmesini istemeleri, yasaların evli çiftlere sağladığı avantajlardan yararlanmak istemeleri insani bir durum.

“Eşcinseller evlenecekler de ne olacak?”, işte tam da bu olacak.

Evlilik eşitliği bir anlamıyla eşit yurttaşlık demektir. Birbirini seven insanların kaçak göçek yaşamak zorunda kalmaması demektir. Sevdiğiniz insan hastalandığında yanında refakatçi olarak kalabilmek demektir. Aşkın sadece karşı cinsten heteroseksüeller arasında yaşanabileceği, eşcinsellerin ise sadece cinsellik yaşayabileceği saçmalığını ayakta tutan heteroseksizmin belini kırmak demektir. Yeryüzündeki tüm eşcinseller heteroseksüel birlikteliklerin sonucunda dünyaya gelmişken, “baba veya anne rol modeli olmayan evde yetişen evlatlık çocuklar ileride eşcinsel olur” ahmaklığının son bulması demektir.

Tüm boyalar bitti de tabloyu sadece pembeye mi boyuyorum?

Eşcinsel çiftler arasında yataktaki role göre toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesi, ev işlerinin ve çocuk bakımının bu rollere göre dağıtılması gibi riskler her zaman ensemizde olacak. Evli ve çocuklu heteroseksüel devrimcilerin bu çelişkileri yaşama lüksünü kendi tekellerinde görme alışkanlığının son bulması pahasına bu riskleri almaya değer.

Devrimci heteroseksüellerin kurduğu aileler nasıl ki kendiliğinden “yeni aile”ye tekabül etmiyorsa, pek çok çift birbirini son kez yanlarında boşanma avukatları varken görüyorsa, “eşcinsel aile”nin de mekân ve zamandan azade bir anlamı ve değeri olmayacak.

Günümüzde ve bu coğrafyada evlilik eşitliği talebi aynı zamanda aydınlanmacılıktır; aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanmasıdır; aynı zamanda mevcut aile formunun sınırlarının zorlanmasıdır; aynı zamanda aile kurumunu tarihsel olarak aşmamızı sağlayacak birikimin zenginleştirilmesidir. [1]

Aile kurumunun kapitalizm koşullarında üstlendiği iktisadi ve ideolojik misyonlardan sıyrılarak farklı bir zeminde yeniden inşa edilmesi, köklü toplumsal dönüşümleri gerektiriyor. Kreşlerin, çamaşırhanelerin, aşevlerinin yaygınlaşarak ev işlerinin toplumsallaşması ve cinsiyete dayalı ev içi iş bölüşümünün ortadan kaldırılması yalnızca heteroseksüel kadınları değil eşcinselleri de özgürleştirecek.

“Eşcinseller evlenecek de ne olacak?” diyenlerin derdi eşcinseller değil de aile kurumu ise, evlilik eşitliğine karşı çıkmanın “kutsal aileyi” güçlendirdiğini görmek zorundalar. Parlamentoda medeni birliktelik yasası oylanırken ellerini hayır için kaldırarak muhafazakâr Bağımsız Yunanlar’la ve ırkçı Altın Şafak’la aynı pozisyona düşen Yunanistan Komünist Partisi’yle aynı kaderi paylaşmak istemiyorlarsa.

[1] Evlilik eşitliğinin bu topraklarda taşıdığı anlamın üzerinde etraflıca durmaya çalıştığım bir başka yazı için.