YAZARLAR

Faturada sadece fiyat değil, biat da yazar!

Çoğunluk bir azınlık için daha çok kaybediyorsa… Azınlığın başka kaynakları tükendikçe çoğunluğun tüketici olarak hayatı daha çok tüketiliyorsa... Çoğunluk oylarıyla bir azınlık sistemi bağlanmıştır yüksek gerilim hattına.

Istırap içindeki insanlara “yanıldıklarını, nankörlük ettiklerini, her şeyin şahane olduğunu” küfür gibi kusup durmak için tutulmuş birileri var.
Bunlar o ıstırapla aynı havadan, aynı sudan, aynı çarşı pazardan değil; beyinlerine, ruhlarına, dillerine saplanmış serumlardan besleniyor.

Gücün emrinde, güçlü pozlarda!

Oysa aritmetik basit:
Bu ülkede çoğunluk kaybediyorsa, bir azınlık kazanıyor demektir.
Sadece bir azınlık kazanıyorsa, çoğunluk sadece kaybediyor demektir!

Aritmetik basit:
Azınlık, çoğunluğun kaynaklarını kontrol ediyorsa, çoğunluk kaybeder…
Çoğunluğun kaybı azınlığın kazançtan kayıplarını karşılamakta yetersiz kalıyorsa, çoğunluk daha fazla kaybeder.

Bunu elektrik hattı üzerinden, fişi taktığınız kriz priziyle de anlatıyor aritmetik.
Tabii karışık gibi, ama çıkan fatura nihayetinde net.

Bu ülkenin voltajı en yüksek holdinglerinden M. Cengiz…
Ortakları ile, ki genellikle Limak ve Kolin ve bazen CK bazen CLK olarak faturanızın üzerinde sizi seviyor… Piyasada onca renk ve ideolojik ayrıma rağmen nihai olarak ittifak da mümkün olduğundan, ortağın eski büyük sermayeden geldiği yöreler de mevcut…
İşte M. Cengiz grubu açıklıyor ki, Türkiye’de elektrik dağıtımının yüzde 30 kadarı ya da üçte biri kendilerinin kontrolünde. Isparta dahil!
Bu 4 bölgede, çoğu büyük 13 şehirde 10 milyon abone yapıyor, kendi gurur tablolarına göre.
İçinde sanayi de var, esnaf da, ofis de, hasta da var, hastane de, hane de, tok da var aç da!

Biliyorsunuz, bu gruplar daha önceden var olsalar bile esas varlıklarını son beşte bir asrın içinde gösterdiler, esas varlıklarını o muhteşem büyüme sırasında büyüttüler.
Büyürken de esas varlık kaynakları kamu yatırımlarıydı.
Kamu, aslında halk demek ama burada devlet demek, iktidar demek, ne demek!

Neyse…
İşte o yatırımlar haliyle artık eskisi kadar getir götür olmuyor. “Herkes gibi” onlar da kendi zaviyelerinden, her şey ne kadar da kolay iken, şimdi belki biraz zor durumda.
Ödenmeyecek kredisi var bunun, alınamayacak işler var artık.

Bu durumda halter kaldıracak değiller ya, şalter de kaldırıyorlar, devlet eliyle.
Bilhassa 2021 başından geçerli olmak üzere…
Daha çok çarpılasınız der gibi size, yeni çarpan katsayısı ekleme…
Brüt kâr marjını nete çevirme…
Transfer fiyatlandırması adı altında, dağıtım şirketinin kardeş şirketlerinden yaptığı varsayılan alımların, hizmetlerin faturaya bindirilmesi…
Tahsil edilemeyen veya şüpheli alacakların hem vergiden düşülmesi hem de faturasını düzenli ödeyen abonelere yüklenmesi…
Böyle şeyler yapıldı işte!

Siz kendinize yapılanı biliyorsunuz ama muhtemelen şimdi daha iyi anladınız.

Aritmetik şunu da söylüyor ama fısıltıyla:
Bunlar elektrik dağıtım şirketleri. Adı üstünde alıyor veriyor. Şu ara belki hanenizi, yuvanızı, ışığınızı, ısınmanızı, dükkânınızı, mağazanızı da darmadağın dağıtıyor. Nereden alıyor? Kamudan, yani hesapta sizden.

Misal bu ya… Devlet, yani kamu, yani teorik olarak halk, millet adına bu şirden şirketlere yüzde 35 zamlı elektrik satılıyor ama onlar sizin imalathaneye, ticarethaneye, fakirhaneye yüzde 100’ün epey üzerinde zamlı cereyan veriyorlar.

O yüzden aritmetik hep basit:
Çoğunluk bir azınlık için daha çok kaybediyorsa…
Azınlığın başka kaynakları tükendikçe çoğunluğun tüketici olarak hayatı daha çok tüketiliyorsa…
Çoğunluk oylarıyla bir azınlık sistemi bağlanmıştır yüksek gerilim hattına.
İtaat düzenlerinin faturası, böyle bir azınlık sistemine biati de dayar burnunuza.

Elbette dünyanın her yerinde maliyetler arttı, böylesi olmasa da bir miktar enflasyon var, tamam kurlar çıktı çıktı, inip yine bir yılda iki mislinde kaldı ama…
Her fırsatta, döviz inip çıkarken de, lambayı yakıp söndürürken de, ısınıp üşürken de, markete girip hemen çıkarken de, yoldan gelip geçerken de merhametsiz bir kaynak aktarımı varsa…
Siz “kamu-halk” olarak yüzde 34-35 zam alırsınız diyelim; onlar sizden yüzde 135 zamlı tahsil eder, esasen kamusal bir meta olan elektriğin dağıtımını.

Bu aritmetiği hemen “Eyvah fatura yüksek,.. aman tasarruf edelim… yok artık…” diye idrak eden aritmetik dehamız; eğer bu basit ama vahşi kaynak aktarımını, insafsız nefes transferini, amansız can plantasyonunu kapsamıyorsa, ampul boşuna yanıyor demektir kafada.
Söndürün gitsin!

Kafası, yüreği, vicdanı aydınlanmayanın faturası da insafa gelmez!

Not: Dilimize de oradan sirayet etmiş “fatura”nın Latince kelime kökeninin “Yapmak”tan geldiğini unutmazsak, her faturada, kimin neyi, nasıl “yaptığını” da hatırlarız! Faturadan hatıra, küçük ama manalı bir yolculuk olur.


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.