Ekrem İmamoğlu: 'Hatay'da yeterli çaba ve özen gösterilmedi

Hatay’da faaliyet gösteren STK'lerin temsilcileriyle görüşen Ekrem İmamoğlu, "Hatay'da, ne yazık ki yeterli çaba ve özenin gösterildiğini söylemek mümkün değil" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 6 Şubat Maraş merkezli 2 büyük depremde en çok hasar gören şehirlerden Hatay’da faaliyet gösteren 21 farklı sivil toplum kuruluşunun temsilcileriyle buluştu.

İmamoğlu, Hatay’dan gelen toplam 69 kişilik heyeti, İBB’nin Saraçhane’deki ana yerleşkesinde bulunan tarihi Meclis Salonu’nda ağırladı.

İmamoğlu, "Bugüne kadar, bu kadar derin tahribat yaşanmış ve bu tahribat yaşandığı zaman diliminde daha çok özen gösterilmesi gerektiği ortada olan, özellikle yapısal, tarihsel geçmişine baktığınızda böyle bir hakka sahip olduğunu düşündüğüm Hatay'da, ne yazık ki yeterli çaba ve özenin gösterildiğini söylemek mümkün değil" diye konuştu

İmamoğlu konuşmasında şunları söyledi:

“Türkiye zor bir coğrafyada bulunduğuna dikkat çekmek istiyorum. Özellikle son dönemde daha karmaşık bir sürecin ayak izlerini, ayak seslerini duyuyoruz. Bu da bizi hem üzüyor hem tedirgin ediyor, ama bir o kadar da aslında sorumluluk sahibi yapıyor. Çünkü Türkiye, bulunduğu konum itibarıyla, bulunduğu coğrafyanın tüm iyilikler noktasındaki teminatı olmak zorunda olduğu bir ülke. Türkiye, bu coğrafyada barışın teminatı, huzurun teminatı, demokrasinin teminatı, hak ve özgürlüklerin teminatı, adaletin teminatı olmak durumundadır. Türkiye, bu coğrafyaya yüzyıllar boyu liderlik yapmış, imparatorlukların, 20. ve 21. Yüzyılda -ki inşallah ilelebet yaşayacak- Cumhuriyetin var olduğu noktadayız ve onun evlatlarıyız. Böylesi bir sorumluluğumuz vardır. Tabii ki bu tarz çatışmalar ve terörist faaliyetler, en fazla da bu coğrafyada bizim canımızı yakıyor, bizim insanlarımızın hayatına mal oluyor. Sona ermesi en büyük dileğimizdir.

Bu anlamda en tutarlı, en sürdürülebilir, en kalıcı iç ve dış politika süreçlerini yönetmek durumunda olan da bir ülkeyiz. Bu bağlamda, Atatürk'ün bize mirası, ‘Yurtta barış, dünyada barış’ felsefesinin hiçbir zaman eskimeyeceğini ve bunun üzerine çok şey konduğunda, çok değerli bir felsefe olduğunun da altına hepinizin huzurunda çizmek isterim. Zira belki de ‘En derin konuşulacak topluluk kimdir’ deseniz, herhalde Hataylılar olur. Çünkü Hatay, çok özel bir şehrimiz ve içinde barındırdığı değerler, inançlar, etnik gruplar, çok yönlü baktığımızda aslında dünyaya bile servis edilip, anlatılabilecek bir kadim kültürü temsil ediyor. Bu yönüyle, ‘Türkiye'nin niçin bu coğrafyada az önce bahsettiğim meselelere önderlik etmesi gerekir’in belki de net bir özetidir Hatay. Bu yönüyle çok yönlü yaşamı, kültürü, tarihi, o derinlikleriyle biraz da İstanbul ve Hatay da birbirine benzeyen ki kadim şehir.

'HATAY'DA YETERLİ ÇABA VE ÖZEN GÖSTERİLMEDİ'

6 Şubat Kahramanmaraş depremleri Hatay ve İstanbul gibi iki kadim kent arasında yeni ve derin bağlar kurdu. Bu oluşan bağların sürekli ve sürdürülebilir olması, aynı zamanda iki şehir arasındaki bu ilginin, Hatay ayağa kalkana kadar, bütün sorunlarını çözene kadar devam etmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Depremde en büyük zararı gördüğünü net olarak bildiğimiz şehir Hatay’ın yaralarını sarması noktasında yeterli çaba ve özenin gösterilmesi elbette ki isteğimizdir, talebimizdir. Ama bir gerçeğin altını çizelim. Bugüne kadar, bu kadar derin tahribat yaşanmış ve bu tahribat yaşandığı zaman diliminde daha çok özen gösterilmesi gerektiği ortada olan, özellikle yapısal, tarihsel geçmişine baktığınızda böyle bir hakka sahip olduğunu düşündüğüm Hatay'da, ne yazık ki yeterli çaba ve özenin gösterildiğini söylemek mümkün değil. Başta barınma, beslenme, sağlık gibi temel sorunlar olmak üzere, birçok problem yaşanıyor ve kabul edelim ki önümüzde zor da bir kış dönemi daha var. Bu konularda tüm yetkili kurumlar, görevlerini eksiksiz yerine getirmek ve daha fazla sorumluluk üstlenmek, daha büyük bir koordinasyonla hareket etmek durumundadır.

