YAZARLAR

'Eski yıl sona erdi / Yepyeni bir yıl geldi…'

Yeni yılı şarkılarla karşılamak en güzeli. Eskiden televizyon karşısında yerimizi alır, sevdiğimiz şarkıcıları art arda izlerdik. TRT’nin tek kanal olduğu dönemde yapılan “Yılbaşı Özel Eğlence Programı”, yasakların tanınmadığı tek programdı: Arabesk söyleyenler o gece halkın huzuruna çıkar, Zülfü Livaneli gibi “sakıncalı” isimler şarkılarını söyler, Ferhan Şensoy, başka zamanlarda yapamayacağı esprileri bu özel gecede yapardı. Bir de dansözümüz vardı: Nesrin Topkapı...

Yazının başlığı, çocukluğumdan kalma bir şarkıdan. SaipEgüz imzalı bu şarkı “Yeni yıl bizlere kutlu olsun / Yeni yıl sizlere kutlu olsun” dizeleriyle başlar, art arda güzel temenniler sıralar: “Eski yıl sona erdi / Yepyeni bir yıl geldi / Bu yıl olsun mutlu bir yıl / Bu yıl olsun hey hey // Kardeşiz biz hepimiz / Bitmesin hiç sevgimiz / Aramızda dargınlık yok / Aramızda hey hey // Mutlu olsun insanlar / Mutlu olsun tüm evren / Yeni yılda hep birlikte / Yeni yılda hey hey…” Bu, tek örnek değil. Yeni yıl için yapılmış pek çok çocuk şarkısı var ama galiba (en azından bir dönem) akla gelen ilk şarkı buydu. Çocukken en çok söylediğim şarkılardan…

Eskiden okullarda yeni yıl coşkuyla kutlanırdı. Bugün hâlâ böylesi kutlamalar yapılıyor mu, bilmiyorum. Yapılmadığını, en azından devlet okullarında pek bulaşılmadığını tahmin ediyorum. Başımızda yeni yıl kutlamalarının Hıristiyan adeti olduğunu söyleyen, bunun dinen mekruh olduğunu iddia eden, 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece Mekke’nin fethini kutlayan bir iktidar var. Türkiye’yi hızla geriye götüren adımlar attılar, atmaya devam ediyorlar. 2021 içinde, pandemiden ziyade bu adımları konuşacağız gibi görünüyor ama bugün tadımızı bozmayalım, şarkılarla ilerleyelim…

 Yeni yılı şarkılarla karşılamak en güzeli. Eskiden televizyon karşısında yerimizi alır, sevdiğimiz şarkıcıları art arda izlerdik. TRT’nin tek kanal olduğu dönemde yapılan “Yılbaşı Özel Eğlence Programı”, yasakların tanınmadığı tek programdı: Arabesk söyleyenler o gece halkın huzuruna çıkar, Zülfü Livaneli gibi “sakıncalı” isimler şarkılarını söyler, Ferhan Şensoy, başka zamanlarda yapamayacağı esprileri bu özel gecede yapardı. Bir de dansözümüz vardı: Nesrin Topkapı, ‘70’li yılların sonundan itibaren bu programların vazgeçilmezi olarak ekranda yerini aldı. Akşam üstü başlayan program gece yarısından sonra nihayete erer, yılın sevilen şarkılarını takiben Zeki Müren’in mesajı, dansöz, arabesk ve “dış kaynaklı müzik”le sürerdi.

Özel televizyonların ortaya çıkışı, TRT’nin bu alandaki saltanatına son verdi. Başta görkemli kutlamalar yapıldı, kanallar birbiriyle yarışırken en büyük şakıcıları çıkarmaya özen gösterdi ama sonrasında, internetin yaygınlaşmasıyla bu da ortadan kalktı. Bugün sönük programlarla insanları ekran karşısına toplamaya çalışan bir sürü kanal var ama insanlar artık onlara çok yüz vermiyor.

