Étienne Balibar: Dünya, bağışıklık kazanmış ve kazanmamış ülkeler olarak ikiye ayrılacak

Marksist düşünür Étienne Balibar, TİHV “Salgın Sonrası Dönemde İnsan Hakları Gündemi” sempozyumunda konuştu: 'Aşı şirketlerinin kâr odaklı stratejileri ile kimseyi korumak mümkün değil.'

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) “Salgın Sonrası Dönemde İnsan Hakları Gündemi” başlıklı sempozyumu bugün başladı. İnsan hakları mücadelesinin önündeki yeni imkan ve risklerin tartışıldığı sempozyumun ilk gününde Marksist düşünür Étienne Balibar, Nilgün Toker’in moderatörlüğünde “Tek dünya, tek sağlık, tek tür? Salgında kozmopolitika” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

'İNSAN HAKLARI MERKEZLİ PANDEMİ MÜCADELESİ ELZEMDİR'

Bianet'ten Ayça Söylemez'in haberine göre, sempozyumun açılış konuşmasını yapan TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, “Daha rahat nefes alacağımız günler, hepimizin de çabalarıyla, yakın... Pandemi sonrası hiçbir şey aynı olmayacak diyoruz ama ne olacak, nasıl olacak? Bu sorulara birlikte yanıt arayacağız. İnsan hakları merkezli bir pandemi mücadelesi elzemdir” ifadelerini kullandı. 

'İNSANLIK BÜTÜN DÜNYAYI SÖMÜRÜR HALE GELMİŞ DURUMDA'

Açılış konuşmasının ardından konuşmaya başlayan Étienne Balibar, “Tek dünya, tek sağlık, tek tür? Salgında kozmopolitika” başlıklı sunumunda pandemi çerçevesinde, toplumsal ve etik sorunlara değineceğini belirtti:

“2007 yılında her ikisi de BM örgütü olan Dünya Sağlık Örgütü ve Gıda ve Tarım Örgütü uzmanlarının geliştirdiği “Tek dünya tek sağlık, Manhattan ilkelerinden” hareketle konuşmama bu başlığı koydum. Bu, epidemileri koruma ve önleme kampanyasında dair bir metindi. Amacım, bu metne antropolojik, siyasi ve etik boyutlar katmak. Çünkü hem pandemi hem birlikte gelen kriz ikinci yılına girdi ve yakın zamanda biteceğine dair bir işaret görmüyoruz. Bu olgu bütün insanlık için kritik bir durumu ortaya koydu, çevrenin ve iklimin çıkarları açısından geçmişe kıyasla çok daha ortak bir eyleme ihtiyaç var artık.

İnsanlar artık biyoçeşitlilik içinde istisna bir tür olarak değerlendirilmemeli ki, insan türü bu çeşitliliği tehdit ediyor. İnsanların dünyaya karşı sorumluluğunu vurgulamak istiyorum. İnsan türü dünyanın bütünüyle bir ilişkiye sahip ve küreselleşmeyle birlikte pandemiyi de bunun bir sonucu olarak değerlendirebiliriz. Kapitalizmin şimdiki haliyle insanlık, bütün dünyayı sömürür hale gelmiş durumda. İnsanların tür olarak ahlaki yükümlülüğü var. Pandemi, bir aciliyeti ortaya koydu. Küresel ısınma ve çevre kriziyle birlikte Covid-19 söz konusu olduğunda sorun her yere yayılmış oldu.”

'DÜNYA, BAĞIŞIKLIK KAZANMIŞ VE KAZANMAMIŞ ÜLKELER OLARAK İKİYE AYRILACAK'

Dünya Sağlık Örgütü’nün konumunun “tartışmasız” olmadığını vurgulayan Balibar sözlerine şöyle devam etti:

“Aşının kullanımı ve dağıtımı, milliyetçi, emperyalist, post emperyalist politikaların ve az sayıdaki ilaç şirketi arasındaki şiddetli rekabetin bir aracı haline gelmiş durumda. Afrika’da üretilen aşıların yalnızca toplam yüzde 1,8’i kullanıldı. Bu yalnızca ahlaki çöküş değil, sanitasyon açısından da bir felaket. Dünya, bağışıklık kazanmış ülkeler ve kazanmamış olanlar olarak ikiye ayrılacak.

Zengin ülkelerin egoist politikaları ve aşı şirketlerinin kâr odaklı stratejileri ile kimseyi korumak mümkün değil.”

'BAĞIŞIKLIK, İZOLE HALDE ELDE EDİLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİL'

Pandemiyle eşitsizliğin daha da görünür olduğunu belirten Balibar “İnsan hakları, ölüm-kalım meselesiyle doğrudan bağlantılı olan halk sağlığı meselesinden ayrılamaz. İnsan haklarının kavramsallaştırması, hakların biyopolitikasıyla bağlantılıdır” ifadelerini kullandı. 

“Bağışıklık, izole halde elde edilebilecek bir şey değil. Dr. Horton, Lancet pandemi yerine “sindemi” kelimesini ortaya attı. Sadece virüsün değil, eşlik eden başka etmenlerin hastalıktaki etkisinden bahsetti. Yani virüsün etkisinde toplumsal koşullar, yaş, toplumsal cinsiyet, ırk gibi barınma ve beslenme olanakları ile yaşam koşulları gibi sınıf farklılıkları da değerlendirmede devreye giriyor.”

'ŞİMDİDEN FARKLI BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ'

Dünyanın radikal değişimlerden geçtiğini söyleyen Balibar, sözlerine şöyle devam etti:

“Şimdiden farklı bir dünyada yaşıyoruz. Tarihte ilk kez her bir insan başka bir insanla iletişim kurabilir hale geldi teknolojiyle. Yüzyıllar boyu biriken çevre krizinin etkisi de yüksek bir boyutta. Kuzey-Güney bölünmesi, keskin bir Doğu-Batı bölünmesine eşlik ediyor. Bu durum da bize bazı görevler yüklüyor.

Pandeminin başında Aganben’in “pandeminin ikincil önemde olduğu, egemen aygıtların ve güvenlik güçlerinin bunu manipülasyon ve yönetme aracı olarak kullandığı” görüşlerine de değinen Balibar, bu görüşe tam olarak katılmasa da pandeminin bir araç olarak kullanıldığını düşündüğünü ifade etti. 

Bugün başlayan ve dört gün sürecek Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) “Salgın Sonrası Dönemde İnsan Hakları Gündemi” başlıklı sempozyumu, çevrimiçi olarak Türkçe ve İngilizce çeviriyle gerçekleşiyor. Sempozyuma buradan kayıt olunabilir.