‘Çan, çin, çon’un ötesine geçmek

19'uncu kongre gibi bir ara dönem kongresinde ÇKP içindeki dönüşümün Çin siyasetini takip edenler arasında büyük bir merak uyandırmasının önemli bir nedeni, Xi’nin 2013 yılında uygulamaya koyduğu ve günümüzde de devam etmekte olan ve ÇKP Politbüro ve Merkezi Askeri Komite üyeleri gibi en üst düzey parti yöneticilerine kadar uzanan yolsuzlukla mücadele sürecidir.

Google Haberlere Abone ol

Emre Demir

18 Ekim'de başlayacak 19'uncu Çin Komünist Partisi (ÇKP) Kongresi dünyanın dört bir yanında büyük bir ilgi ile izlenirken Türkiye’de yeterli ilgi görmüyor. Ne yazık ki bu durum yalnızca 19'uncu kongre ile de sınırlı değil. Çin Halk Cumhuriyeti pek çok alanda dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olmakla birlikte Türkiye’de önemi maalesef ne halk ne iş dünyası ne de yöneticiler tarafından yeterince anlaşılmış değil. Çin hakkındaki bilgi eksikliği kendisini ilgi eksikliği olarak ortaya koyuyor. İşin daha da kötüsü bu eksiklikleri gidermek adına gerekli adımlar da atılmıyor.

Türkiye’de “Çin” denince ülke insanının büyük bir kısmının aklına ilk gelen imgeler ucuz ve kalitesiz ürünler, “Çan Çin Çon” olarak adlandırılan ‘karmaşık’ Çin dili, kungfu ve Yulin köpek yeme festivali oluyor. Ne var ki bahsi geçen ülke 1,4 milyara yaklaşan nüfusu ile dünyanın en kalabalık ülkesi ve 2010 nüfus sayımına göre 29 eyaletinin 5’i Türkiye’den daha kalabalık nüfusa sahip (sırasıyla Guangdong (104,3 milyon), Shandong (95,7 milyon), Henan (94 milyon), Sichuan (80 milyon) ve Jiangsu (78 milyon)). Çin ile ilgili bir başka önemli bilgi ise sahip olduğu devasa yüz ölçümü (9 milyon 596 bin 961 kilometrekare). Her ne kadar Avrupa merkezli haritaların yanıltıcı olması dolayısıyla ilk bakışta fark edilmese de Çin, dünyanın yüz ölçümü bakımından 3'üncü büyük ülkesi. Başka bir deyişle Çin dediğimizde Avrupa kıtası kadar büyük bir toprak parçasından bahsediyoruz.

Çin, dünyanın en kalabalık nüfuslu ve en büyük alana hükmeden 3'üncü büyük ülkesi olma özelliklerini tabii ki son yıllarda kazanmadı, yüzyıllardır bu unvanlara sahip. Peki, Çin’i son 20-25 yıldır dünyanın en dikkat çeken ülkelerinden biri yapan asıl özelliği nedir? Tek kelime ile özetlememiz gerekirse kalkınma, diyebiliriz. 1978 yılında Deng Xiaoping'in ÇKP’nin ‘lideri’ konumuna yükselmesi ile uygulamaya konan dışa açılma ve ekonomik reform politikaları ile ÇKP, ‘pasif devrim’ gerçekleştirerek Çin ekonomisini adım adım kapitalistleştirdi ya da Çinlilerin tabiri ile söyleyecek olursak “Çin usulü sosyalizm”i inşa yoluna koyuldu. Öyle ki Çin ekonomisi 32 yıl gibi kısa bir süre içinde büyük bir dönüşüm geçirerek 2010 yılında dünyanın en büyük ikinci ekonomisi konumuna yükseldi. Son yıllarda büyüme hızı yavaşlamış ve çift hanelerden tek haneli rakamlara düşmüşse de büyüme hızının hâlâ yüksek olması dolayısıyla dünyanın en büyük ekonomisi ABD ile arasındaki fark her geçen gün kapanmaktadır. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak Çin dünyanın en fazla ticaret yapan, en fazla döviz rezervine sahip olan, en çok borç veren ekonomisi ve ABD’nin ardından silahlanmaya en fazla harcama yapan ikinci ülkesi gibi diğer unvanlara da sahip olmuştur.

