Hasankeyf’te son nokta

On binlerce yıllık bir tarihi kent tüm tarihsel yapıları ile sular altında bırakılması önemli değil ama taşınan türbenin sağ salim kırılmadan taşınması kaygısı hakim olan bir düşünce. Devletin fikrine başvurduğu akademisyen ve sivil toplum kuruluşu anlayışı bu olduğu için de Zeynel Bey türbesi taşınıyor Hasankeyf sular altında kalıyor. Bir barajın ticari ömrünün elli yıl olduğu düşünülürse Havva Ana’nın dünkü çocuk sayıldığı Tarihi Hasankeyf’in sular altında bırakılması ne kadar acı verici.

Google Haberlere Abone ol

Güner Yanlıç

Hasankeyf’i anlatmaya Ahmed Arif’in bu dizesi ile başlamak ne güzel.

"Beşikler vermişim Nuh'a

Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,

Anadolu’yum ben, Tanıyor musun?"

Hasankeyf on iki bin yıllık tarihsel geçmişi ile Neolitikten beri yaşam alanı olmuş, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve günümüze kadar gelebilmiş bir kent olarak Toplumsal ekolojinin en güzel örneklerinin yaşandığı bir alan olmuştur.. Binlerce yıl ev olarak kullanılmış mağaralar ve bu mağaraların iklimlendirme özellikleri, kimyasal madde olmadan inşa edilmiş doğal evler olarak kullanılmıştır. Dayanışma, yardımlaşma, birlikte yaşama, yaşam için gerekli olan nehir ve onu koruma amaçlı yaklaşık bin yıl önce Selçuklularca yapılmış üçlü arıtma sistemi bulunmaktadır. Ve daha keşf edilmeyi bekleyen onlarca eko-teknolojik yapıyı sular altında bırakılıyor. Hasankeyf’in oluşması tamamen ihtiyaçlara göre şekillenmiştir.

h1

Zaman içerisinde bu güne kadar gelebilen Zeynel bey türbesinin inşa edilmesi de bu ihtiyaçtandır. Türbenin neden orada kurulduğunu, bulunduğu yerin yaşayanların ihtiyaçları üzerine inşa edildiği, toplumsal bir kimlik oluşmasında önemli bir yere sahip olduğu bilincinden uzak, Bir yaklaşımlar silsilesi ile karşı karşıyayız. Dayatılmalardansa ikna, danışma ve dayanışmanın hakim olduğu ortaklaşa kararların verildiği bir proje olsaydı, ihtiyaçlar ve hassasiyetler göz önüne alınsaydı sağlıklı bir adım atılmış bu kadar tahribat yapılmamış olacaktı.

Ilısu barajı projesinde oynanan oyunun son hamlesi tarihsel bilinçten yoksun bir zihniyetle yapılıyor. Muhalefet gibi çalışan bir bakanlık yaptığı açıklama da ‘Zeynel bey türbesi de taşınacak barajlar da yapılacak’ söylemi Kendini muhalefet sayan bir iktidar cümlesi, toplumsal hassasiyetlerden uzak, tarih, kültür duyarlılığından yoksun bir yaklaşım sergilenmekte. Bir yaşamsal alanın parçası olmuş bir yapının taşınmasını akıl kârı değil…

Prestij proje diye tanımlayan Bakan Eroğlu, bu projenin kültürel varlıklara verilen önemin ve gösterilen hassasiyetin kanıtı niteliğinde olduğunu kaydetti. Ilısu Barajı HES Projesi Kültürel Varlıkları Koruma Kurtarma Çalışmaları, DSİ Hasankeyf Kültür Varlıkları ve Yeniden Yerleşim Şube Müdürlüğü, Hasankeyf Yeni Kültürel Park Alanı,  Anıt Eserlerin Yerinde Korunması veya Taşınması, Bütüncül arkeopark alanı.

Bu kadar birim ismi görünce bir sorun yok hissine kapılmamak elde değil ama gelin görün ki koruma ve yaşatmaya dair ne varsa bu kurum ve isimlerle yok ediliyor. Sadece projeyi gerçekleştirmek için içi boşaltılmış tanımlar dizini olarak kalmaktadır.

