Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Seçim Stratejisi: TİP ve HDP

3 seçenek var. Ya tüm ittifak bileşenleri seçime tek listeyle girecek ve bir oy bile boşa gitmeyecek. Ya TİP ve HDP iki ayrı listeyle girecek, bir miktar oy heba olacak ama TİP gerçek gücünü görecek.

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Saymadi*

Emek ve Özgürlük İttifakı içerisinde sol kamuoyu tarafından da yakından takip edilen bir tartışma var. Tartışma Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kendi adı, logosu ve adaylarıyla seçimlere girme isteği üzerinden sürüyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise seçimlere tek listeyle girilmesini daha doğru buluyor. Tartışma İttifak bileşenlerinin 16 Mart’ta yapacağı toplantıda nihayete bağlanacak. Ancak tartışmayı biraz açmakta yarar var.

Mevcut duruma dair HDP Parti Meclisi 12 Mart’ta yaptığı toplantının ardından yayınladığı sonuç bildirgesinde durumu şöyle ifade etti: ‘‘Seçim tarihinin netleşmesiyle birlikte partimizin ve geliştirdiğimiz ittifakların önemi daha belirgin bir şekilde görünür hale gelmiştir. Milletvekili seçimlerinde, tek bir oyumuzun heba olmaması perspektifiyle en çok milletvekili çıkarma hedefini gözeterek hareket edeceğiz.’’  TİP’in 11 Mart’ta yaptığı Parti Meclisi toplantısının sonuç metninde ise durum şöyle ifade edildi: ‘‘Parti Meclisi, milletvekili dağılımında Emek ve Özgürlük İttifakı’nı güçlendirecek şekilde, seçimlere ittifak içerisinde kendi adımız, amblemimiz ve adaylarımızla girmemiz gereken illeri tespit etmiştir.’’ 

HDP’nin Parti Meclisi sonuç bildirgesinde, seçimlere tek listeyle girilmesi; TİP’in Parti Meclisi sonuç bildirgesinde ise bazı illerde HDP adıyla bazı illerde ise TİP adıyla girilmesi öneriliyor. Parti Meclisi toplantılarından sonra HDP cephesinden yeni bir açıklama gelmezken, TİP cephesinden Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün ve Parti Sözcüsü İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’den açıklamalar geldi.

Doğan Ergün yazısında şu noktaları vurguladı: ‘‘Örneğin CHP neden İyi Parti ve Deva Partisi ile ittifak kuruyor? Tek başına seslenemediği kesimleri de ortak hedefte buluşturmak, farklı sosyolojik ve ideolojik tabanlara seslenebilmek için. Yani bir havuz oluşturuyor. (…) Orta Anadolu’daki, Karadeniz’deki, Ege’deki veya Trakya’daki kentlerin çoğunda bugünkü koşullarda HDP ile TİP’in seslenebileceği kesimler birbirinden ayrışabiliyor. Yaptığımız saha araştırmalarında bugün TİP’e oy vereceğini söyleyen yurttaşlarımız arasında bir önceki seçimlerde HDP’ye oy vermiş olanlar küçük bir azınlığı oluşturuyor.’’  Sera Kadıgil ise durumu şöyle ifade ediyor. ‘‘HDP’ye veya CHP’ye hiç vekillik kaybettirmeden seçime girmek istiyoruz, böyle iller var. Buralarda TİP adıyla girebiliriz. Mesela Konya, Konya’da HDP 40 bin oy alıyor. Milletvekilliği için 85-90 bin oya ihtiyaç var. Mesela Muğla, Muğla’da HDP’nin 40 bin oyu var. TİP’in de bir karşılığı var. TİP bu karşılığı HDP tabanından almıyor. Bizim tabanımızla HDP’nin tabanı bir değil.’’

İki argümanın da eksikleri var. Doğan Ergün yazısında Millet İttifakı içerisindeki partilerin yer yer farklı listelerden seçime girmesini örnek veriyor. Ancak orada ittifak zemini çok daha farklı dinamiklerle işliyor. Partiler ortak bir cumhurbaşkanı çıkarma noktasında uzlaşıya varmış olmakla birlikte, bakanlık paylaşımı da yapmış durumdalar. Dolayısıyla Millet İttifakı için, milletvekilliği listeleri neredeyse küçük bir detaya dönüşüyor. Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı bu açıdan kıyaslanamaz.