Çin ekonomisinin boyutunu ortaya koymak için bir örnek olarak Guangdong eyaletini gösterebiliriz. 100 milyonun üzerindeki nüfusu ile Guangdong’un 2016 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYİH) dünyanın en büyük 15'inci ekonomisi olan Meksika’nın GSYİH’sinden daha büyüktür. Türkiye’nin dünyanın 17'nci büyük ekonomisi olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda Çin ekonomisinin boyutları ve önemi daha da bir ortaya çıkmaktadır.

Ekonomik gücündeki artış Çin’in bölgesel ve küresel politik ekonomide de daha etkin rol oynaması sonucunu doğurmuştur. Öyle ki 1990’lı yıllardan bu yana Çin hem mevcut bölgesel (APEC, ASEAN+3) ve uluslararası (DTÖ, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması) rejimlere ve kuruluşlara katılmış hem de özellikle 2000’li yıllardan itibaren yenilerinin (BRICS, ŞİÖ, Kuşak ve Yol Girişimi, AIIB) kurulması konusunda öncü bir rol oynamaya başlamıştır. ABD’nin yer almadığı bu tür yeni örgütler ve girişimler pek çokları tarafından Çin’in yeni bir dünya düzeni inşa etmek adına attığı adımlar olarak tanımlanmaktadır. Kısacası, tüm bu gelişmeler dolayısıyla son 40 yıldaki atılımı ile Çin, Türkiye için daha fazla göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir ülke haline gelmiştir.

19'UNCU PARTİ KONGRESİNİN ÖNEMİ NEDİR?

Çin’i 2017-2022 yılları arasında yönetecek olan ÇKP yönetim kademesinin belirleneceği 19'uncu parti kongresinde dar anlamıyla bir liderlik değişimi yaşanması beklenmemektedir. Başka bir deyişle 2012 yılında gerçekleştirilen 18'inci kongrede 5 yıllığına ÇKP merkezi komite politbüro daimi komitesi başkanlığı ve genel sekreterliği görevlerine seçilen Xi Jinping’in, partinin ve devletin iki numarası Başbakan Li Keqiang’ın, 18 Ekim’de başlayacak olan kongrede mevcut görevlerine yeniden seçilmelerine ve 2022 yılına kadar da görevde kalmalarına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu anlamda büyük bir yenilik getirmiyor gibi görünmekle birlikte partinin ‘altıncı nesil’ liderlerinin, yani 1960’lı yıllarda doğan lider kadrosunun, partinin üst kademelerine seçilecek ve bu kademelerin büyük bir kısmında çoğunluğu oluşturacak olmaları nedeniyle kongre, hem partinin yönetici elitindeki yenilenmeyi hem de orta vadede ülkeyi yönetecek olan yeni nesil yöneticilerin kimler olacağını ortaya koyacaktır. Dahası kongre geçtiğimiz yıl ekim ayında ÇKP tarafından ‘merkez lider’ (core leader)/‘liderliğin merkezi’ (core of the leadership) payesi verilen Xi’nin ÇKP içindeki gücünün sınırlarını gösterecek olması dolayısıyla da büyük bir öneme sahiptir.

ÇKP’nin yönetim kademesindeki değişimler 1990’lı yıllardan bu yana nispeten kurumsallaşmış ve sorunsuz bir biçimde gerçekleşmiştir. Jiang Zemin’in üçüncü nesil lider kadrosu 2002 yılındaki 16'ncı kongre ile yerini Hu Jintao’nun dördüncü nesline bırakmış ve 2012 yılında gerçekleştirilen 18'inci kongre ile de mevcut yönetim kadrosunu oluşturan beşinci nesil göreve gelmiştir. Önceki her iki nesil değişikliğinde de partinin yazılı olmayan kuralları çerçevesinde ÇKP içindeki farklı güç odakları arasında pazarlıklar yapılmış ve buradaki güç yapısını yansıtan bir oydaşma ile yeni dönemin lider kadrosu belirlenmiştir. Bu kez dönüşümün nasıl gerçekleşeceği Xi’nin Jiang Zemin’den bu yana ilk kez ‘merkezi lider’ olarak seçilmiş olması ve dolayısıyla da ‘son karar mercii’ konumuna yükselmesi nedeniyle merak konusu olmuştur. Kısacası 19'uncu kongre ile birlikte partinin yönetim kademelerinin kimlerden oluşacağına bir önceki Genel Sekreter Hu Jintao dönemindeki gibi parti içindeki farklı güç odakları pazarlıklar sonucunda mı karar verecek, yoksa Xi’nin başını çektiği ekip mi karar verecek soruları da yanıt bulacaktır.

