Tahir Elçi'yi öldürmek

Güneşli güzel bir Diyarbekir sabahında, Tahir Elçi binlerce başın üstünde, binlerce çiçeğin arasında taşınıyordu. İnsanlar ağlamayı bırakıp onu taşımak için yarışıyor, sanki bir düğünle bir cenaze birbirine karışıyordu. Çocuk, yaşlı, bir insan ordusu arasında o da yürüyor, koşuyordu. Herkesin yakasına iliştirdiği yerden, Elçi gülümsüyor yaşıyordu.

Google Haberlere Abone ol

Yemen Cankan

“Biz başı yastıkta ölecek insanlardan değiliz”

Tahir Elçi

İnsanın henüz yaşarken hakkında yazılmayanların, o öldükten sonra arkasından yazılması âdetine kapılmış, Tahir Elçi’yi pek az tanıyan ama bir sebepten çokça da bilen biri olarak yazıyorum ben de bu yazıyı.

Bugünlerde herkes onunla ilgili bir şeyler yazacak bir yerlere, herkes onu anacak. Ard arda dizilecek methiyeler, sitemler, acılar ve belki pişmanlıklar. Hayatına hiç değmemiş olanlar onun, ölümüne değecek. Elçi’i herkes bilecek. Onu herkes sevecek.

Ben de bildim onu, ben de sevdim. Oysa pek az tanımış, pek az görmüştüm. Silivri’de, avukat meslektaşlarımızın yargılandığı bir davada (1) tanışmıştık ayaküstü. Avukat abilerimizden biri tanıştırmıştı. Kalabalıkta kısa bir an için birleşmişti ellerimiz. Sonra bir de İzmir’de görülen Lice davasında… Duruşma çıkışı basın açıklaması yapıyordu. İhlalleri dile getiriyordu. Bir polis kuşatmasının arasında bir kalabalığa, bu davanın takipçisi olacağını söylüyordu. Sözler veriyordu. Kısa bir an için birleşmişti gözlerimiz. Ne o beni hatırlamış ne de ben kendimi hatırlatmak için uğraşmıştım. Öylece bitmişti bu hayatta, Elçi’yle benim hikâyemiz. İki bilemedin üç dakika, dahası yok.

Ama ben de bildim onu, ben de sevdim. Ben de herkes gibi öldükten sonra tanıdım. Öyle haberlerde çıktığı için değil. Hayatı boyunca neler yapıp ettiği, gazetelerde yazıldığı için değil. Dostları anlattığı için değil. Öldürüldüğü için… Bir sokağın ortasında, onlarca gözün karşısında öldürüldüğü için tanıdım.

Bizler ölümüzden tanırız çünkü birbirimizi. Ölülerimizden tanırız. Öldüğümüz yerden… Düştüğümüz yerden... Dövüldüğümüz, sövüldüğümüz, vurulduğumuz yerden tanırız. Birbirimizin adını bilmemize gerek yoktur birbirimizi tanımak için. Kimliklerimiz gömlek ceplerimizdedir bizim. Selam vermek için eğilince dahi çıkar ortaya kim olduğumuz. Ölünce çıkar bir de, öldürülünce.

Elçi'yi ben de bildim. Tanıdım hemen. Düştüğü yerden tanıdım. Öldüğü yerden. Ölüsünden tanıdım.

28 Kasım 2015. Bundan tam iki yıl önce, herkesin öyle gözlerinin önünde, herkesin öyle ellerinin arasında öldürüldü Elçi. İzmir’de yağmur vardı o gün. Haberi alır almaz döküldüğümüz bir caddede, bardaktan boşanan yağmur gözlerimizden boşananlara karışıyordu. Herkes hep bir ağızdan bağırıyor, Tahir Elçi ölmüyor yaşıyordu. Herkes Elçi’yi tanımaya çalışıyordu. Ölüsünden…

Ertesi gün, güneşli güzel bir Diyarbekir sabahında, Tahir Elçi binlerce başın üstünde, binlerce çiçeğin arasında taşınıyordu. İnsanlar ağlamayı bırakıp onu taşımak için yarışıyor, sanki bir düğünle bir cenaze birbirine karışıyordu. Çocuk, yaşlı, bir insan ordusu arasında o da yürüyor, koşuyordu. Herkesin yakasına iliştirdiği yerden, Elçi gülümsüyor yaşıyordu.

Tahir Elçi’yi ben de bildim. Tanıdım hemen. Düştüğü yerden tanıdım. Öldüğü yerden. Ölüsünden tanıdım. Tahir Elçi aynı Tahir Elçi... Çokça yaşamış, çokça görmüş, çokça ölmüş Tahir Elçi… Yani Tahir ölmüşse, öldürülmüşse ne kaybeder ki Tahirliğinden (2). Tahir Elçi aynı Tahir Elçi…

“Biz başı yastıkta ölecek insanlardan değiliz” diyen değil midir Elçi? Ölmemiş midir yani ölümünden çok kere önce?

Bu topraklarda ecelsiz ölen, öldürülen kim varsa Tahir’dir. O çok kez ölmüştür. Yaşayanlar kadar yaşamış, ölenler kadar ölmüştür. Tahir Elçi, kendisinden önce öldürülenlerdir. Faili meçhuller Elçi'dir, Elçi faili meçhullerdir. Tahir Elçi Ceylan Önkol’dur. Tahir Elçi Uğur Kaymaz’dır. Haftanın her günü zırhlı bir aracın çarpıp öldürdüğü, adları dahi bilinmeyen el kadar çocuklardır Tahir Elçi. Hrant Dink’tir mesela, Festus Okey’dir. Tahir Elçi bir ölümdür, ölme biçimidir.

Elçi'den sonra öldürülenler de artık Elçi’dir. Bu bir mirastır. Bir törendir. Ölümden ölüme aktarılan bir armağandır. Başı yastıkta ölmeyi kendisine reva görmeyenlerin birbirine armağanıdır.

Tahir Elçi’yi öldürmek, bir halkı, bir haklı kavgayı öldürmektir. Siyahı, beyazı, ağacı, sevdayı öldürmektir. Sadece Diyarbekir’i Sur’u değil, İzmir’i İstanbul’u öldürmektir. Tahir Elçi’yi öldürenlerin amacı Tahir Elçi'leri öldürmektir.

Tahir Elçi'ler çok ölmüştür tarih boyu. Oysa çok ölenler ölümsüzlerdir.

Tahir Elçi ölmez!

(1) Çağdaş Hukukçular Derneği üye ve yöneticileri ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı dava

(2) Nazım Hikmet’in Tahir ile Zühre şiirine bir gönderme

Avukat