2020’yi 2021’e bağlayan gece (çalışmak zorunda olanlar hariç) hepimiz evdeydik. Buna rağmen televizyonlarda “özel” bir programa rastlayamadık. Yılı, art arda yayına giren Gain, Exxen gibi platformlar, Spotify’da hazırlanan listeler ve Instagram üzerinden yapılan canlı yayınlarla uğurladık. Pek çoğumuz, bu yılı, “hayatımızın en kötü yılıydı” diye anacak belki ama son yıllarda uğurladığımız bütün yılların ardından aynı cümleyi kuruyoruz. 2021, belki bunu kırar ve daha güzel günlere dair inancımızı, umudumuzu artırır.

Şarkılar dedim, yine memleket ahvaline yöneldim. İyisi mi, bir dönem yapılmış kimi “özel” şarkıları anayım. İlki, 1988 yılına girdiğimiz gece TRT’de Emel Sayın tarafından seslendirilen şarkı… 31 Aralık gecesi saat 00.00’ı gösterirken önce Zeki Müren çıkmış, yeni yılımızı kutlamış, sonrasında Emel Sayın, bu özel şarkıyı seslendirmişti: “Takvimdeki son yaprak / Bugün yere düşüyor / Ömrümüzün üstünden / Bir yıl daha geçiyor // Dünya neşe içinde / Mutluluğa içiyor / Ömrümüzün üstünden / Bir yıl daha geçiyor // Mazi oldu geçen yıl / Karanlığa gömüldü / Yıldızların içinden / Yeni bir yıl göründü // Gönüllerde acılar / Bin parçaya gömüldü / Bulutların ardında / Yeni bir yıl göründü // Mutluluk sizin olsun / Mutluluk bizim olsun / Yeni yıl kutlu olsun / Nice nice yıllara…”

Bugün dönüp baktığımızda, şarkının içinde (“Dünya neşe içinde / Mutluluğa içiyor” gibi) “sakıncalı” dizelerin olduğunu görüyoruz. Bu programlar bir yandan çok önemli çünkü onları yeniden izlediğimizde Türkiye’nin nereden nereye geldiğini görebiliyoruz. Bugün içkiden söz eden, bir şekilde içkiyi hatırlatan şarkılar TRT’de ve iktidara yakın özel televizyon kanallarında yayınlanamazken, eskiden, TRT’nin yılbaşı programlarında masada içki kadehleri olurdu ve bu kadehler karşılıklı tokuşturulurdu; sunucular ve katılan sanatçılar “sağlığına” diyerek onu içerdi. Bugün, ekranda tokuşturmak bir yana, sosyal medya paylaşımlarında bile kadehler masa altına saklanıyor. TRT, arşivini (TRT Arşiv adıyla) halka açtığında bütün yılbaşı programlarını yeniden yayınladı ama sonrasında bilhassa içkilerin göründüğü programlar hızla kaldırıldı. İlerleyen yıllarda arşiv hizmeti de sınırlandı. Her şey, eskiyi unutturmak, eskiden kalanı yok etmek üzerinden ilerliyor.

Neyse ki bize geçmişi hatırlatan şarkılar var. Bu kez, 1996 yılını 1997e bağlayan geceye gidelim ve Tarkan tarafından özel hazırlanan şarkıya kulak verelim: “Bu sabah karanlığı küçük melekler yırttı / Şafak tatlı bir düştü / Gerçeklere uyanmak bugün çok hoştu // Işık daha çok ışık / Umut daha çok umut / Yeni yıl yeniden / Yine yeniden yenile bizi / Umutlarımızın tek habercisi // Biz en gençleriz / Biz en açığız / Biz en hazırız / Mutluluk vaatlerine // En âşık biziz / Barış biziz / Gelecek biziz / Sizi de bekleriz…” Yeni yıl şarkılarının neredeyse tamamı içinde umut barındırıyor. Bu da öyle. Geleceğe güvenle bakan, umudunu diri tutan, barışı savunan, aşktan korkmayan gençlerce söylenmiş bir şarkı olarak tarihte yerini aldı. Yazık ki bugün, bu şarkılara çok rastlayamıyoruz çünkü iktidar, Momo’nun kara adamları ya da Harry Potter’ın ruh emicileri gibi insanların umudunu ve geleceğe dair inancını yok ediyor. Aşk ve barış, neredeyse yasak sözcükler arasına girmek üzere ama bu, onların yok olacağı anlamına gelmiyor ebette. Bilakis belki tam da bu dönemde onları ısrarla yinelemek, aşk, barış, özgürlük taleplerimizi bıkmadan dile getirmek, umudumuzu hep diri tutmak gerekiyor. Karanlıktan beslenenleri, tek tip insan yaratmak isteyenleri, tek bir insanın isteği doğrultusunda hayatımızı idame ettirmemizi bekleyenleri ancak bununla yok sayabiliriz.

