İran'da 'laikler' ve 'mollalar' vuruldu!

Birinci saldırı demokrasi sembolü İran Milli Şura Meclisi binasına yapılmıştır. Bununla İran’ın elde ettiği 'demokrasi' ve demokrasi başlığı altında insan hakları yönündeki çaba ve gayretlerine bir darbe yapılmak istendi. Bu durum doğrudan kendisini 'laik-seküler' olarak tarif eden İranlılar için hiç şüphesiz bir 'Azrail' görevi görmüştür. Diğer bir saldırı ise muktedir molla sistemi ve aynı zamanda yeni İran’ın kurucusu İmam Humeyni’nin kabrine yapıldı. Burası da molla ve muhafazakarlar için ayrı bir öneme sahiptir.

Google Haberlere Abone ol

Muhammed Çelik

İran, dün sabah saatlerinde acı bir olayla güne başladı. Maalesef meydana gelen saldırılarda aralarında sivil halkın da bulunduğu 16 kişi hayatını kaybetmiş ve 42 kişi de yaralanmıştır. İki farklı yerde saldırı düzenleyen altı teröristten ikisi yaralı olarak yakalanmıştır. Bu teröristlerin İranlı olmaları da İranlılar için daha elim bir olay olmuştur. Terörün dili, dini ve mezhebi olmadığını dünkü olayla birlikte bir daha müşahede ettik. Böyle bir terör saldırısı sonucu meydana gelen travmada İran halkının psikolojik olarak menfi anlamda etkilenip etkilenmeyeceğini ise önümüzdeki günlerde görmüş olacağız.

İran’ın başkenti ve kalbi olan Tahran’da dün meydana gelen olaylar analistleri bir hayli şaşırtmış ve bir nevi İran’la ilgili-ilgisiz herkesi -tabiri caizse- ters köşe yapmıştır. Elbette dünkü saldırı sıradan bir saldırı olmayıp direkt İran’ın kazanılmış en önemli değerlerine yapılan bir terör saldırısı olarak tarih kayıtlarına geçmiştir. Neden sıradan bir saldırı olmadığını söylemeden önce hiçbir terör saldırısının sıradan olmadığını da belirtmek gerekir. Evet, dün İran’da yapılan saldırılar direkt İran’ın akıl ve kalp mekanizmasını hedef almıştır. Birinci saldırı demokrasi sembolü İran Milli Şura Meclisi binasına yapılmıştır. Bununla İran’ın elde ettiği demokrasi ve demokrasi başlığı altında da insan hakları yönündeki çaba ve gayretlerine bir darbe yapılmak istendi. Bu durum doğrudan kendisini laik-seküler olarak tarif eden İranlılar için hiç şüphesiz bir Azrail görevini taşımıştır. Diğer bir saldırı ise muktedir molla sistemi ve aynı zamanda yeni İran’ın kurucusu İmam Humeyni’nin kabrine yapıldı. Burası da molla ve muhafazakarlar için ayrı bir öneme sahiptir. Farklı bir ifadeyle değerlendirecek olursak dünkü saldırı İran’ın sinir uçlarına yapılan bir saldırıydı ve bununla neyin hedeflenmek istenildiği ise henüz aşikar değildir.

SALDIRILAR 'MÜESSES NİZAM' İÇİN BİR NİMET OLACAK

Elbette bu saldırıların hedefsizliği belki belli bir yere kadar anlamlandırılabilir ama ötesi için ise bir hedef ve amacı olmayan bir terör saldırısı olarak ele alabiliriz. Böyle bir durumda bu saldırıyı İran halkı için birbirine kilitlenme ve ülkeye sahip çıkma olarak da değerlendirirsek sanırım yanlış bir tespitte bulunmuş olmayız. İran çok uluslu ve etnik kökene sahip bir ülkedir. Molla sisteminin bu çok ulusluluğu bir arada huzur içinde tutmak için de bu saldırıyı çok iyi değerlendireceği bellidir. Yine diğer bir değişle bu terör saldırısının İran’daki müesses nizam için Allah’tan verilmiş bir nimet olarak görevini ifa edeceği pek aşikardır. Bu varsayımın beraberinde bazı kuşkluları getirdiği de izahtan varestedir.

Birincisi genel müdürünü bizzat dini lider Hamenei’nin atadığı Seda ve Sima'nın (bizdeki RTÜK) bu saldırıdan bihaber olması, bu yönde herhangi bir haber yapmaması ve bunun yerine film ve belgesel yayınlaması tek başına içinde kocaman bir soru işareti içermektedir. Bu konuyu biraz daha detaylandırabiliriz:

Dün sabah saatlerinde menfur terör saldırısı meydana geldiği zaman Seda ve Sima lal kesilmiş ve bu kurum yerine en başta Telegram kanalları olmak üzere sosyal medya bu görevi yerine getirmiştir. Elbette CNN ve İran dışında yayın yapan bazı Farsça kanallar da bu saldırıyı yakından takip etmiş ve bu şekilde İran halkı saldırılardan haberdar edilmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki İran’da hiçbir özel radyo istasyonu ve televizyon kanalının olmaması saldırıyı daha da yabancı kılmıştır. Ama bir önceki cümlede de belirtildiği gibi İran dışında yayın yapan Farsça televizyon kanalları bu boşluğu doldurmuştur.

