Anadolu Alevi Toplantıları: Alevi kimliği tanınsın

Tarihsel ve törel değerlerin zenginliğiyle Anadolu yaşantısına büyük katkı sunan Alevi inanç ve yaşantısının sürdürülebilir hukuksal çerçeveye alınması, Alevilerin beklentilerinin temelini oluşturuyor. Aleviler artık devletin üzerine düşeni bir an önce yapması gerektiği konusunda hemfikir. Politik süreçlerde siyasi partilerin sorunlara işaret edip sorunların çözümünde aynı gayreti göstermemelerinden sıkılmış durumdalar.

Google Haberlere Abone ol

Sadık Acar*

Türkiye’de Alevi inancına mensup bireyler her zaman olduğu gibi bugün de kendi var-kalım mücadelelerini kendi imkânlarıyla hukuksal yapıyı gözeterek sürdürmeye ısrarla devam ediyor. Bu mücadelenin ortak bir sağduyuya ve kurumsal yapıya kavuşması için dayanışmayı dirimsel kılmaya çalışan çabalardan önemli bir tanesi de Alevi Düşünce Ocağı’nın (ADO) çalışmaları. Düşünsel ve entelektüel bir çalışma alanı oluşturmaya ve aynı zamanda Alevi sivil toplum kuruluşları arasında bir network kurmaya çalışsan ADO, bu yıl içerisinde Türkiye’de Alevi nüfusunun yoğun olduğu illeri gözeterek yedi bölgede düzenlemeyi planladığı “Anadolu Alevileri Toplantıları”nın ilkini geçtiğimiz hafta sonu Adıyaman’da düzenledi.

ADO yönetiminin ve başkan Doğan Bermek’in öncülüğünde Adıyaman’da düzenlenen toplantıya başta Adıyaman olmak üzere, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Tunceli, Malatya, Elazığ illerinden Alevi Dedeleri, vakıf ve dernek yöneticileriyle beraber konuyla ilgili yerel basından ve akademik çevreden ilgili kişiler katılım sağladı. Genel olarak Aleviliğin ve bölgesel olarak da kendi sorunlarını tartışan Alevi kanaat önderleri yaşadıkları sorunlara işaret etmekle birlikte çözüm önerilerinin üzerinde durarak genel bir öz-değerlendirmede bulundurlar.

Toplantıda üzerinde durulan konuları “Alevilerin kendi içlerinde yaşadıkları sorunlar” ve “Devlet tüzel kişiliği ile ilişkilerinde karşılaştıkları sorunlar” olarak iki başlıkta toplamak mümkün.

Alevilerin kendi içlerinde yaşadıkları sorunlardan, belki de en önemlisi olarak Alevilikte kırsal yaşantıya dönük olarak yapılanmış klasik örgütlenme ve erkân biçiminin bugün daha çok kent yaşantısının sürdürüldüğü yerlerde değişen insan ilişkilerine bağlı olarak eskisi kadar sürdürülemediği ve kimi temsilcilere göre de sürdürülebilir olmadığı konusu oldu. Aynı sosyolojik sebeplere bağlı olarak Musahiplik, Dar’a durma, Görgü Cemi gibi temel ibadetlerin yerine getirilemediği, bundan kaynaklı olarak da halledilmesi güç, toplumsal ve kültürel bir krizin önlerinde durduğunu belirttiler. Sorunun iyi anlaşılarak hem geleneğin kendi teolojik paradigması hem de değişen sosyolojik koşullar etrafında yeniden ele alınması konusunda alevi kanaat önderlerinin gerekli inisiyatifi ve sorumluluğu alması gerektiği üzerinde duruldu.

Cemevlerine katılım oranlarının düşük olması, genç nüfusun cem ibadetine uzak kalması, Alevi Dedelerinin eğitimi, Alevilikte yeni bir sınıf olarak son yıllarda belirleyici olan dernek ya da vakıf yöneticileriyle Alevi Dedelerinin idari işlerde ve otorite paylaşımında yaşadıkları sorunlar ele alınıp değerlendirilen konular arasındaydı. Konuyla ilgili olarak Alevi Dedelerin ve dernek ya da vakıf yöneticilerinin bir özeleştiri vererek toplumsal ve kültürel değişime gerekli oryantasyonlarını sağlayacak bireysel çalışmalarını arttırmaları, tarihsel ve törel sorumluluklarının farkında olarak hareket etmeleri gerektiği konusunda ortak bir görüş bildirildi.

Bir diğer sorun olarak bazı siyasi yapılanmaların Aleviliği ve Alevileri ideolojik bir arka bahçe olarak konumlandırmalarının hukuksal zeminde verilmiş mücadeleleri hem zayıflattığı hem de Aleviliğin tinsel varlığına zarar verdiği üzerinde ortak bir görüş bildirildi. Aleviliğin siyasi arenada bir kaldıraç ya da merdiven olarak görülmesi ya da buna vesile olacak fevri ilişkilerin geliştirilmesinin iyi sonuçlar doğurmadığı, kişilerin birer vatandaş olarak siyasi kimliklerinin olmasının doğal ve gerekli olduğu fakat bu kimlikleriyle Aleviliği özdeş kılmalarının doğru olamayacağı bildirildi.

