'Katli helal' fermanımız: İktidar

Sadece içinde yaşadığımız çağın değil kuşkusuz, yüzyılların asli gayesi muktedir olmak. Ne olursan ol, yeter ki muktedir ol! Bir yandan, büyük bir yandan, iktidar için yaşayan, iktidar olmak için her yola başvuran ve iktidar uğruna ölen milyonların tarihidir insanlık tarihi, dersek yanılmış olur muyuz acaba?

Google Haberlere Abone ol

Hakan Mertcan

Her gün hiç durmaksızın deneyimlediğimiz bir şey, çağımızın açık/gizli mottosu, nihai ve yegâne gayesi, şaşmaz ve sarsılmaz hedefi, tavizsiz ve yılmaz savunusu, en yüce değeri: İktidar! Basit bir egemenlik biçimi, güç ve otorite sahibi olmak anlamına gelmiyor olsa gerek bu kavram. Daha komplike bir duruma/duyguya/yapıya işaret eden, hangi zaman diliminde patlayacağı belirsiz bir bomba, hayati bir tehlike, külli bir tehdit! İnsanın “şey”ler ve insanlar üzerindeki tahakkümü ile başlayıp “şey”lerin insan üzerindeki tahakkümüne giden gayrı insani/ahlaki süreç…

Sadece içinde yaşadığımız çağın değil kuşkusuz, yüzyılların asli gayesi muktedir olmak. Ne olursan ol, yeter ki muktedir ol! Bir yandan, büyük bir yandan, iktidar için yaşayan, iktidar olmak için her yola başvuran ve iktidar uğruna ölen milyonların tarihidir insanlık tarihi, dersek yanılmış olur muyuz acaba?

İktidar, otorite, egemen, muktedir, tahakküm… Bir avuç kelime, ama insanın avucunda yazıda durduğu gibi durmuyor; başını döndürüyor sıklıkla beniâdemin; efsunluyor biz zavallı naçiz ve fani yaratıkları. Tam da çaresiz, zavallı ve fani olduğumuz için bu büyüye ihtiyaç duyuyoruz. Bizi afyonlayacak bir güç arıyoruz ki bu doğamızın, zamana ve mekâna bağımlı geçiciliğimizin hakikatini atlayabilelim, es geçebilelim bir kalemde. Bizi kendimizden geçirecek ve “ben”in dışındaki “herkes”in tanrısı yapacak olan "en hulvi" (1) afyon, katıksız/katışıksız güç; mutlak otorite sahibi olmanın cazibesi…

Bu bir avuçluk kavram kürre-i arzın, insanın yaşam evreninin en tehlikeli olgusunu temsil ediyor. Evet, şüphesiz bir katiyetle, en tehlikeli düşman; bizatihi insandan başlayıp bütün doğayı, varlık alanını yok edecek yegâne müsebbip bu sınırsız, doyurulamayan arzudur. Muktedir olma arzusu! Sanırım başlangıçtan kısa bir süre sonrasından bu yana kimi zaman gelişmenin dinamiği olarak görülse de insanı yaşadığı evrenle birlikte nihayete götüren adımları bu istek attırmaktadır.

İnsanoğlu taşı kaldırdı ve öteki kardeşinin kafasına indirdi; anladı o lanet taşın nelere kadir olduğunu, gördü ki almak istediğini, engellemek istediğini bu yolla başarabiliyor. O kardeşinin kafasından sızan kan hiç durmadı, aktıkça çeşitli arzuları besledi, acımasız oldu insan, duyduğu acılarla ve kendi sonunu hazırladı, kimi zaman en modern söylem ve aygıtlarla... Kendi elleriyle boynuna geçirdiği ilmeği, katli helal fermanını imzaladı iştiyakla. Umutla ardına düşülen kimi devrimler, bilimsel buluşlar, teknik ve teknolojik ilerleme, sanat ve edebiyatın gücü, süslü retorik bu acımasızlığa, çığırından çıkmışlığa, çareli ya da çaresiz, yol olabildi; kaş kaldırdı, boyun büktü; güç kattı gücüne, insanın elinde insana, doğanın koynunda doğaya karşı.

(1) Tatlı, hoş, güzel.