Tarkan, şarkısında, “Yeni yıl yeniden / Yine yeniden yenile bizi” diyordu. Sertab Erener, ondan birkaç yıl sonra, “Yeni” adlı bir “single” çıkarttı ve içine yeni yıla dair iki şarkı koydu: “Kendime Yeni Bir Ben Lazım” ve “Güle Güle Şekerim”. 2001 tarihli bu çalışma, bilhassa Nil Karaibrahimgil imzalı “yeni” şarkısıyla dikkat çekiyordu. “Bu sene iyi geçmedi / Söylemem lazım” dizeleriyle başlayan şarkı, diğer şarkılarda olduğu gibi, yeni yıla dair temennileri art arda sıralıyordu: “Yeni bir aşk, yeni bir iş / Yine gülecek bir neden lazım / Yeni bir haber, yeni bir kader / Bunlar için bana şans lazım / Yeni bir duruş, yeni dokunuş / Tek tek keşfetmem lazım / Yeni bir hayat, gerisi bayat / Kendime yeni bir ben lazım!”

Yeni yıla girerken umutları tazelemek, “yeni” bir şeyleri hayal etmek olağan. Sonrasında hızla kendimizi akışa kaptırıyoruz belki ama arada kendimizi kaybetmemek, hayallerimizi unutmamak, onların peşinden koşmak, en önemlisi teslim olmamak gerekiyor. Yeni yıl, biraz da bunun için güzel.

Son şarkıyı 1989 yılından seçtim. Emel Sayın’la karşıladığımız 1988’i uğurladığımız gece, ekranların yıldızı Barış Manço’yu. Sonrasında “Güle Güle Oğlum” adıyla karşımıza çıkacak olan şarkı, eski yılı uğurluyordu: “Elveda dostum / Ne kadar da alışmıştım bilsen sana / Yaz demeden kış demeden sarılmıştım / Güle güle 1988 // Güle güle dostum / Acı tatlı günler hep geride kadı / 365 gün eskidi, yaşlandı / Güle güle 1988 // Hoş geldin yeni yıl / Yeni doğmuş bir bebek sıcaklığıyla / Kim bilir ne sürprizler ne olaylarla / A aa, gülümsüyorsun, gülümsüyorsun bana // Hoş geldin yeni yıl…” Barış Manço, yaşasaydı, dün 78 yaşını bitirmiş olacaktı. Her yıl, tam da şu günlerde onun için yapılan doğum günü partilerinde buluşmak bir gelenek olmuştu. Geçtiğimiz yıl Babylon’da Lalalar’la kutladığımız doğum gününü bu yıl uzaktan kutluyoruz. Tıpkı yeni yılı uzaktan karşıladığımız gibi. Önümüzdeki yıl yine coşkulu buluşmalar yaşamak, konserlerde yan yana gelmek, hiç olmazsa dostlarımızla aynı masaya oturarak kadehlerimizi kaldırmak istiyoruz. Bunu görecek miyiz, bilmiyoruz ama umutluyuz. En azından, bugün, kadehimi “sağlığınıza” kaldırarak yazıyı bitirebilirim çünkü en önemlisi oymuş, 2020’de bunu bir kere daha anladık.

Az önce son şarkı dedim ama bir şarkıyı daha anayım. Zülfü Livaneli’nin Paul Eluard’dan bestelediği “Özgürük”ün can alıcı dizelerinden biri “geri gelen sağlığa”dır. Bugüne kadar dikkatimizi çekmemiş bu dizenin aslında ne kadar önemli olduğunu 2020 bize gösterdi. Tek temennim şu: 2021, “geri gelen sağlığa” kavuştuğumuz yıl olsun. Mutlu yıllar!


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.