Barselona saldırısının ardındaki not

Hayata tutunamama, dışlanmışlık, çaresizlik ve azami çabaya karşın toplumda kabul görememe hepimizin bildiği gibi bugünün liberal ekonomik politikalarının, oldukça fazla sayıda birey üzerinde hissettirdiği en temel duygular. Bu intihar notunun yazarının da, din temalı gözüken bir terör olayının içerisinde aktif olarak yer alırken, kuvvetli dinsel bir fanatiklik içinde olmaktan ziyade bu tür duyguların pençesinde olma ihtimali oldukça yüksek kanımca.

Google Haberlere Abone ol

Hikmet Koyuncuoğlu

“Bu günlerde üzebileceğim herkes beni bağışlasın. Bana verdiğiniz her şey için çok teşekkür ederim.”

Yakınındaki insanları yapacakları ile üzebileceğinin empatisini kurabilen, bağışlanma talebiyle çevresel/toplumsal bir aklanma talep eden, kendisine verilen katkıların bilincinde olan ve bunlar için teşekkür edebilen bu satırların yazarı, yaşadığı ufak bir depresyon sonucu ailesini terk edip merak içinde bıraktıktan iki gün sonra evine dönen Amerikalı genç bir kız olsa hiçbirimiz şaşırmazdık herhalde.

Ama bu satırlar, geçtiğimiz günlerde IŞID adına Barcelona Cambrils’te katliam gerçekleştiren saldırganlardan 18 yaşındaki Said Aalla’nın yatak odasındaki çekmecede ailesi için yazdığı intihar notundan! (1)

Bir kez daha okuyun şimdi yazıyı.

Bilinçaltına yerleştirilmiş dinsel dogmaların tesirinde, kendinden geçmiş öfkeli genç bir din fanatiğinin intihar notu gibi duruyor mu sizce?

Notun her kelimesine işlemiş çaresizlik hissi o kadar belirgin ki, inandığı din adına ortaya koyacağı davranışın kutsallığına veya kendisini cennetin beklediğine inanan bir insanın diğerlerine yönelik aşağılayıcı bir vurgusuna, notta ben kendi adıma rastlamadım.

O zaman elimizde kalan tek geçerli argüman, 18 yaşındaki Said’in diğer din fanatiklerine nazaran daha yumuşak bir karaktere sahip olduğu ve kendisine çok şey katan ailesinin üzüleceğini bilecek ve onlara teşekkür edecek kadar duyarlı bir karaktere sahip olduğu mudur?

Ya da belki de, dünyadaki terör olaylarının temel etkeni tartışmalarındaki iki ana ezeli rakip “dinsel kimlik – liberal ekonomik politikaların ezdiği kimlik” arasındaki çekişmede, bir taraf lehine açık bir ipucu olarak değerlendirebiliriz bu notu.

Hayata tutunamama, dışlanmışlık, çaresizlik ve azami çabaya karşın toplumda kabul görememe hepimizin bildiği gibi bugünün liberal ekonomik politikalarının, oldukça fazla sayıda birey üzerinde hissettirdiği en temel duygular. Bu intihar notunun yazarının da, din temalı gözüken bir terör olayının içerisinde aktif olarak yer alırken, kuvvetli dinsel bir fanatiklik içinde olmaktan ziyade bu tür duyguların pençesinde olma ihtimali oldukça yüksek kanımca.

Yaşadığı dünyadan ümidini kaybetmiş bir genç için sunulan cennet vaadinin heyecan vericiliği gibi, sosyal ve iktisadi olarak ezilmiş bireyin dinsel temalı öç alma reaksiyonunun da çoğu zaman iç içe geçmiş başlıklar olarak karşımıza çıkmakta olduğu bir gerçektir. Ve pek tabi ki gazla dolmuş fitili ateşleme görevi üstlenen IŞID gibi sözde din temalı örgütlerin, bu ümitsiz insan kaynağını kendi (veya başka emperyalist güçlerin) çıkarlarına kullanma çabaları da hep söz konusu olacaktır.

Benzer şekilde Batı açısından mesele İslam’ı anlamak veya fobisine kapılmaktan daha ötededir kanımca. Batı'nın, yüzyıllardır süren emperyalist ve sömürgeci girişimlerinin insanlar ve toplumlar üzerindeki etkileri ölümcül boyutlardadır ve açıktır ki Fransa’nın tatil cenneti Nice kentinde yaşayan bir Afrikalı hiç de kendini Fransız devrimindeki eşitlik ve adalet söylemlerinin bir parçası olarak hissetmemektedir.

Tüm bu açılardan bakıldığında esas önemli konu ise, sol ekonomik politikaların hayata geçirilmesinin, din kılıflı terör olaylarında kullanılacak insan kaynağını kurutmaya yönelik bir hamle olarak, orta-uzun vadede bu tür acı olayların sona ermesini sağlayabilecek şans olarak belirmiş olmasıdır.

İnsan doğasına uymadığı gerekçesiyle eleştirilen sol eğilimli eşitlikçi ekonomik politikalar, belki de bugün, bu tür acı olayların önünü yegane kesme aracısı olarak tekrar tartışılmak durumundadır.

Buna karşın açıktır ki, özellikle artan nüfus göz önüne alındığında, adaletli paylaşım durağı insanlar için çoktan geçilmiştir ve bugünkü dünya düzeninin geçerli ekonomik politikaları, potansiyel milyonlarca doğuştan mutsuz insan üretmeye devam edecektir.

Yazının başındaki intihar notunun yazarı Said gibi!

(1) Cumhuriyet Gazetesi, 22 Ağustos 2017 tarihli bası, s.7.

Avukat, Doktor.