Erdoğan: Ne Türkçeye ne İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıktı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkçe'nin dil cellatlarının elinde bir çıkmaza saplandığını belirterek "Bu vahim tablo son yıllarda sosyal medya dili ve plaza diliyle daha da kötüleşmektedir. Forward etmek, set etmek, aksiyon almak gibi ne Türkçeye ne İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıktı. Ben de anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle ortaya çıkan, ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etti" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri Töreni'nde açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, "Bir dönem, ülkemizin kültür sanat dünyasını esir alan kısır ve bağnaz bakış açısı, binlerce yıllık medeniyet mirasımıza da sırtını döndü. Öyle ki bizi tarihimize, köklerimize bağlayan birçok kültür sanat eseri bu dönemde, ya müzelerin mahzenlerinde ya da kütüphanelerin tozlu raflarında bakımsızlığa, unutulmaya terk edildi" dedi.

"Diline sahip çıkmayan milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur" diyen Erdoğan, gençlerin son dönemde İngilizce kökenli ifadeleri kullandığına dikkat çekti. Erdoğan "Bu vahim tablo son yıllarda sosyal medya dili ve plaza diliyle daha da kötüleşmektedir. 'Forward etmek', 'done olmak', 'aksiyon almak'... Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumdayız" ifadelerini kullandı.

Bugün hem 2019'un hem de 2020'nin ödüllerini vereceklerini belirten Erdoğan, bu yıllarda başarılarıyla temayüz eden tüm kurumları ve sanatçıları tebrik etti. Erdoğan, bu kapsamda ödüle layık görülen Odunpazarı Modern Müzesi'ni, Antakya Medeniyetler Korusu'nu, Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi'ni, Mimsanat Akademisi'ni, İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi'ni kuran, yaşatan, zenginleştiren sanat ve sanatçıları kutladı.

'AKADEMİDEN VE SANAT CAMİAMIZDAN BİRÇOK YILDIZ KAYDI'

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve jüriye, kültür ve sanat kurumlarına verilmiş samimi bir destek olarak gördüğü bu tercihleri özellikle yaşattıkları ve bu konuda attıkları adım için teşekkürlerini sunan Erdoğan, şöyle devam etti:

"1979 yılından günümüze kadar ödüllerin tevdi edildiği kültür sanat insanlarımızı, kurumlarımızı bir kez daha saygıyla yad ediyorum. Gerek 2020 yılında gerekse 2021 yılının ocak ayında akademiden ve sanat camiamızdan birçok yıldız kaydı. Dün sosyal bilimler alanında ülkemizin yetiştirdiği en yetkin isimlerden sosyolog Prof. Dr. Nur Vergin hocamızı darülbekaya uğurladık. Nur hocamızdan bir hafta önce Topkapı Sarayı'nın eski müdirelerinden, dünya çapında bir tarihçi, el yazması ve minyatür sanatı uzmanı olan Filiz Çağman hanımefendiyi kaybettik. Bu iki güzide ismin yanı sıra bu dönemde Türk sinemasına, tiyatrosuna, müziğine, kültür ve sanat hayatına katkı yapmış, emek vermiş pek çok değerimiz vefat etti. Hayatını kaybetmiş tüm kültür, sanat, bilim insanlarımıza Allah'tan rahmet, sevenlerine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum."

Türkiye'nin, tarih boyunca medeniyetlerin kavşağında yer almış bir ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, tek başına bir değer olan İstanbul'un yanında Hatay'dan Kayseri'ye, Ürgüp'ten Hasankeyf'e, Efes'ten Hattuşaş'a kadar Türkiye'nin dört bir tarafında medeniyetlere beşiklik yapmış yerlerin olduğuna işaret etti.

Topkapı'daki eserlerin bir benzerinin, yağmayla bir araya getirilmiş ürünlerin teşhir edildiği yerler bir kenara bırakılırsa, kapasite ve çeşitlilik itibarıyla dünyada hiçbir müzede bulunamayacağını vurgulayan Erdoğan, Topkapı Sarayı'nın tek bir odasının dahi hakkının verilerek gezilmesi için saatlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

'GİTTİĞİMİZ HER YERDE ECDADIN GERİDE BIRAKTIĞI BİR İZE RASTLIYORSUNUZ' 

Erdoğan, binlerce yıla sahip kadim mirası sürekli zenginleştiren milletin mimariden musikiye, hüsnühattan edebiyata kadar kültürün farklı alanlarında nadide eserler ürettiğini belirterek, "Bugün sadece sınırlarımız içinde değil, gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde bu eserlerle karşılaşıyoruz. Afrika'nın en ucundaki Cape Town şehrinden Kahire'ye, Açe'den Saraybosna'ya kadar gittiğimiz her yerde ecdadın geride bıraktığı bir ize, o topraklara vurduğu bir mühre rastlıyorsunuz" dedi.