Güvenlik kompeksiyle yaşayan bir ülkenin böyle bir vahim saldırıdan habersiz olması pek inandırıcı gelmemektedir. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün Kasım Süleymani liderliğindeki Ortadoğu’daki konumu ve gücü belliyken ve aynı şekilde DAEŞ/IŞİD’in en güçlü olduğu bir zamanda düne kadar İran’da herhangi bir saldırıda bulunmamış olması da çok ilginç bir durum. Burada her şeyden önce şu soruyu sormak gerekir: Bu saldırı neden dün yapıldı ve aynı şekilde hedef olarak neden parlamento binası ve İmam Hümeyni’nin kabri seçildi? Sanırım bu iki sorunun cevabı verilirse dünkü terör saldırısının detay ve amacını öğrenmiş olacağız.

SALDIRININ BİLGİSİ ALINMIŞ MIYDI?

Saldırıdan birkaç saat sonra her ne kadar bu azılı terör örgütünün Amak’ta yayınladığı bir video ile saldırıyı üstlendiği belirtilse de, bu durum akıllardaki bazı soru işaretlerini izole etmede yeterli değildir. Diyebiliriz ki artık saldırıyı DAEŞ/IŞİD üstlendiği için faili de bellidir. Fakat olayların pek böyle göründüğü söylenemez. Neden mi? Meclis binasındaki teröristlerden birinin DAEŞ/IŞİD’in birkaç ay önce öl(en)dürülen ikinci konumundaki adamı Ebu Muhammet Adnani’nin sözlerini tekrarlıyordu.

Bu mezkur terör örgütünün yayın organı olan Amak’ta cani terörist Arapça olarak şöyle diyordu: "Acaba bizim gidici olduğumuzu mu düşünüyorsunuz? Acaba bizim biteceğimizi mi düşünüyorsunuz? Asla. Allah’ın izniyle biz kıyamete kadar payidar olacağız ve bizden kalan son kişi de ahirül zaman savaşında deccalı öldürecektir."

Bu sözler sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı’nda Irak askerlerinin İran’ın güneyinde bulunan Hürremşehr Eyaleti işgal edilirken söylediği sözleri hatırlatmaktadır. Iraklı askerlerin "Biz buraya kalıcı olarak geldik ve gitmeye de niyetimiz yok" dedikleri rivayet edilmektedir. İran’da bazı kesimlerce dünkü saldırı bu tarihi rivayetle irtibatlandırılarak saldırıyı DAEŞ/IŞİD’in yaptığı üzerindeki kanıtlar sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır. Bununla beraber saldırıdan sadece birkaç gün önce dini lider Hamenei’nin bu sözleri de senet olarak kullanılmaya çalışılmıştır: "Eğer 1980’li yıllarda olduğu gibi yine buna benzer şeyler yaşanırsa gençlerimizin yine meydanlara ineceklerini kesinlikle biliyorum."

Yoksa saldırının bilgisi alınmış mıydı? Bu başlı başına kocaman bir soru işaretidir. Hamenei'in, bu sözleri Arabistan öncülüğünde bazı Arap devletlerinin Katar’a uyguladığı ambargolardan dolayı İran’ın hedef alındığını belirtmek için söylediğini düşünebiliriz. Fakat onun bu sözleri bu sadelikte tefsir edilecek gibi olmadığının altını çizmek gerekir. Öte yandan ılımlı-paragmastist bir düşünceye sahip İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yle yıldızı barışmadığı da ortadadır. Bunun için inkılap mihveri olan velayet-i fakih sisteminin hem ülke içinde hem de ülke dışında muvazi bir sistemle sağlamlaştırmak için bütün yolların denendiği de pek malumdur. Böylesi bir durumda özellikle yurt dışında yaşayan bazı muhalif İranlıların bu saldırları velinimet olarak değerlendirmeleri çok önemli bir detaydır. Fakat her şeye rağmen böyle aptalca dedikodulara kulak vermemek gerekir. Varsa birilerinin bu yönde herhangi bir delili-kanıtı, sunar ve mevzu da açıklığa kavuşur. Ama müesses nizamların olduğu devletlerde bu tür olaylarda arkada hiçbir delilin bırakılmadığını hatırlamak gerekir.