Doğan Ergün ve Sera Kadıgil’in beraber vurguladığı nokta ise şu: TİP’in seslendiği kitlenin TİP’e oy verme konusunda rahat olduğunu ancak HDP’ye oy verme konusunda tereddüt ettiğini belirtiyorlar. Ancak benzer bir tereddüt HDP seçmeni için; TİP’e oy verme konusunda var. HDP seçmeni de oldukça ideolojik bir kitle ve TİP’e oy vermek istemiyor. İkinci bir husus ise şu: Sera Kadıgil Konya ve Muğla örneklerini verirken, ‘‘HDP’nin 40 bin oyu var’’ diyor. HDP’nin seçmen kitlesine dair elde sayısal bir veri var ancak TİP’in kitlesine dair sayısal bir veri yok. Dolayısıyla HDP açısından mesele; ‘Daldaki kuş için eldeki kuştan olmayalım’ durumuna dönüşüyor. Bu illerdeki HDP seçmeni kendi partisi dışında bir partiye oy vermeme eğilimine girerse ne olacak? Bu konu ciddi bir problem olarak ortada duruyor.

Ayrıca TİP cephesinden gelen açıklamalarda HDP sanki, sadece Kürtlerden oy alan bir partiymiş gibi ifade ediliyor. Oysaki HDP’nin izlediği politik hat; Türkiye’deki tüm toplumsal kesimlerden oy alıyor. Türkiye’nin çeşitli halkları, inanç grupları, Feministler, LGBTİ’ler HDP’ye oy veriyor. Karadeniz illerinde hiç Kürt olmayan yerlerde HDP’ye oy çıkıyor. HDP Türkiye’deki tüm işçi direnişlerinde yer alıyor. Halkın tüm sorunlarına dair çözüm üretiyor. HDP’yi sadece Kürt partisi gibi bir konuma indirgemek de partiye haksızlık olur. TİP, HDP’nin seslenmediği hangi kitleye sesleniyor? TİP’in Genel Başkanı dahil üç milletvekili HDP listelerinden milletvekili seçilmedi mi? 2018 seçimlerinde TİP milletvekillerine oy vermek isteyen insanlar HDP’ye oy vermedi mi?

Seçim kanunundaki değişikliği de kısaca özetleyelim: Eski seçim kanununda İttifak içerisinde bir partinin aldığı oy milletvekili çıkarmaya yetmiyorsa, ittifak içerisindeki diğer bir partiye ekleniyordu. Seçim kanunu değişikliğiyle bu kaldırıldı. Dolayısıyla ittifak içerisindeki partiler arasında oy geçişi yok. Sadece büyük olan parti, küçük partinin baraj sorununu ortadan kaldırıyor. İki ayrı listeden girilmesinin teknik olarak başka bir sonucu yok. Tek listeyle seçime girmedikten sonra, bu seçime ittifakla girmenin bir anlamı kalıyor mu?

Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenleri başından beri şunu vurguluyor: Bu bir seçim ittifakı değil. Türkiye’de ezilen halkların ve işçisi sınıfının gerçek temsilcisi olmaya aday. İttifak şu anda içerisinde olmayan diğer toplumsal muhalefet güçlerini de içererek genişleyen uzun erimli stratejik bir güç birliği. Ancak seçimler de siyasetin ve toplumun gündemindeki somut bir gerçeklik ve en doğru taktiksel adımı belirlemek gerekiyor. Önümüzdeki seçimlerin sonucu hemen hemen belli. Cumhur İttifakı hem meclis çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığını kaybedecek. Ancak muhalefetin tamamının mecliste anayasayı değiştirmeye yetecek olan 360 sandalyeyi sağlaması şart. Dolayısıyla her oy kritik bir öneme sahip.

Eldeki veriler ve bilgiler bunlar. Türkiye’de seçmen stratejik oy kullanma noktasında da mahir. HDP’nin barajı aşması için 7 Haziran 2015’te ciddi bir seçmen kitlesi HDP’ye oy verdi ve HDP yüzde 13.2 oy aldı. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP yüzde 11,7 oy alırken Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş yüzde 8,4 oy aldı. Partinin aldığı oy ile Cumhurbaşkanı adayı arasında bir makas açıldı. TİP’in ve HDP’nin yan yana seçimlere girdiği bir durumda seçmen, TİP’e verilen oyun boşa gideceğini düşünebilir.

Önümüzde 3 seçenek var. Ya tüm ittifak bileşenleri seçime tek listeyle girecek ve bir oy bile boşa gitmeyecek. Ya TİP ve HDP iki ayrı listeyle girecek, bir miktar oy heba olacak ama TİP gerçek gücünü, toplumsal karşılığını görecek. Ya da bazı illerde TİP bazı illerde HDP listesi olacak. Üçüncü seçenek oldukça karışık. Mevcut seçim sistemi sebebiyle en verimli sonucu tek listeyle seçime girilmesi verecek. Ancak İttifak içerisinde TİP kendi listesiyle ve logosuyla bağımsız olarak girmek isterse, buna hakkı var. İttifak bileşenleri 16 Mart’ta karar verecek, kararın sağlamasını ise halk 14 Mayıs’ta gösterecek.

*HDP Parti Meclisi Üyesi