19'uncu kongre gibi bir ara dönem kongresinde ÇKP içindeki dönüşümün Çin siyasetini takip edenler arasında büyük bir merak uyandırmasının önemli bir nedeni, Xi’nin 2013 yılında uygulamaya koyduğu ve günümüzde de devam etmekte olan ve ÇKP Politbüro ve Merkezi Askeri Komite üyeleri gibi en üst düzey parti yöneticilerine kadar uzanan yolsuzlukla mücadele sürecidir. Bir kısım yazarlar tarafından Xi’nin partinin denetimini ele geçirmek ve yeni ‘Mao’ olmak amacıyla kullandığını düşündükleri ve dolayısıyla da tasfiye süreci olarak adlandırdıkları yozlukla mücadele Xi’nin ÇKP genel sekreteri olarak seçilmesinin ardından ÇKP üyeleri ile yaptığı geniş müzakere süreci sonucunda uygulamaya konulmuş ve geçtiğimiz beş yıllık süreçte Çin siyasetinde taşların yerinden oynamasına neden olmuştur.

1991 yılından bu yana Çinli yöneticilerin en büyük korkularından biri ÇKP’nin Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) benzeri bir son yaşamasıdır. Bunun olmasını önlemek için parti içinde pek çok çalışma yapılmıştır. Xi de partinin başına geçer geçmez ÇKP üyeleri ile yaptığı görüşmelerde “Sovyetler Birliği neden dağıldı?” ve “SBKP neden çöktü?” sorularına yanıt aramış ve SBKP üyelerinin ve yöneticilerinin “İdeallerinin ve inançlarının aşındığı” sonucuna ulaşmıştır. Buradan yola çıkarak da halkın gözünde ÇKP’nin konumunu sarsan ve inanılmaz boyutlara ulaşan yolsuzluk sorununa odaklanan Xi, Parti’nin en üst karar alma organlarında yer alan sivil ve asker üyelerine kadar ulaşan bir temizlik operasyonu başlatmış ve bu kapsamda kendisinden sonra ülkenin başına geçmesi beklenen Chongqing Parti (Eski) Sekreteri Sun Zhengcai de dahil olmak üzere 250’nin üzerinde üst düzey yöneticiyi tasfiye etmiş ve 1,4 milyon ÇKP üyesini disipline sevk ederek ‘parti disiplinini ve kurallarını ihlal ettikleri’ ve ‘komünist inançlarının sarsıldığı’ gerekçeleriyle çeşitli şekillerde cezalandırmıştır.

Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, Xi’nin öncülüğünde ve ÇKP Merkezi Komite Politbüro Daimi Komitesi Üyesi Wang Qishan’ın yönetimi altında sürdürülen yolsuzlukla mücadele Çin halkının da desteğini kazanmış ve halkın, özellikle de genç neslin ÇKP’ye ve Xi’ye olan güveninin ve desteğinin sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda yaklaşık olarak beş yıldır süren ve çok geniş bir kapsama sahip olan yolsuzlukla mücadele programını yalnızca Xi’nin iktidar mücadelesinin bir aracı olarak tanımlamak açıklayıcı görünmemektedir. Kısacası, yolsuzlukla mücadele her ne kadar Xi’ye iktidar mücadelesinde önemli bir katkı sağlasa da bir bütün olarak ÇKP açısından önemi, partinin halkın gözündeki değerinin yeniden yükselmesi ve dolayısıyla da Çin’in yönetiminde kalmasına katkı sağlamış olmasıdır.

KONGREDEN NE BEKLENMELİ?

Yukarıda ele alınan nedenlerden ötürü 19'uncu kongreye önümüzdeki beş yıllık süreçte izlenecek olan politikalara odaklanan bir kongre olarak değil de daha çok Çin iç siyasetini ve yönetici sınıfını ilgilendiren bir kongre olarak bakmak gerekmektedir. Kongre süresince ve sonucunda ortaya konacak olan politika belgeleri ve yapılacak açıklamalar 2012’den bu yana Xi ve yönetimi tarafından izlenen politikalardan büyük farklılıklar göstermeyecektir; ancak bu demek değildir ki 18'inci kongre sonucunda açıklanan kararlar hiçbir değişiklik yapılmadan yeniden alınacaktır. Burada bizlere düşen görev satır aralarını okuyarak az sayıda; ama önemli etkilere sahip olacak olan politika değişikliklerini ortaya çıkarmak olmalıdır.