EMEP'ten Göç İzleme Raporu: Sorgulanması gereken göçmenler değil, AK Parti'nin politikaları

Dünya Mülteciler Günü'nde hazırladığı Göç İzleme Raporu'nu yayınlayan Emek Partisi (EMEP) iktidarı eleştirerek, "Sorgulanması gereken göçmenler değil, AK Parti'nin politikaları" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Emek Partisi (EMEP) Göç Bürosu, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle hazırladığı Göç İzleme Raporu'nda, mülteci işçilerden kadın ve çocukların yaşam koşullarına, eğitim ve sağlığa erişimden medyanın kışkırtıcı diline, geri gönderme tartışmalarından sığınmacıların hukuki statülerine kadar çeşitli başlıklarını ele aldı. 

"Kapitalizm, bir sistem olarak insanlığın felaketidir ve göçlerin asıl nedenidir. İnsanların yerinden yurdundan edilmediği bir dünya için bu düzen değişmelidir" denilen raporda Türkiye ve Avrupa'da artan göçmen karşıtlığına dikkat çekildi.

'GÖÇ POLİTİKASI TÜRKİYE’Yİ GÜVENCESİZ EMEK CENNETİ HALİNE GETİRDİ'

"Göçmen düşmanlığı bilerek kışkırtılıyor" ifadeleri kullanılan rapordan öne çıkanlar şöyle:

AVRUPA'YA TEHDİT OLARAK KULLANILDILAR: Emperyalizm sürekli olarak göçler üretir. Savaş, kıtlık, kuraklık, ekonomik krizler milyonlarca insanın göç yollarına düşmesine neden olmaktadır. Birleşmiş Milletler raporuna göre Ukrayna savaşının da etkisiyle dünya genelinde zorla yerinden edilenlerin sayısı 100 milyonu aşmıştır. Suriye savaşının 11. yılında dünya’nın en büyük göç nüfusunu barındıran Türkiye’de ise AKP hükümetinin sömürü ve pazarlık üzerine kurulu olan çarpık/çıkarcı göç politikası, milyonlarca mültecinin ucuz ve güvencesiz emek gücü olarak sömürülmesine ve kötü koşullarda yaşamasına neden olmuştur. Bu mazlum kitle yeri geldiğinde “Avrupa’ya tehdit” unsuru olarak kullanılmıştır. Küresel ölçekte, kapitalist merkez devletlerin mültecileri sınırların dışında tutma politikası, göç güzergahı üzerinde bulunan ülkeleri “göçmen deposu” olmaya zorlamıştır. Türkiye bu yönde ilk model ülkelerden biri olmuştur. Onu Libya modeli izlemiş ve nihayet İngiltere aynı modeli Ruanda’da uygulamaya başlamıştır.

TÜRKİYE UCUZ EMEK CENNETİ HALİNE GETİRİLDİ: Türkiye özelinde bu yıl, hukuki ve nesnel gerçeklikten uzak bir “geri gönderme” tartışması gündeme getirildi. Oysa göç sorunu çok katmanlı bir olgudur. Dolayısıyla meselenin insan haklarından uzak, kutuplaştırıcı bir zeminde tartışılması, sorunun yalnızca “geri gönderip göndermeme” meselesine indirgenmesine neden olmaktadır. Oysa ki mülteciler için Türkiye salt bir transit ülke değil, hedef ülke haline dönüşmektedir. AB ile Türkiye hükümeti arasında yapılan pazarlıklar sonucu imzalanan Geri Kabul Anlaşması ile Türkiye adeta bir “göçmen deposu”na dönüştürülmüştür. Yeni Osmanlıcı hayallerle Suriye’deki savaşa dahil olan ve milyonlarca mülteciyi demografik çıkar siyasetinin konusu yapan AKP hükümetleri, izledikleri politikalarla hem mültecilerin hem de yoksul halkımızın mağdur olmasına neden olmuştur. AKP’nin göç politikası Türkiye’yi ulusal ve uluslararası sermaye için ucuz, güvencesiz emek cenneti haline getirmiştir. Göçmen emeği Türkiye işçi sınıfını da baskılayan bir yedek emek gücü olarak kullanılmaktadır. Yani çift taraflı bir mağduriyet söz konusudur. Çözüm de yerli ve göçmen emekçilerin birliğine dayanan çift anahtarlı bir çözüm olmak zorundadır. Burjuva düzen muhalefeti bu gerçekliğe odaklanacağına AKP’nin ekmeğine yağ sürercesine mültecileri hedefe koyan bir politika izlemektedir. Oysa çıkış yolu emperyalizmin ve AKP’nin çıkarcı göç politikalarına karşı yerli ve göçmen emekçilerin birliğinden geçmektedir.

İKİ MİLYON İŞÇİ 11 YILDIR KAYITDIŞI SÖMÜRÜLÜYOR: Türkiye’de göçmen işçiler çok uzun saatler ve çok kötü koşullarda çalıştırılıyor. Öyle ki, neredeyse hiçbir hakkı olmadan kölece koşullarda, üzerlerine kapılar kilitlenerek, ölüme dahi terk edilebiliyorlar. Bakan Özhaseki’nin “Sanayiyi mülteci işçiler ayakta tutuyor, yüzbinlerce insan en ağır en zor işlerde çalışıyor” beyanı da bunun bir itirafıdır. Damızlık Koyun Yetiştiricileri Birliği Dernek Başkanı Nihat Çelik’in “Türkiye’de asgari 5 bin liraya çalıştıracak çoban bulamıyoruz, Afgan çoban ithal etmek istiyoruz” beyanı ise Türkiyeli işçi ve emekçilerin razı gelmediği koşullara mülteci işçilerin razı edildiğini açıklıkla ortaya koyuyor. En ağır işlerde, ucuz ve güvencesiz koşullarda çalışmaya maruz bırakılan Suriyeli, Afganistanlı, Pakistanlı, Iraklı vs ülkelerden mülteciler yaşamlarını sürdürebilmek için bu koşullara mahkûm ediliyorlar. AKP’li yıllarda mülteci işçi gerçeği şudur; Yaklaşık 2 milyon göçmen/mülteci işçi 11 yıl boyunca sigortasız, güvencesiz, çoğunlukla ortalama ücretin yarısına çalıştırılarak amansızca sömürülmüştür. (HABER MERKEZİ)

RAPORUN TAMAMI