Emekliye ne verilmeli?

Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, emekli ikramiyelerinde yapılacak düzenlemelerin lütuf gibi sunulmasını eleştirdi, "Emekli maaşı, çalışılmış yılların kesintilerinin birikimi." diye yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Temmuz zamlarından yararlanamayan emeklilerin tepkisi, iktidarı yerel seçim öncesi zorluyor. Emekli maaşlarına yapılacak düzenlemede kademeli ya da seyyanen zam, ikramiye gibi seçenekler tartışılıyor. Ekonomi yönetimi, EYT'lilerin de eklenmesi ile 16 milyona ulaşan emeklilere yapılacak düzenlemenin enflasyonu yükselteceğini ileri sürüyor.

Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, bu noktada ekonomi yönetiminin politikalarını eleştirdi, emekliye verilecek zammın bir lütuf olmadığını yıllarca kesilen sigorta primlerinin karşılığı olduğunu belirtti. Emeklinin açlık sınırında yaşadığına dikkat çeken Taşgetiren, biran önce emekliyi mağdur etmeyecke düzenlemelerin yapılması gerektiğinin altını çizdi.  

Taşgetiren'in "Emekliye ne verilmeli?" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Acaba emekli için de sayın Cumhurbaşkanı’nın Mehmet Şimşek’in sıktığı kemer deliğinde bir gevşetme yapması mümkün olabilir mi?

Konuşuluyor ama o bile zor görünüyor. Bir ümit mahalli seçim korkusu… Eğer emekli eylemleri Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil tüm iktidar cenahını kaybetme korkusuna sürüklerse kesenin ağzı açılabilir. Belki Mehmet Şimşek ve ekibi de bu 'siyasi manevra'ya göz yumacak kadar siyasi duyarlılık kazanmıştır.

16 milyon emekli var. Her emekliye, diyelim 29 Ekim hatırına 1000 lira ikramiye verilse, 16 milyar ediyor.

1000 lira ikramiye ise, bankamatikten eve gidinceye kadar bakkalda manavda tükeniyor. Emekli kasaba zaten uğrayamıyor.

Aslında iktidar belki de neyi nasıl vereceğini, verdiğinde kimi tatmin edip kimi edemeyeceğini, hesap etmekte zorlanıyor. Belki de şimdi yukarılarda 'Bu EYT işini böyle çözmemeliydik' yakınmaları seslendiriliyordur. Son EYT düzenlemesinden 1.6 milyon kişi daha emekli dünyasına katılmış. O da önemli bir 'siyasi hesap' ürünü.

Şimdi gençlere telefon vadi de çıkmazda… Belli ki ekonomi yönetiminde 'Nasıl etsek de daha az versek' psikolojisi hakim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu telefon – bilgisayar için üç – beş bin liralık yardımı açıklarken, sanki karşısında 'Bu nasıl iş?' diye soran gençleri görür gibi keyifsizdi.

Bu emekli meselesinde asıl sorun sanki, 'Emekliye verilenin neden verildiği' noktasındaki kafa karışıklığında yatıyor. Acaba burada 'İane' ya da 'Lütuf' duygusu ne kadar etkili diye sormak istiyorum.

Ya da herkes kendi içini bu anlamda sorgulasın istiyorum.

Emekliye verilen maaş, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 4 milyon kişiye verdiği yardımlar niteliğinde değil. Emekli maaşı, çalışılmış yılların kesintilerinin birikimi. İşçiden ve işverenden yıllarca sigorta primi kesilmiş, bunların değerlendirileceği ve gelecekte insanlar çalışamaz hale geldiğinde onların huzur içinde yaşamalarına imkân verecek bir maaş sunulacağı planlanmış.

Ama yapılmamış. Belki politik atraksiyonlar sonucu emeklilik yaşı sorunu da sağlıklı halledilmemiş.

Toplumda normalin ötesinde bir çalışan – emekli yekunu oluşmuş. (Aktüeryal denge bozulmuş) Sonunda da bütün gönül okşayıcı sözlere rağmen sanki emeklinin yük gibi algılandığı bir noktaya gelinmiş.

1000 lira vermenin bütçeye getireceği yükü konuşmak tam da bu psikolojiyi yansıtıyor. 7 bin 500 lirayı ne yaparsanız paranın pul olduğu bu dönemde emeklinin yarın kaygısını giderebilirsiniz ki? Emekliye vereceğinizi, yine, emekli dahil bir yerlerden çıkaracak iseniz – ki öyle olacak- bu devri daim ya da fasit daire nasıl düze çıkar ki?" (HABER MERKEZİ)