Popülist liderlerin yeni düşmanı: Akademi

Macaristan, Türkiye ve Rusya’da bugün liberal ve sol eğilimli okullar tehdit altında. Türkiye ve Rusya’da akademik özgürlükleri, en azından yeterince, savunmayan Avrupa ve Amerika, CEU’ya tam desteğini göstermekte.

Google Haberlere Abone ol

Murat Karabağ

Türkiye Cumhuriyeti, yerini KHK’lar Cumhuriyeti’ne terk ettiğinden beri toplam kaç akademisyenin görevden alındığını artık sayamıyoruz. En son 686 sayılı KHK ile Mülkiye’nin içi boşaltılmış; Ahmet Haşim Köse, İbrahim Kaboğlu ve Murat Sevinç gibi isimlerin de görevleriyle ilişikleri kesilmişti. Her ne kadar son MGK’da OHAL’in uzatılması tavsiyesi çıkmamış olsa da üniversiteler üstündeki baskının, en azından görünür gelecekte, azalmayacağı bir gerçek.

Türkiye’de bunlar olurken yanı başımızda da işler pek iyi gitmiyor. Kuzeyimizde, St. Petersburg Avrupa Üniversitesi (European University at St. Petersburg), geçtiğimiz yılın sonbaharında yapılan kimi denetlemelerde tarihi binalardaki pencereleri izinsizce değiştirmesi gibi nedenlerle davalık oldu ve Aralık ayında üniversitenin eğitim lisansı iptal edildi; fakat Putin’in “araya girmesiyle” tekrar lisansını geri kazandı. 20 Mart'ta ise üniversitenin lisansı tekrar iptal edildi. Şu anda geleceği muğlak olan üniversite temyizden gelecek kararı bekliyor.

28 Mart’ta, bu defa Macaristan’da Orban hükümeti bir kanun teklifini aniden meclise getirdi. Her ne kadar Şubat ayında Central European University (CEU) aleyhine sözler hükümetin dilinden dökülmeye ve yazılar gazetelerde yer almaya başlamış olsa da, üniversitenin saygın hocalarından Janos Kis’in dediği üzere, “bunların retorikte kalması” bekleniyordu. Teklifte çift diploma veren üniversitelerin her iki ülkede de kampüsünün bulunması veya hükümetler arası anlaşma yapılması gibi maddeler var (ki Amerika’da Trump’ın, Macaristan’da da Orban’ın liberalizm düşmanı olduğunu not etmek gerekli). Dün Macaristan Eğitim Bakanı’na üç defa sorulan “bu kanun teklifinden etkilenen başka üniversiteler var mı?” sorusuna verilen “bu genel bir kanun teklifi, ama başka bir üniversite etkilenmiyor” cevabı CEU’nun, genel olarak da liberal değer ve kurumların, özellikle ve istenilerek topun ağzına konduğunu gösteriyor. Henüz taslağı hazırlanan bir başka yasa teklifinde liberal ve/ya yurt dışından maddi destek alan sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin durdurulmasının önerilmesi uzunca bir süredir bekleniyor.

Rektör Ignatieff dün yaptığı basın toplantısında “Bay Erdoğan üniversiteleri kapatıyor, Bay Putin üniversiteleri kapatıyor. Biz Macaristan’ın da bu listede olmasını istemiyoruz. Biz doğru yolda ilerlemek istiyoruz” dedi. Bir hafta önce, okulun dünyaca ünlü hocalarından Bela Greskovits ile konuşurken “bu sene Türkiye’den yapılan başvurularda patlama var. Gençler ülkeden kaçmaya çalışıyor. Çalışan beyinlerin ülkeden göç etmesi ne acı” demişti. Bir hafta sonra gelen bu haberle üniversitenin geleceğinin belirsizleşmesi acaba kaç Türk öğrencinin hayallerini suya düşürdü?

Avrupa’da üniversiteler, asırlar boyu, siyasetin emrinden bağımsız yaşadılar. Kendilerine karşı çıksa bile krallar üniversitelere dokunmadılar, en fazla kendilerini destekleyecek üniversiteler açtılar. Tüzel kişi olarak kabul edilen ve hem yasal hem ahlaki güvenceye sahip olan bu kurumlar gelişimin kaleleri oldular. 1933’te iktidara geldikten sonra 375 yıllık tarihe sahip ve Hegel, Schelling ve Schopenhauer gibi isimlerin okuduğu veya eğitim verdiği Jena Üniversitesi’ni kendilerine kale seçen Naziler, bugüne bir enkaz miras bıraktılar. Siyasetin akademiye saldırısı, her zaman, ifade özgürlüğünün toplum genelinde azalması gibi sonuçlar doğurdu.

Macaristan, Türkiye ve Rusya’da bugün liberal ve sol eğilimli okullar tehdit altında. Türkiye ve Rusya’da akademik özgürlükleri, en azından yeterince, savunmayan Avrupa ve Amerika, CEU’ya tam desteğini göstermekte. Her ne kadar Türkiye’de pek göz önünde olmasa da çarşamba gününden beri Orban hükümetinin yasa tasarısı Batı dünyasında büyük yankı buldu. Aynı gün Ignatieff’in yaptığı basın toplantısında Hollanda, İsveç, ve Romanya gibi ülkelerin büyükelçilerinin hazır bulunması, en azından CEU için, işlerin düzelmesi umudunu doğursa da popülist liderlerin var olmak için ihtiyaç duydukları ve birini bitirdikçe yenisini buldukları düşmanlar karşısında geri adım atmaktan imtina ettikleri bir gerçek.

CEU kurtulursa sıra Türkiye’ye gelir mi? Şahsen pek umutlu olmasam da ülkemde hep yenilgi yaşadığım için burada bir başarı hikâyesi görmeyi istiyorum. Belki AB sınırları içindeki akademik özgürlüğe saldırının bertaraf edilmesi sonrasında komşulara sıçrar ve Türkiye üzerinde bir baskıya dönüşür.

Umut olmadan yaşanır mı?