Evlilikten Sahneler: İki insanın bir arada yaşaması mümkün mü?

Kayhan Berkin'le Versus Tiyatro imzalı "Evlilikten Sahneler" oyununu konuştuk. Berkin, "Bu bir evlilik araştırması ve seyircileri bu araştırmaya yakından tanık olmaya davet ediyoruz" dedi.

Fotoğraf: Ayşegül Karacan
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 1974 yılında Bergman’ın yazıp yönettiği, dünya sinema tarihinde de önemli bir yeri bulunan "Bir Evlilikten Manzaralar", "Evlilikten Sahneler" adıyla, Versus Tiyatro imzası, Kayhan Berkin yönetmenliği ile sahnede. Oyunda sahnede Ece Dizdar, Kayhan Berkin, Naz Buhşem, Öner Erkan ve Pınar Göktaş yer alıyor. 

Seyircisiyle Zorlu PSM’de buluşan "Evlilikten Sahneler" iyi eleştirilerle yoluna devam ederken biz de Kayhan Berkin’le bir röportaj gerçekleştirdik.

'BU BİR EVLİLİK ARAŞTIRMASI'

"Evlilikten Sahneler", boşanma avukatı Marianne ile akademisyen Johan’ın 10. evlilik yıldönümlerini kutlamalarıyla başlayan ve kadın-erkek ilişkilerini pek çok yönden sorgulayan bir oyun. Bu oyunu sahnelemeye nasıl karar verdiniz? Sizi etkileyen, tetikleyen şeyler neydi?

Yıllar önce Elke Petri adında Alman bir tiyatro yönetmeni ile çalışırken, prova aralarında uzun uzun filmi, senaryoyu konuştuğumuzu hatırlıyorum. Bergman’ın yönettiği dizi ile sinema uyarlamasının farkları, malzemenin tiyatroya uyarlanabilme ihtimalleri, diyalogların kuvveti vs... Yıllarca bu fikir aklımda dönüp durdu. Şimdiye kadar okuduğum en iyi ilişki metinlerinden biri öncelikle. İyiden kastım; aşk, evlilik, kadın-erkek ilişkileri, çocuk sahibi olma, aile kavramlarıyla ilgili çok direkt sorular soran ve seyircileri bu soruların yanıtlarını aramaya davet eden bir metin. İyi metinlerin belli bir fikri dikte eden değil, soru sorup cevap arayan ve bu cevap arama sürecine seyirciyi de davet eden metinler olduğunu düşünüyorum.

"Evlilikten Sahneler" bir sinema filmi ve siz yönetmenliğin yanında bir de uyarlama yaptınız. Peki uyarlamada sürecinde nelere dikkat ettiniz, ne gibi tercihlerde bulundunuz?

Yeni bir çeviri yaptık, sonra bu çevirinin 2021/22 kodlarıyla işe yarayan ve yaramayan kısımlarını tartıştık. Bu metinle ilgili ne tür bir uyarlama yaparsam yapayım karakterlerin uzun uzun konuştuğu tiratlarını atmamak niyetindeydim. İlk okumada sıkıcı gibi görünebilen bu tiratlar oyunun aslında en büyük gücü, metni diğer ilişki metinlerinden ayıran önemli özelliklerinden biri. Uyarlama yapmaya başladığımdan beri Peter ve Katarina’yı da oyunda tutmayı düşünüyordum, hem Johan ve Marianne’in evlilik biçiminin tam tersini yaşayan bir diğer çifti göstermek hem de Johan-Marianne çiftinin dönüşümünü daha da detaylı incelemek için.

Prova ilerledikçe Eva ve Jacobi’yi de işin içine katmayı doğru buldum hem Johan ve Marianne’i iş yerlerindeki halleriyle göstermek hem de birbirleriyle olan ilişkilerinde onları tetikleyen şeylerden bazılarını daha görünür kılmak için. Hatta tek repliği ile çiftin kızlarından birisi de oyunda var. Bölüm arası yazıları ve beyaz dekor ile beyaz giyen dekor değiştiricilerle beraber altını çok çizmeden bir tür laboratuvar ortamı da yaratmaya çalıştım. Bu bir evlilik araştırması ve seyircileri bu araştırmaya yakından tanık olmaya davet ediyoruz. En başından beri ekip olarak metni yeniden düşünmeye gayret ettik. Klasik bir eseri çalarken aynı notaları farklı çalıp yeniden keşfeden müzisyenler gibi biz de aynı notaları sahne üzerinde yeniden keşfetmeye uğraştık kendi potansiyellerimiz doğrultusunda. 6. epizot tamamen atıldı, şu an bu versiyonun 2021/22 sezonu İstanbul seyircisine daha anlamlı geldiğini düşünüyorum.

"Evlilikten Sahneler"in oyuncuları da birbirinden değerli. Biraz da oyunculardan bahsedelim mi? Oyunun hazırlık aşamasında neler yaşandı?