Bazen sözler yetersiz kalıyor. Çok fazla laf kurunca, aslında sizler iş üretmek yerine, laf üretme pozisyonuna düşebiliyorsunuz. Ben, bu pozisyona asla düşmek istemem. İş üretmek zorundayız Hatay'da. İşin neti bu. İş üretmek zorundayız ve Hataylıların sorunlarına çözüm olmak durumundayız. Oradaki toplumun, insanların beklentilerinin karşılamak için koordineli planlı, abur cubur değil, bir işi düzeltirken başka bir yıkıcılığı var etmek değil, tam aksine çok bilimsel, teknik bir çalışmanın önünü açmak gerekir. ‘Devletin gücü nasıldır, nasıl ölçülür’ derseniz, çağdaş kavramlarla, aslında vatandaşın sorunlarını çözme kapasitesinden devletin gücünü anlarsınız. Ve bu, insanların devletine dönüp duygularını, daha morali yüksek hale getirir. Vatandaşlarımızın, net olarak o coğrafyada devletin çözüm üreten gücünü, en yüksek seviyede hissetmek istediğini görüyorum. Ve bunu talep ediyor. Haklı olarak tercih ediyor. Karşımızda tek bir yöneticinin ya da bir grup yöneticinin bilgisi ve becerisiyle çözülemeyecek, çok boyutlu sorunların olduğu bir bölgedeyiz. Ve yaşananlar, bu sorunların ancak ve ancak böyle çözülebileceğini bize gösteriyor. Her adımı, aklın ve bilimin öncülüğünde ve yol göstericiliğinde yönetmemiz gereken, hassas bir ortamla karşı karşıyayız. Bu süreç, yanlış alışkanlıklardan kurtulmayı, yeni ve cesur bir anlayış içerisinde hep birlikte hareket etmeyi de gerektiriyor.

'UZAKTAN İZLEMİYORUZ'

Biz, İBB olarak, depremle ilgili bilgileri alır almaz, hep birlikte koordine olduk, organize olduk. AFAD'ın İstanbul şehrini, Hatay'la eşleştirdiğini öğrenir öğrenmez, kendi Afet Koordinasyon Merkezi’mizde, arkadaşlarımızla toplantı yapıp, hızlıca bir afet yaklaşım planı hazırladık Hatay'a dönük. Ve ilk an itibarıyla, konunun uzmanlarıyla; ilk hafta, ilk ay, ilk yıl içinde yapmamız gerekenleri ortaya koyduk. Bu doğrultuda da elimizden geleni yapmaya çalıştık ve devam ediyoruz. Yani uzaktan izlemiyoruz, birebir içine girmeye, içine dalmaya gayret ediyoruz. O çerçevede şehrimizin yanındayız. Çok yakın bir zaman diliminde, 90 bin İBB çalışanlarının da katkılarıyla, Kırıkhan Mesleki ve Anadolu Teknik Lisesi'nin inşaatına başlayacağız. ‘Her anında nasıl bir fırsat doğururuz ki, Hatay'ın yanında oluruz’ diye de düşünce üretiyoruz. Hiç hafızamızın dışında olmadı, olmayacak.

Depremden etkilenen şehirlerimizin yeniden inşası önemli bir konu. Tabii ki kayıplarımızı, canlarımızı geri getiremiyoruz. Ama bundan sonra olabilecek afetlere çok çok çok dayanıklı bir şehir var etme konusunda da önemli bir sorumluluk eşiğindeyiz. Bu bağlamda faaliyete geçirdiğimiz, Şehir Planlama Ofisimiz ve mühendislerimiz ile Hatay'da çalışmaya devam ediyoruz. Ortak çalışma ofisi kurduk Hatay Büyükşehir Belediyesi'yle. Biliyoruz ki Antakya'sı, Defne’si, İskenderun'u, Samandağ’ı, Dörtyol'u, birçok yöresiyle birlikte Hatay, bir günde kurulmadı. Binlerce yılın oluşturduğu bir şehir. Gerisinde eşsiz ve muazzam bir tarih var. Büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmanın da haklı gururu var hem Hataylılarda hem bütün ülkemizde. Nice acılar, nice badireler atlatmış, yine de hayata bağlılığını, insanlığını yitirmemiş bir coğrafya olmanın da haklı gururunu taşıyor Hatay. İşte tam da bu yönüyle Hatay'ın ortak aklının ne düşündüğünü, örgütlü gücünü yansıtan isimlerini, kuruluşlarını, kanaat önderlerini dinlemek, onlarla birlikte üretmek, onlarla birlikte çözüm bulmak ve can kulağıyla her anını dinleyerek, hissetmek zorunda yöneticiler. Biz de Hatay'a dönük bakışımızı bu duygularla yönetiyoruz. Hatay'ı ve depremde zarar görmüş diğer şehirlerimizi ayağa kaldırmak zorundayız. Bu bir zorunluluktur. Birinci derecede sorumluluktur."

Etiketler ekrem imamoğlu ibb