Son dönemde geliştirilen ve Adıyaman’da toplantıya katılanların birçoğunun “Alisiz Alevilik” olarak tanımladığı yeni bir söylemin ve yapılanmanın da geleneğin kendi teolojik argümanlarından bağımsız, İbrahimi Geleneği yok sayan, Alevi kültür zenginliğine katılmış herhangi bir tarihsel argümanı referans göstererek Aleviliğin temel söylemi olan “Hak-Muhammed-Ali” düsturunu yok saydıklarını, bu yapılanmanın Aleviliği İslam dışı görmekle neyi amaçladıklarını bilmediklerini ileten Alevi kanaat önderleri bu yaklaşımı tasvip etmedikleri gibi gelenek açısından da tehlikeli bulduklarını belirttiler.

İçteki sorunlardan son olarak Alevi inancının Aleviler tarafından tanımlanması üzerinde duruldu. Bu konuda gereken akademik ve entelektüel çabanın arttırılarak buna dönük kurumsallaşmanın sağlanması konusunda ortak görüş bildirildi.

İkinci başlık olarak devlet tüzel kişiliğiyle yaşanan sorunlar içerisinde dile getirilen sorunların en önemlisi ise “Alevi kimliği”nin hukuksal düzeyde devlet tarafında hâlâ tanınmamış olmasıydı. Alevilerin kendi hak ve hürriyetlerini, Türkiye’nin bir iç meselesi olarak çözümlenmesi beklenirken, uluslararası bir mecrada kazanılmış davalarda edinmeleri anayasal yurttaşlık ve eşitlik ilkesi bakımından ayrı bir yara olmakla birlikte, alınan tüm AHİM kararlarına rağmen devletin karaları uygulamaya yanaşmaması ya da işleri ağırdan alıyor olmasının ise genel bir sorun olarak Alevilerde güven problemi yarattığı dile getirildi. Özellikle yurttaş olarak Alevilerden alınan vergilerle, Alevilerin hukuksal bir varlık olarak kabul edilmelerine ve son yıllarda kazandıkları toplumsal meşruiyetlerine karşın, inanç kimliklerinin ve ibadethanelerinin hukuksal çerçevede devlet tarafından tanınmayarak yok sayılmalarını toplumsal birlik açısından kaygı verici bulduklarını ilettiler. Toplanan vergilerden eşit yurttaşlık ilkesi açısından Alevilerin de yararlanması konusunda görüş bildiren kanaat önderleri, özellikle cemevlerinin fatura giderlerinin karşılanması, çalışabilecek personelin sağlanması konusunda gerekli maddi imkânları sağlayamadıklarını, bu konuda güçlükler yaşadıklarını ifade ettiler.

AHİM kararlarına rağmen uygulanmayan ve toplantıda tartışılan bir diğer başlık ise zorunlu din derslerindeki devletin değişmeyen tavrı oldu. Alevilerin kendi öğretilerini cemevlerinde mevcut imkânsızlıklara bağlı olarak yeterince veremediklerini, buna karşın yaygın eğitimde din olgusunun yalnızca Sünni İslam çerçevesinde veriliyor olmasının da Alevi gençlerinin törel bağlılıklarında kopukluklar yarattığı, formal eğitim aracılığı ve devlet eliyle Alevi toplumunun kültürel ve ailevi yaşantısında boşluklar yaratıldığı ifade edildi.

Devlet düzeyinde karşılaşılan bir başka önemli sorun olarak şehit olan Alevi bireylerinin cenazelerinin hâlâ birçok bölgede ailelerinin istemesine rağmen cemevlerinden değil de camilerden resmi protokolle kaldırılıyor olmasına işaret edildi. Bu durum aynı eşitsizlik tutumu içerisinde onur kırıcı bir davranış olarak nitelendirildi.

Bir başka dış sorun olarak bölge temsilcileri, özellikle siyasallaşmış İslam anlayışlarının Aleviler üzerinde kaygı verici bir etki yaratığını ve bölgede tedirgin bir yaşantıyı sürdürdüklerini belirttiler. Özellikle son dönemde Adıyaman ve çevresinde IŞİD terör örgütüne katılım sağlayanların çokluğu bu kaygıyı pekiştirmekte, söylenilenlere bakılırsa bazı Alevi gençlerin de sayıca az da olsa ekonomik vaatlerle kandırılarak IŞİD terör örgütüne katılmış olması, kaygıların hiç de azımsanmayacak boyutta yaşandığını göstermektedir.

Tüm bu sorunlara rağmen birlikte yaşamanın imkânı için çare arayan bu çaba umut verici. Tarihsel ve törel değerlerin zenginliğiyle Anadolu yaşantısına büyük katkı sunan Alevi inanç ve yaşantısının sürdürülebilir hukuksal çerçeveye alınması tüm bu beklentilerin de temelini oluşturuyor. Aleviler artık devletin üzerine düşeni bir an önce yapması gerektiği konusunda hemfikir. Politik süreçlerde siyasi partilerin sorunlara işaret edip sorunların çözümünde aynı gayreti göstermemelerinden sıkılmış durumdalar. Aleviler artık "şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyor".

Sonuç olarak ADO öncülüğünde ilki düzenlenen “Anadolu Alevileri Toplantıları”nın hem bu sorunların anlaşılması hem de aşılması konusunda üzerine aldığı sorumluluk ve inisiyatif mutluluk verici. ADO öncülüğünde yürütülen ve Türkiye genelinde farklı bölgelerde yapılması beklenen yaklaşık yedi toplantının sonrasında yıl sonunda bir Alevi Kurultayı’nın yapılması planlanıyor. Böyle bir kurultayın düzenlenecek olması Aleviler açısından son derece önemli ve heyecan verici olarak duruyor.

*Sosyolog