Johan ve Marianne üzerinden kurulduğu için oyun, iki çok iyi oyuncu ile oynanması gerekiyordu öncelikle. İki karakter için de ilk düşündüğüm oyuncular Ece ve Öner’di. Zaten her ikisiyle de ayrı ayrı arkadaşlığım olduğundan ve bir süredir beraber bir şeyler yapma motivasyonumuz da geliştiğinden bu motivasyonu bu oyuna yöneltmeye karar verdik. Peter rolünü çok sevdim, ben oynayabilirmişim gibi geldi. Katarina ve Jacobi için Pınar ve Naz da sürece dahil oldu, her ikisi de iş odaklı yetenekli oyuncular, onları tanıdığım için de çok memnunum.

'İYİ YAZILMIŞ METİNLER GÜNCELLİĞİNİ KORUR'

Film 1974’te yazılmış. O günden bugüne başta internet, sosyal medya olmak üzere sosyal ilişkileri belirleyen pek çok şey değişti, ama insanın doğası -zihniyeti mi demeli- aynı boşluklarla, aynı çıkışsızlıklarla mücadele etmeyi sürdürüyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Shakespeare’i ya da Çehov’u okuduğumuz zaman da bu boşluklarla karşı karşıya kalma ihtimalimiz ortaya çıkıyor. İnsanı, hakikati dürüst bir biçimde birçok farklı açıdan anlama gayreti içinde olan bütün iyi yazılmış metinlerde var bu bence. Her dönemde o dönemin ruhu içinde bir şeyler yapmaya çalışan insanlar var, bu insanlar doğup yaşayıp ölüyor. İşin özünde değişen çok bir şey yok.

Kabaca değerlendirirsek, aslında oyunun temel bir sorusu var: İki insan bir ömür beraber yaşayabilir mi? Aşk, anne-baba olma durumu, özel alanlar vs. bu beraberliğe destek veya köstek olan etmenler, ama soru sabit. İstatistikler, son zamanlarda boşanma oranlarında ciddi bir artış olduğunu söylerken bu soru ve bu oyun giderek daha önemli hale geliyor sanki, ne dersiniz?

Oyun boyunca izleyicinin verdiği sesli tepkiler, oyunun sonunda oyunun ortaya koyduğu sorular üzerinden çıkan evlilik tartışmaları, hem sosyal medyada hem de yüzümüze karşı yapılan yorumlar ve oyuna olan yoğun ilgi konunun hâlâ güncel olduğunun bir tür kanıtı olabilir, evet.

'YAPILAN YARDIM ÇOK AZ'

Pandemi süreciyle pek çok şey gibi sahneler de bu kısıtlamalardan nasibini aldı. Şimdilerde durum nasıl, içeriden biri olarak neler söylemek istersiniz?

Bildiğim kadarıyla altı bağımsız tiyatro salonu kapandı. Bu durum hem salon sahibi tiyatroları hem de bu salonda yer alan ya da yer almak isteyen tiyatro gruplarını etkiledi. Belediyeler ve Kültür Bakanlığı tiyatrolara belli bir miktarda yardımda bulundu, ancak bu miktar hem salonlu-salonsuz tiyatro ayrımının doğru yapılamadığını hem de yapılan yardımın tiyatroların ihtiyacı ile kıyaslandığında çok az olduğunu ortaya koyuyor. Tiyatro Kooperatifi, Tiyatromuz Yaşasın, Özel Tiyatrolar Girişimi gibi meslek birliklerinin aktifleşmesi olumlu bir adımken, kazanımların çok yavaş ve az olması düşündürücü. Salon kapasiteleri yeniden arttı ama seyircinin ekonomik kriz ve pandemi ile birlikte evinden çıkıp tiyatroya ulaşması, belli bir ücret ödeyip oyunu izlemesi ve geri dönmesi bile (dışarıda yiyip içmezse bile), hayli pahalı. Kapalı gişe olan oyun sayısı az, bir yandan da oyuncular ya da teknik personelden birinin korona olması oyundan üç saat önce bile oyunun iptal olmasına yol açabiliyor. Birçok tiyatrocu İstanbul’u terk etti, başka şehirler daha ucuz olduğundan iş değiştirenler, depresyona girenler ya da ailesi dağılanlar da cabası. Pandeminin kötü yönetildiği her ülkede ve bu durumdan etkilenen her iş grubunda olduğu gibi.

Son zamanlarda neler okuyorsunuz? Bize bir kitap, bir film, bir de oyun önerir misiniz?

Mesleki okumalar haricinde bir şeyler önermeye çalışayım: John Cheever çok beğendiğim bir öykücüdür, Everest’ten toplu öyküleri yeni çıktı, ben de külliyatı baştan yeniden gözden geçiriyorum, onu önerebilirim. Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazıp yönettiği "Istırap Korosu" bu sezonun en iyi oyunlarından, gözü kapalı gidin diyebilirim. Yeni filmleri herkes takip ediyordur kendi beğenisine göre. Ben mekân üzerinden film tavsiye edeyim; Kadıköy Sinematek’e bir gidip programı gözden geçirmekte fayda var.