Erdem Tepegöz 'Gölgeler İçinde'yi anlattı: Sinema, benim için deney alanı

Yönetmen Erdem Tepegöz'le, dünya prömiyerini 42. Moskova Uluslararası Film Festivali’nde yapan ve Jüri Özel Ödülü-Gümüş George'u kazanan son filmi 'Gölgeler İçinde'yi konuştuk. Distopik bir dünyada, sınıf meselesini ele alan Tepegöz, "Benim için sinema bir deney alanı gibi; farklı anlatıma sahip hikaye ve karakterler, gerçeği bulmamıza hizmet ediyorlar" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Erdem Tepegöz, yazıp yönettiği, bilim kurgu türündeki yeni filmi Gölgeler İçinde izleyicilerle buluştu. Gürcistan’ın ortasında, Sovyetler Birliği döneminden kalma bir maden kasabasında çekilen,  yapımcılığını Contact Film Works’un, ortak yapımcılığını ise TRT’nin üstlendiği, distopik bir dünyaya kuşkucu bir bakış atan bilimkurgu türündeki filmin başrolünü ‘Homeland’, ‘Prison Break’, ‘Aladdin’ gibi uluslararası projelerde rol alan Numan Acar üstlenirken, ona filmde Vedat Erincin, Ahmet Melih Yılmaz, Emrullah Çakay, Muharrem Bayrak ve Selin Kavak gibi oyuncular eşlik ediyor.

Gölgeler İçinde dünya prömiyerini yaptığı 42. Moskova Uluslararası Film Festivali’de ikinci büyük ödül olan Jüri Özel Ödülü-Gümüş George'u kazandı. Kim Ki-Duk, Valeriy Todorovskiy, Andrey Zaitsev gibi usta yönetmenlerin filmleriyle birlikte yer aldığı ana yarışma bölümünde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen film Türkiye prömiyerini 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gerçekleştirdi.

Erdem Tepegöz

Distopik bir anlatım 'gerçek' olana yaklaşmakta size nasıl bir alan açtı?

‘Gerçek’ bakış açısına göre yorumlanabilen bir kavram. Bu açıdan distopik anlatımlar veya bilim kurgusal özellik taşıyan metinler size gerçek üzerinde denemeler yapabilme fırsatı tanıyor. Sembol, alegori gibi araçlar ve gerçeküstü yapı; gerçek olanın ötesine veya derinine inebilmek için bir teçhizat işlevi görüyor. Benim için sinema bir deney alanı gibi; farklı anlatıma sahip hikaye ve karakterler, gerçeği bulmamıza hizmet ediyorlar.

Günümüzün su götürmez gerçeklerinden biri de ezen-ezilen çelişkisi... Gölgeler İçinde'de bu meselenin temsiliyetine dair ne gibi bir çalışma yaptınız? Filmin mutfağında, senaryo başında hangi sorular zihninizde dönüp durdu?

Bu meselelere genel merakım ve sorgulamalarım, ilk filmimden daha önceki belgesel çektiğim dönemlere kadar gidiyor. Belgesel fotoğraf çalışmalarım ve mekan gezilerim, beni bu konular üstüne en çok besleyen ve düşündüren çalışmalar olmuştu. Sömürü ve bunun getirdiği sistematik yapıya ilk bu şekilde şahit olmuştum. Bu kavramların direkt bu filme sızması da çekim yapılan bölgedeki insanları gözlemleyerek gerçekleşti. Filmi çektiğimiz fabrikalardan oluşan bölgede, hayatları boyunca oradan çıkmamış; tüm hayatı, fabrika ve yaşam yerleri arasında geçen, neredeyse dış dünyada ne olduğundan habersiz işçileri gördükçe, filmin dünyasının bu meselere yaslanmasının sağlamasını yapmış oldum.

Gölgeler İçinde’yi oluştururken de aslında çalışmaktan yorulan değil, deliren bir karakter düşüncesi ile yola çıkmıştım. Sonradan metnin yolculuğu başka noktalara evrildi. Senaryo aşamasında çok çıkışsızlık yaşadığım ve yazmayı bıraktığım dönemler oldu. Çünkü hem filmin hikayesinin muğlak taraflarına cevap veremiyor hem de filmin dertleri ile ilgili sorular sormaya devam ediyordum. İkisinin kesişmesine ikna olduğum nokta ancak metnin kurgu sürecinde belirdi.

'MEKAN BENİM İÇİN BÜYÜK BİR ANLATIM ÖZNESİ...'

Filmin öne çıkan noktalarından biri de görsel zenginlik... Eski bir Sovyet fabrikası adeta özne oluyor. Sinemada mekan kullanımına dair neler söylemek istersiniz?

Fotoğraftan çok beslendiğim için mekan benim için büyük bir anlatım öznesi oluyor. İlk filmim de yoksul sokaklar, atölyeler, fabrika yatakhaneleri hiç görmemiş izleyici için yeni bir tecrübe vaadediyordu. Gölgeler İçinde’de bu kocaman ve garip yapı, düşünsel bir his bırakıyor mekan açısından.