"Altının kıymetini sarraf bilir" sözünü hatırlatan Erdoğan, "Medeniyetimizin görkemini, ecdadımızın ufkunu yansıtan bu eserlerin değeri maalesef uzun yıllar bilinemedi" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Diğer pek çok konuda olduğu gibi kültürümüze ve kültür mirasımıza hakkıyla sahip çıkma noktasında da ciddi sıkıntılar yaşadık. Bir dönem, ülkemizin kültür sanat dünyasını esir alan kısır ve bağnaz bakış açısı binlerce yıllık medeniyet mirasımıza da sırtını döndü. Öyle ki bizi tarihimize, köklerimize bağlayan birçok kültür sanat eseri bu dönemde ya müzelerin mahzenlerinde ya da kütüphanelerin tozlu raflarında bakımsızlığa, unutulmaya terk edildi. Bununla da kalmadı. İhmal yerini zamanla kasta, ilgisizlik yerini bilgisizliğe, gaflet yerini zamanla hesaplaşmaya bıraktı. Millete, tarihe, köklü medeniyet tasavvurumuza ait ne varsa çoğu dışlandı, yok sayıldı, hor, hakir görüldü. Bu yıkım ekibinin karşısında kendini tarihe, sanata ve kültürümüze sahip çıkmaya vakfetmiş insanların da olduğunu biliyoruz. Az sayıdaki bu çilekeş insanlar neşrettikleri eserler, açtıkları sergiler ve kurdukları müzelerle hazinemizi yaşatmaya çalıştılar. Bu insanlar geçmişin eskimeyen güzellikleriyle günümüzün modern eserlerini buluşturarak aynı zamanda sanatın evrensel yönünü de bizlere gösterdiler.

'MAALESEF O KÜLTÜRÜN TAŞIYICISI OLAN DİLİ İHMAL EDİYORUZ'

Kültürle ilgili tartışmalarda maalesef o kültürün taşıyıcısı olan dili ihmal ediyoruz. Ülkemizdeki kültür meselesi ekseriyetle işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendiriliyor. Oysa bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse o kültürün en önemli unsuru da dildir. Kültür, dil kalıbında şekillenip dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile, toplum, kültür ve medeniyet de olmaz.

Konfüçyüs'e atfedilen şu sözün son derece olduğunu düşünüyorum: Bir gün Konfüçyüs'e sorarlar, 'Bir memleketi idare etmeye çağrılsaydınız ilk iş ne yapardınız?' Büyük filozof şöyle cevap verir: 'İşe ilk dille başlar, dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa vazifeler iyi yapılamaz. Gereken yapılmaz ise ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa, adalet şaşırır. Adalet yanlış yöne saparsa halk şaşkınlık içine düşer ve ne yapacağını bilemez.'

Bu nedenle hiçbir şey dil kadar önemli değildir. Diline sahip çıkmayan milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Peyami Safa bunu "Dilini kaybeden bir millet her şeyini kaybetmiştir" diyerek ifade ediyor. Dil meselesine yeterince eğilmiyoruz.

'TÜRKÇEMİZ BİR ÇIKMAZA SAPLANMIŞTIR'

Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçeye hak ettiği ihtimamı göstermiyoruz. Bunda elbette bir dönem özleştirmecilik adı altına dilimizin çoraklaştırılmasının payı da bulunuyor. Dilde sadeleştirme niyetiyle çıkılan yolda Türkçemiz tarihinin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Dil cellatlarının elinde güzel Türkçemiz bir çıkmaza saplanmıştır. Bir dönem Fransızca, son dönemde de İngilizce kökenli ifadelerle dolmuştur.

İşte caddelerde böyle dolaştığınız zaman dükkanlara, marketlere baktığınız zaman diyorsunuz; 'E bizim dil nerede?' Tabelalarda bambaşka şeyler var. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz. Gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını okuyup anlayamaz durumda. Üniversite mezunu insanlarımız bile 70-80 yıl önce yazılan eserleri okurken güçlük çekiyor. Bu vahim tablo son yıllarda sosyal medya dili ve plaza diliyle daha da kötüleşmektedir. "Forward etmek", "done olmak", "set etmek", "aksiyon almak" gibi ne Türkçeye ne İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıktı. Ben de anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle ortaya çıkan, ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etti. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumdayız. Elbette başka dillerden kelime almak, bir zenginliktir.

Türkçe fiiller ve kelimeler yerine yabancı dildeki karşılıkları kullanılmakla kalınmıyor, Türkçemizde olmayan zaman yapılarıyla dilimizin özü tahrip ediliyor. Bu tuhaf dilin toplumun bazı kesimlerinde bir saygınlık görmesi de bir başka boyuttur. Beşeri ilişkilerden eğitime kadar pek çok alanda karşılaştığımız sıkıntıların temelinde bu dil sorunu vardır.

'BİRÇOK KESİME ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR'

Şayet millet olarak bizim bir kültür davamız varsa öncelikle Türkçeden başlamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıktığımız ölçüde kültürümüze, milletimize de sahip çıkabileceğimize inanıyorum. Geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan yabancı dillerin istilası karşısında Türkçemizi geliştirmek, korumak olacaktır. Yaşayan bir varlık olan dil her canlı gibi emek ister. Bu konuda birçok kesime önemli görevler düşüyor.

Siz kültür sanat insanlarımız başta olmak üzere, tüm kalem ve kelam erbabımızdan dilimize sahip çıkmasını istiyorum. Sözlerime son verirken bir kez daha ödül tevdi edilecek üstatlarımızı tebrik ediyor, bundan sonraki çalışmalarında muvaffakiyetler diliyorum." (HABER MERKEZİ)