Muktedir çıplak bırakarak kimi aşağılar?

Düşmanının ölüsünü ayrı, dirisini ayrı aşağılamak gayretine düşen muktedirlerin, bu çıplaklık takıntısı nereden kaynaklanıyor? Ya da soruyu şöyle soralım: Çıplak bir şekilde teşhir edilen bir insanda, muktedir aslında neyi aşağılıyor? Her birimizin birer insan olduğu ve çıplak bir insanın, görülmesini istemediği yerlerinin hepimizde var olduğu düşünülünce, muktedir nasıl oluyor da birini çıplak bırakarak amacına ulaşmış oluyor? Ya da oluyor mu?

Google Haberlere Abone ol

Yemen Cankan

Dünyaca ünlü Game Of Thrones adlı dizide, Kraliçe Cersei, çıkarları için daha önce anlaşmalar yapıp iktidar ortağı ettiği rahip tarafından ele geçirilir ve zindana kapatılır. Aç bırakılır ve küçümsenir. Günahlarını itiraf etmesi ve af dilemesi istenen kraliçe, bunu yaptığında serbest bırakılacağını düşünür. Fakat işleyiş öyle değildir. Kraliçe bir utanç yürüyüşüne mahkûm edilir. İki yana dizilmiş yüzlerce insanın arasından, çırılçıplak bir halde, metrelerce yürütülür. İnsanlar tarafından üzerine taşlar, çürük meyveler ve türlü pislikler yağdırılır. Ve ona, “Utan!” diye bağırılır. Lakin kraliçe Cersei utanmaz. Onun aklında bir tek şey vardır: Hesap… O, bütün bunların hesabını soracağı, intikam alacağı anı hayal eder ve bu hayal onun, bu öfke dolu kalabalığın arasından geçerken, yer yer gülümsemesine neden olur.

Bunun bir dizi olduğunu tekrar hatırlatmakla birlikte, gücü elinde bulunduranın, düşman saydıklarını, çıplak şekilde teşhir etme geleneği sanırım tarih boyunca süregelmiş. (1)

Geçtiğimiz Çarşamba günü, Muğla’da, jandarma ve polisin ortak operasyonuyla PKK’li oldukları iddiası ile yedi kişi gözaltına alındı. Elbiseleri üzerilerinden zorla çıkarılan bu insanlar, çıplak bir şekilde ve elleri arkalarından kelepçeli olarak yerlere yatırıldılar, teşhir edildiler. Karakol bahçesinde de yine çıplak bir şekilde bekletilen bu insanların, bahçedeki ağaçlara bağlanarak işkence edildiği fotoğraflar da basında dolaştırıldı.

Daha önce ve hatta sistematik olarak, birçok gerillanın infaz edildikten sonra, çıplak şekilde teşhir edildiği gerçeği bu ülke tarihinde önemli bir yer tutar.

Peki, düşmanının ölüsünü ayrı, dirisini ayrı aşağılamak gayretine düşen muktedirlerin, bu çıplaklık takıntısı nereden kaynaklanıyor? Ya da soruyu şöyle soralım: Çıplak bir şekilde teşhir edilen bir insanda, muktedir aslında neyi aşağılıyor?

Her birimizin birer insan olduğu ve çıplak bir insanın, görülmesini istemediği yerlerinin hepimizde var olduğu düşünülünce, muktedir nasıl oluyor da birini çıplak bırakarak amacına ulaşmış oluyor? Ya da oluyor mu?

Türkiye’nin ilk çıplaklar kampı –yanılmıyorsam 2010 senesinde- yine Muğla’da açılmış. Bir otel işletmesinin yaptığı bu kamp, ruhsat filan gibi bir nedenden ötürü kapatılmış. Üzerine çokça laf edilmiş o vakitler, çokça yazılmış. Fakat bugün, Türkiye’nin birçok tatil merkezinde -belki yasal olmasa da- çıplaklar plajının bulunduğu söyleniyor. Dünyada ise sayısızdır kanaatimce. Buradan bakınca çıplaklık, utanılması gereken bir şeymiş gibi durmuyor. Denizin serin sularından çıkıp, kızgın güneşin altında çıplak bir vaziyette dinlenmek, değil utandırmak, insanı fazlasıyla onore de edebilir ayrıca.

O halde buradaki temel fark, kişinin kendi isteğiyle çıplak olup olmadığı noktasında beliriyor. Aksi, kişinin bedenine müdahale anlamına geliyor ki bu durumda utanması gereken bana göre çıplak olan değil, müdahaleyi gerçekleştiren oluyor.

Muktedirin, elleri bağlanmış çıplak bir insanı, göstermek istediği kalabalığın, bu mesajdan anlaması gereken, çıplak olanın değil muktedirin aşağılık olduğudur. Kendisiyle aynı bedene sahip bir insanı, zorla çıplak bırakılmış durumda görüp aşağılamak pek akıl kârı değil zira. Fakat burada önemli olan bir nokta daha var: Bir insanın bedenine veya herhangi bir sebepten ötürü sakladığı gerçeğine zorla müdahale eden muktedirin mesajı, müdahale ettiği insana değil, bunu gösterdiği insanlaradır. Ölü bir bedenin aşağılanmış olması, bedenin sahibi açısından anlamsızdır keza. Mesaj yaşayanlaradır. Bunun birini çarmıha germekten, darağacında sallandırmaktan farkı, kişinin saklısına müdahale ederek, ne kadar güçlü olduğunu gösterip, izleyenleri korkutmaktır.

Çıplak bırakmak işkencesinde aşağılanan da yine o bedeni paylaşanlardır. Yani tüm insanlardır. İşkenceci, düşmanının bedenini aşağılarken, aslında insan bedenine saygı duymadığını göstermiş olur. Yani kimseye bir saygısının olmadığını… Bu, bir yerde kendi bedenine de saygı duymadığı anlamına gelir. Kendi bedeninin çıplak halini utanılması gereken bir şey olarak algıladığından olsa gerek, başkasının bedenini soyarak, onu utandırdığını ve aşağıladığını düşünür. Oysa saygısızlığı en çok kendinedir. Aşağılık olansa sadece kendisidir.

Çıplaklığa maruz bırakılmış kişi açısından bu eylem her ne kadar yıpratıcı olsa da, beklenebilirdir. Soyulup aşağılanmak sürpriz değildir onun için. Sürpriz olan, muktedir olanın insani refleksler göstermesidir.

Kişi onurunu yaşamıyla kazanır, bedeniyle değil. Özgürce yaşanılamayan, baskı ve yasaklarla dolu bir hayat utanılırdır ve verilen savaş bu yüzdendir. Bundan daha yüksek bir utanma nedeni yoktur. Hayatını bu uğurda feda etmeye hazır bir insanın bedenini bunun önüne koyması beklenemez. Ölmeyi kabullenmiş ve ölümü sürpriz olmaktan çıkarmış bir akıl, bedenin üzerindedir. Bu halde, o kişi utanmaz. Onun aklında bir tek şey vardır: Hesap… O, bütün bunların hesabını soracağı, intikam alacağı anı hayal eder ve bu hayal onun yer yer gülümsemesine bile neden olur.

(1) Metinde geçen kraliçe (bir başka muktedir) benzetmesi, sadece çıplak bırakılma konusu üzerinden yapılmıştır.