BİRBİRİMİZİN YANINDAYIZ

Dün bunlar yaşandı ve bu şekilde bazı beyanatlarda bulunuldu. Dünkü saldırıyı anlama adına bugünün gazete manşetleri bize bazı şeyleri anlatabilir:

Bir spor gazetesi olan Verziş, "Birbirimizin Yanındayız" manşetini atarak bir nevi İranlıları bu olaylarda ihtiyatlı davranmaya çağırmıştır. Spor gazetelerinden sadece bu gazetenin dünkü saldırıyı bu şekilde manşetine taşımış olması diğer spor gazetelerinden farkını da ortaya koymuştur. Diğer bir İran gazetesi Horasan, meclis binasının resmini ve İmam Humeyni’nin kabrinin bulunduğu alanda kendini patlatan kadının olduğu görüntüyü ön sayfaya alarak "İran Terörizme Karşı" şeklinde manşet atmıştır. Afitab gazetesi, meclis binasında öldürülen teröristin o anki resmini ön sayfada vererek "Siyah Çarşamba" başlıklı manşetiyle dünkü saldırıyı dile getirmiştir.

Dile getirmiştir deme zorunluluğunu hissediyorum. Çünkü saldırıdan bihaber bir sürü gazete var veya insanlar İran halkının direncini kırmak istemiyorlar(!).

İran’ın en önemli ve aynı zamanda çok tirajlı gazetelerinden biri olan Hemşehri gazetesi, "Bütün İranlılar Terörizme Karşı" manşetiyle İran’ın terörizme olan karşıtlığını dile getirmiştir. Bu manşetinde altında yer alan İran meclis binasının resminin altında ise şöyle bir başlık atılmış: "Teröristlerin yaptığı saldırının gününde Amerika’nın yeni ambargoları."

"MİLLETİN EVİNİ SAVUNMAK"

İran’da çıkarılan diğer önemli gazete Vekaye-i İttifakiye'nin "Tahran’da Mukavemet" şeklindeki manşeti ile başkentte teröristlere geçit verilmediği anlatılmıştır. Radikal muhafazakar bir gazete olan Keyhan da İran dini lideri Hamenei’in dün terör saldırısı münasebetiyle yaptığı konuşmasından bir cümleyi alıntılayarak manşetine taşımıştır: "Bu torpil oyunlarının milletin iradesinde bir etkisi olmaz." Aynı şekilde bir muhafazakar gazete Kuds Hamenei’in aynı sözlerini manşet yapmıştır. Şehrevend gazetesinin manşeti ise gerçekten tevil ve tefsire muhtaçtır: "Bir ses; durmuşuz." Durmuşuz sözü inkılap mihverini oluşturan esaslardan biridir. Farklı bir tabirle söyleyecek olursak istibdata karşı, emperyalizme karşı söylenen bir slogandır. Bu manşetin altında ise dini liderin yukarıdaki sözlerine yer verilmiş ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin dünkü açıklamasından bir kesit verilmiş: "İran milleti kötülük isteyenlerin isyanını birlikle bozacaktır."

Güvenlik güçlerinden birinin meclis binasının penceresinden küçük bir çocuğu kurtarırken çekilen fotoğrafını ön sayfasına alan Şark gazetesi, "Milletin Evini Savunmak" şeklinde bir manşet atmıştır. Gazete bu manşetiyle halkın gözünde en güvenli yerlerden biri olan meclis binasını nazara vererek terörizm tehdidinin İran’ın da kalbine ulaştığını dile getirmeye çalışmıştır.

İran hükümetinin Ortadoğu’daki savaşı kendi ülkelerinden uzak tutmak için komşu ülkelerdeki savaşı devam ettirme politikası öyle gözüküyor ki dünkü saldırıyla bir fiyaskoya uğradı. Bu gazetenin attığı manşet de Küdüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin geçtiğimiz aylarda "Tahran’da savaşın olmaması için Suriye’de savaşıyoruz" mealindeki sözlerini hatırlattı.

Pasdaran Ordusu’nun komutanın dünkü saldırı hakkında söylediği intikam mesajını manşet yapan Cevan gazetesi, "İntikamını Alacağız" şeklinde başlık atmıştır. Reformist kesime yakınlığıyla bilinen İran gazetesi "Izdırap ve birlik günü" şekilden manşet atarak dün meydana gelen menfur saldırı neticesinde bir nevi halkı birlik ve dirliğe çağırmıştır. İtimat Gazetesi de “Biz hepimiz beraberiz” manşetiyle bu birlik ve dirliğe atıfta bulunmuştur. Arman-i İmruz gazetesi “DAEŞ/IŞİD’in Tahran’daki Pervasızlığı” manşetiyle bu terör örgütünün İran topraklarında bir hedefe ulaşamayacağını belirtmiştir.

NOT: Bu saldırıda hayatını kaybeden İran vatandaşlarına Allah’tan rahmet ve yaralılara acil şifalar dilerim. Terörizme lanet olsun. Terörü destekleyenlere lanet olsun.