Yanlışlıkla projeyi Hollanda değil de Türkiye firması yapsa hızlarını alamaz Ayasofya’yı da taşıyacak kadar zafer sarhoşluğuna kapılabilirlerdi. Teknik verilerle yapılan ekolojik bilinçten yoksun şovlarla süslenen bir çalışma ikna etmeye yönelik ve sanki sayıda artış olursa türbenin taşınmasının doğru olacağı düşünülerek sayısal veriler verilmekte; işte 6 mühendis üç mimar ve 52 kişilik ekip ve onlarca kurum canlı yayınla ve basın takibiyle yeni yerine taşındı.

‘Tarihi Zeynel bey türbesi kurtarıldı’; Kimden kurtarılıyor dan başlarsak değerlendirmeye, yaklaşık on yıldır sivil toplum örgütleri ve bilinçli halkın tepkisine rağmen yapılan baraj, kabul görmesi açısından sulama barajı olarak başlanıldı. Daha sonra bir adet HES eklendi ve büyüklük sıralamasında Türkiye’nin enlerinden olan barajla yüz elli den fazla yaşam yeri sular altında kalıyor ve milyonlarca insan ve canlı türü de bundan etkileniyor. Bütün kaygılardan uzak olan bir sistemce her şeye rağmen dünya literatürüne giren Ilısu Güvenlik barajı su tutma aşamasına yaklaştı.

Nice akademisyenler barış olsun, birlikte yaşansın, doğal ve tarihi yapılar korunsun dediği için evine ekmek götüremezken, İçi boş bir unvandan öte anlak seviyesi olmayan Sistem akademisyenlerinin kaygısı 1100 tonluk tarihi yapının çatlaklardan dolayı taşınırken yıkılarak elde kalması dünyaya rezil olması imiş..

HASANKEYF SULARA BIRAKILIYOR!

On binlerce yıllık bir tarihi kent tüm tarihsel yapıları ile sular altında bırakılması önemli değil ama taşınan türbenin sağ salim kırılmadan taşınması kaygısı hakim olan bir düşünce. Devletin fikrine başvurduğu akademisyen ve sivil toplum kuruluşu anlayışı bu olduğu için de Zeynel Bey türbesi taşınıyor Hasankeyf sular altında kalıyor. Bir barajın ticari ömrünün elli yıl olduğu düşünülürse Havva Ana’nın dünkü çocuk sayıldığı Tarihi Hasankeyf’in sular altında bırakılması ne kadar acı verici.

Yerinden edilmesinde bir mahsur görmeyip taşınmasından endişe duyarak, batılı örneklerin taşınmasını gündem ederek tahribatı onaylayan bir belediyecilik anlayışı. Bir güne bir gün yaşanacak sosyolojik, psikolojik, doğa, kültürel ve tarihsel tahribatları önemsememiş bir havuz medyası ve onun destekçisi sosyal medya kalemşorları.

Projesinde, İnşasında emeği geçenlerin kemiklerini sızlatan, mesleki etikten bihaber mimar mühendislerce yapılmakta. On yılı bulan bir dayanışma ağının sesini duymamış önüne gelen projeyi imzalayan yapılan tahribatları bir mühendislik mimarlık gibi gören Modernite’yi kapitalist pencereden okuyup anlıyorlar.

Hasankeyf i savunmayı basamak olarak kullanan bürokratik ve bireysel gelişimlerinin önünü açarak, işi bittikten sonra sahipsiz bırakacak kadar samimiyetsizler ordusu.

Bütün bunlardan sonra birlikte barışık, insanın doğanın özellikle suyun metalaştırılmadığı bir yaşamanın mümkün olduğu, yapılan yanlışlardan bir an önce dönülmesi gerektiği noktasındayız.

"Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar…"

Yaratılan tahribatlar ne kadar büyük olursa olsun doğa öz savunma ile kendini yenileyerek var etmeye devam edecek ama biz onun bir parçası olarak er geç vicdanımıza hesap vereceğiz.