Bu açıdan sinemada mekan seçimi ve kullanımının en güçlü ilizyon olduğunu düşünüyorum. Filmlerdeki mekanın görsel yapısı ve atmosferin zenginliği, izleyeni sanki astral seyahate çıkarmış gibi, başka bir yaşam ortamını deneyimleme fırsatı veriyor.

BUGÜNÜN DERTLERİNE UZAKTAN BAKABİLMEYE ÇALIŞMAK... 

Gölgeler İçinde bolca göndermesiyle bugünün dertlerini işliyor ve makineleşmenin insanlar arasında yarattığı tahribatı ve ardından gelen 'isyan'ı görüyoruz. Bugünün derdiyle hemhal olmanın zorlukları ve riskleri neler?

Filmde gördüğümüz göndermeler ve sonunda yaşadığımız tahribat; zamansız ve mekansız, farklı kodları ve ritüelleri olan bir dünyada geçiyor. Buna rağmen gördüklerimize, bugünler için bize nedense yabancı gelmiyor. Çünkü bugünün dertlerine, farklı bir bakış açısı ile uzaktan bakabilmeye çalışmanın işe yarayabileceğini düşünüyorum.

Diğer taraftan sorunlara veya anlatmak istediğiniz dertlere sadece günümüzden bakmak yüzeysel kalabilme riskini içeriyor. Film’de anlatmak istediğimiz şeylerin sadece günümüzün değil, tüm zamanların sorunu olduğu ve hatta gelecekte de neyle karşılaşabileceğimizi sorgulaması, bugünlere daha objektif bakmamızı sağlıyor. O açıdan katmanlı anlatım yapısı, içinde bulunduğumuz zamana ve sorunlarına daha geniş bir perspektiften bakmamızı sağlıyor.

'GERÇEĞİ SEMBOLLER VE METAFORLARLA YORUMLAMAYI SEVİYORUM'

Gölgeler İçinde'de anlatıyı oldukça yoğun ve metaforik anlatımlarla görüyoruz. Metaforlar üzerinden ilerleme tercihiniz hakkında ne söylersiniz?

Gördüğümüz gerçeği semboller ve metaforlar üzerinden yorumlamayı seviyorum. Yaşadığımız hayat basit, düz bir akış üzerinde ve neden sonuç ilişkisi ile yürüyormuş gibi görünse de, aslında hiç öyle olmadığını düşünüyorum. Yaşadığımız olayların farklı katmanlarla, geçmişle, hatta gelecek ile bağlantılı olduğu, gördüğümüzün ötesinde bir şeyler olacağına dair bana hep ipucu veriyor. Rüyalar da böyle, çoğu metaforlardan besleniyorlar, kendi halinde bazen anlaşılmazlar ama üzerine düşündüğünüzde, yaşadıklarınızla bağlantı kurduğunuzda; rüyada gördüğümüz metaforların bizim o basit hayatımızla direkt ilişki içerisinde olduğunu çoğu zaman fark ediyorsunuz. Bu açıdan size farklı bir yerden bakabilme fırsatı sunuyorlar. Sinemada da aynı, metaforlara yaslanan anlatım dili; yorumlama yetisini ve görünenin ötesini düşünme imkanı tanıyor. Bu metaforları ve detayları düşünmek ve sorgulamak bazen zor ve anlaşılmaz olabiliyor. Bu da ilk bulduğumuz cevaba inanmaya olan yatkınlığımız yüzünden. Her hikaye ve film için metaforlar üzerinden ilerlemenin bir yol olduğunu söyleyemeyiz ama özellikle Gölgeler İçinde gibi görünenin ötesini anlatmaya yeltenen hikayelerde metaforik anlatım bir zorunluluk olarak doğuyor.

Filminiz Moskova'da ve Antalya'da önemli ödüller aldı. Ödüller, sizin için ne ifade ediyor? Pahalı bir sanat olan sinemanın devamı için gerekli bir sermaye mi yoksa bu zorlukla başa çıkmaya yarayan bir motivasyon kaynağı mı?

Gerçekten de sinema çok pahalı bir sanat. Sadece maddi anlamda değil, manevi anlamda da pahalı. Zaman ve sorumluluk açısından çok bedel ödemeniz gerekiyor. Yılları buluyor çalışmalar, yüzlerce insanın emeğini içeriyor, ailenizden ve sağlığınızdan ödün vermeniz, çok insanı ikna etmeniz gerekiyor. En azından benim için hep böyle oldu. Festivaller, ödüller ve beğeniler, en çok sonraki film için bu zorlu süreçleri daha kolay atlatmanızı sağlıyor. Benim en büyük motivasyon kaynağım, yeni hikayeler keşfetmek ve onları filme çekebilmeye dair olan umudum.

Yeni çalışmalarınız nelerdir?

Bu ara görsel antropoloji üzerine çalışıyorum. Birkaç denemem olacak. Nerede nasıl gösterilir bilmiyorum. Onun dışında birden fazla film projem var umarım en kısa sürede gerçekleştirebilirim.